19 Kasım 2024 Salı
Uzm. Psikolog Nergis Özdinç
Ruh sağlığı alanında en çok bilinen hastalıkların başında kuşkusuz Şizofreni geliyor. Toplum olarak, şizofreni dışında bu kadar bilgi sahibi olduğumuz ve günlük dilimize yansıyan başka bir ruhsal hastalık yok sanırım.
Şizofreni, bildiğimiz üzere daha çok klinik alanda incelenmiş ve incelenmeye devam eden bir hastalık. Metaforik bir bakış açısı ile baktığımızda son zamanlarda toplumsal olarak bu hastalığın belirtilerini taşıyor gibiyiz. Toplumsal karakterimize bakıldığında şizofrenik düşüncenin temel karakterlerini görebilmemiz mümkün. Özellikle şu son dönemde toplumun hezeyanlar içinde olduğuna şahit olabiliyoruz.
Şizofrenideki temel karakterlerden olan karar mekanizmasında bozulma, önem ve önceliklerin belirlenememesi, hayal ile gerçeğin ayırt edilememesi, kendine ve çevreye yabancılaşma ve zihinsel bölünmenin varlığı toplumun her kademesinde kendini gösterebiliyor.
Şizofrenide olduğu gibi toplum olarak da hayal ile gerçeği ayırt etmekte zorlanıyor gibiyiz. Gazetelerde, ana haber bültenlerinde, kendi aramızda yaşanan herhangi bir olay ile ilişkili sohbetlerimizde neye inanacağımızı, ne yönde karar vereceğimizi şaşırmış durumdayız.
Şizofrenide zihinsel bölünme vardır. Bizde de toplumsal bölünme yok mu? Kendi içimizde onlar ve bizler olarak bölünmedik mi? Yine şizofrenide kendine ve çevresine yabancılaşma gözlenir. Biz de bölünerek birbirimize yabancılaştık. Yabancılaştıkça birbirimize ayrı dünyaların insanları olarak bakmaya başladık. Böyle yaptıkça gruplaştık, gruplaştıkça dışımızdaki gerçeklerden korku duymaya, korktukça paranoid belirtiler göstermeye başladık. Bizden olmayanların bize zarar vereceği inancı geliştirdik. Komplo teorileri ürettik.
Şimdi siz söyleyin bu şekilde bakınca hepimiz toplumsal düzeyde şizofrenik belirtiler göstermiyor muyuz? Hepimiz bu hastalığa yakalanmış durumdayız. Tanımız, toplumsal şizofreni. İlacımız belli, bütünleşme.
Sahi bizi ne bütünleştirebilir? Ortak bir ideale sahip olmak, eğitim ve gelir dağılımındaki denge bizi bütünleştirebilir mi? Bunlar toplumu düşünce ve yaşantı yönünden bütünleştirebilmeye yeter mi?
Her ne şekilde, her ne alanda olursa olsun toplum olarak ayrışmadan, yabancılaşmadan, bütünleşebilirsek belki bu hastalıktan, bu hastalığın yarattığı hezeyanlardan kurtulabiliriz.