07 Şubat 2025 Cuma
Nuri Böcekbakan
İslâm’ın üzerinde hassasiyetle durduğu temel kavramlardan birisi hak kavramıdır. İslâm, bütün canlılara ait hakları ayrıntılı bir şekilde tespit ve tarif edip sınırlarını belirledikten sonra her bir hak sahibine hakkının verilmesini emretmiş; hak ihlali anlamına gelecek her türlü davranışı da yasaklamıştır. Bu hakların başında kul hakkı gelmektedir. Nitekim Allah Teâlâ insanoğlunu en güzel biçimde yaratmış ve mükerrem kılmıştır (el-İsrâ 17/70; et-Tîn 95/4). Bundan dolayı İslâm’da ırkı, rengi, cinsiyeti, dili, dini, konumu ne olursa olsun insanların hakları dikkate alınmış ve gözetilmiştir.
Resûlullah (s.a.s.) veda hutbesinde; “Ey insanlar! Sizin canlarınız, mallarınız ırz ve namuslarınız, Rabbinize kavuşuncaya kadar dokunulmazdır.” (Buharî, Hac, 132 [1739, 1741]) buyurmuş; “kul haklarını ihlal eden kişinin ahirette hüsrana uğrayacağını” haber vermiştir (bkz. Müslim, Birr, 59 [2581]). Kul hakkı ihlali durumunda; haksızlığın gecikmeden giderilmesi, hak sahibi ile helalleşilmesi ve bu günahtan tövbe istiğfar edilmesi gerekir.
Müslüman, kul haklarına son derece titizlik göstermelidir. Bilerek veya bilmeyerek başkalarının hakkını üzerine geçiren kimse o hakkı dünyada ödemek ve helalleşmek suretiyle kendisini kurtarmaya çalışmalıdır. Bu fani hayatın son bulacağını, gerçek hayat dediğimiz ahiret hayatının başlayacağını ve herkesin dünyadaki hayatından hesaba çekileceğini hatırımızdan çıkarmamamız gerekir.
“Hakk” Nedir?
Kur’an’da, hadislerde ve diğer İslâmi kaynaklarda hak kelimesi “korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gerekli olan maddi veya manevi imkan, pay, eşya ve menfaatler; görev, sorumluluk, borç” gibi anlamlarda da kullanılmıştır.
Kul hakları; “ İnsanların canları, bedenleri, ırz ve namusları, mânevî şahsiyetleri, makam ve mevkileri, dinî inanç ve yaşayışları gibi konulardaki kişilik haklarıyla mallarına ve aile fertlerine ilişkin haklarından” oluşmaktadır.
Kul Hakkının Önemi
Yüce dinimiz hak ve hukuka büyük önem vermiş, bizleri zulümden uzak durmaya çağırmıştır. Zulüm işleyenlerin cezasız kalmayacağını Kur’an’ı Kerim’de şu ayeti kerime bizlere ifade etmektedir.
‘(Ey Peygamberim)Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Ancak Allah onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarıya fırlayacağı bir güne erteliyor’(İbrahim suresi 14/42)
Kim zerre kadar hayır işlerse onu görür. Ve kim zerre kadar şer işlerse onu görür (Zilzal 99/7-8)
Bu ayetler de anlaşılacağı gibi insan mutlaka yaptığının karşılığını görecektir. Yani hesap vermemek gibi kaçmak gibi bir ihtimal asla olmayacaktır.
.
Bu dünyada nasıl para (altın, euro, dolar, türk lirası) geçiyorsa ahirette de yapılan ameller geçerli olacaktır. Yani haklar amellerle ödenecektir.
Dolayısıyla zar zor biriktirdiğimiz salih amellerimizi, zulüm ve haksızlıkla yitirmeyelim, sahip çıkalım. Nasıl ki dünya az birikim yapan biri o birikimi değerlendirmek bir yatırıma dönüştürmek isterse, bizler de Salih amellerimizi cennetle sonlandırmalıyız. Bunun içindir ki asla kardeşlerimizin canına, malına, şeref ve ırzına saldırmayalım.
Kıymetli Okurlarım
İnsanların birtakım dokunulmaz hakları vardır. Bu hakları ihlal etmek, dinimizde haram ve yasaktır.
Bu haklardan bazıları: can dokunulmazlığı, mal dokunulmazlığı, namus ve şeref dokunulmazlığıdır.
Bunları şu hadisi şeriften öğreniyoruz.
*Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:“…Her Müslüman‘ın bir başka Müslüman’a kanı, malı ve ırzı (şeref ve namusu) haramdır.( Tirmizî, Birr 18)”
Bir Müslüman bilir ki asla diğer Müslüman kardeşine zulmedemez. Çünkü kardeş kardeşe zulüm yapmaz. Eğer zulüm yaparsa bilir ki Allah-u Teala bunun hesabını soracaktır.
Değerli Okurlarım !
*Hem Rasulullah zamanında hem de diğer zamanlarda Mal ve Alışveriş hukuku ile ilgili pek çok, bizlere ders olacak örnekler yaşanmıştır.
Resûlullah(SAV) bir bayram günü ashâbından bazılarıyla birlikte bayramlaşmaya çıkmıştı. Ebû Kesîr’in evine vardıklarında, avluda kasapların toplandığını ve câhiliye günlerini yâd ettiklerini gördü. Allah Resûlü onlara,“Alım satım işlerinizi nasıl yaparsınız?”diye sordu. Onlar da, “Şöyle alır, şöyle satarız.” diye ticarî usullerini anlattılar.
Resûlullah onlara,“Dilediğiniz gibi alın satın fakat sakın kendi kendine ölmüş hayvanın etini, kesilen hayvanın etine karıştırmayın!”buyurdu ve sözüne şöyle devam etti:“Ey insanlar! Şu söyleyeceklerimi iyi belleyin: Karaborsacılık yapmayın. Müşteri kızıştırmak için fiyat artırmayın. Satış için pazara mal getiren yabancı tüccarın malını, pazara girip fiyatları öğrenmeden satın almayın. Şehirde oturan (piyasayı bilen) kişi, (piyasayı bilmeyen) köylü namına satış yapmasın. Hiç kimse kardeşinin pazarlığı bitmeden müşteriye yeni fiyat teklif etmesin!”( Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XXII, 382.)
.
– Eksik ölçüp tartanların vay haline!
-Onlar, insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam ölçerler.
– Kendileri başkalarına vermek için ölçüp tarttıklarında ise haksızlık ederler (eksiltirler).
– Onlar, o büyük gün için insanların âlemlerin rabbinin huzuruna çıkacakları gün için- diriltileceklerini akıllarına getirmiyorlar mı? (Mutaffifin, 1-6)
Hz. Resulullah’ın, benden değil demesi ne demek bunun üzerinde iyi düşünmeliyiz. Hz. Peygamber’den olmayan kimdendir? Şöyle kendimize sormalıyız, ben kimdenim? kimden taraf olmam gerekli? ne yapmam gerekli? diye düşünmeliyiz. Böyle düşünürsek asla bir kardeşimizi aldatmayız, kandırmayız ve ona zulmedemeyiz.
Müslüman hakkı olmayan bir şeyi kime ait olursa olsun almaz ve böyle bir mala haksız yere sahip olmak istemez. Bu nedenle kişilerin mülkiyet hakkına dikkat ettiği gibi kamuya ait malzemeleri kullanırken de hak hukuka riayet eder.(toplu taşıma, hastane, cami, okul,yollar ortak gezi alanları bunları korur-kollar) Çünkü kamu malın da topyekûn milletin hakkı vardır.
Bu yüzden Kul hakkı konusunda dikkatli olmamız gereken konulardan biri de kamu hakkının oluşmasıdır.
Kamu Hakkı
.
Toplumsal görevlerimizden birisi de, kamu mallarını ve kamunun hakkını korumak, kamu malına hıyanet etmemek, kamu hakkını ihlal edenlere seyirci kalmamaktır. Çünkü kamuya, yani toplumun bütününe ait mal ve değerler, gerek bireyler gerekse yöneticiler açısından birer emanettir.
Her birey, doğrudan ya da dolaylı olarak bu emanetlerin korunmasından ve yerli yerince kullanılmasından sorumludur.
*Kur’anda Yüce Rabbimiz bizleri uyarmakta, emanet olan kamu malına hıyanetin cezasız kalmayacağına dikkatimizi çekmektedir.
“Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.” (Âl-i İmran, 3/161)
gelecektir…” buyurdu (Buharî, “Hiyel” 15, “Zekât” 67, “Hibe” 17, “Eymân” 3; Müslim, “İmaret” 26).
Rasulullah buyurdular ki:
“Mal tahsili için memur tayin ettiğimiz bir kimse, bizden bir iğneyi veya ondan daha küçük bir şeyi gizlese, bu hıyanet olur ve o şeyi kıyamet günü getirir.”
Bu hadisten çıkarmamız gereken dersler;
*Bir insan sahâbi de olsa, hatta Peygamber’in hizmetinde de bulunsa, bu durum onun günah işlemesine ve neticede cehenneme girmesine mâni olmaz.
Bu bakımdan bir Müslüman, kamu hakkını ve kamu mallarını korumalı, haksız yollarla bunları edinmemelidir. Bunların kıyamet gününde hesabının çok ağır olacağını asla unutmamalıdır.
Çünkü kamu malları, bütün topluma(halka, kişilere) aittir. Kamu malına hıyanet eden kimse toplumun bütün bireylerinin hakkına girmekte ve yine toplumun bütün bireylerine karşı suç işlemiş, kul hakkına girmiş olmaktadır. Yani Kamu hakkı kul hakkından daha kapsamlıdır. Çünkü kul hakkı ihlalinde bir veya birkaç kişiye karşı sorumlu iken kamu hakkında o toplumda yaşayan bütün insanlara karşı sorumluluk doğmaktadır. Belki hakkını ihlal ettiğimiz şahsı bulup ondan helallik alma ihtimalimiz vardır. Ancak kamu hakkını ihlal ettiğimizde kimden nasıl helallik alabiliriz? Bu sebeple kamu hakkını gözetmemiz, bu hususta titiz davranmamız gerekmektedir. Neticede kamu hakkını tüyü bitmemiş yetimin hakkı olarak özetleyebiliriz.
“Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurat, 49/12)
Ayet ve hadislerde yasaklanan üç davranış sûizan, tecessüs ve gıybet aralarındaki irtibattan dolayı peş peşe zikredilmiştir. Çünkü kesin bilgiye dayanmayan sûizan, insanı tecessüse, tecessüs de gıybete götürür. Bir kimse hakkında sûizan besleyen birisi bu kötü düşüncesini temellendirmek için o kimsenin gizli hallerini araştırmaya başlar. Kusur arayan mutlaka bulur. Daha sonra öğrendiği olumsuz durumları sağda solda paylaşıp gıybet etmeye başlar. Bu davranışının ne kendisine ne de gıybetini yaptığı kimseye faydası olmaz. Oysaki Müslüman biri boş ve faydasız işler uğraşmaz. Hata-kusur araştırmaz, hatayı kusuru bertaraf eder. Noksan aramaz, tam tersine noksanı tamam eyler.
‘Üç sınıf insan vardır ki, bunların duası Allah tarafından geri çevrilmez: iftar zamanın da oruçlunun duası, adil devlet başkanının duası ve mazlumun duası’’ (Tirmizî, De’avât, 115,129; İbn Mâce, Siyâm, 48; bk. İbn Hıbbân, Ed’ıye, 17, No:17228)
Dolayısıyla; Hak ihlali; hakaret etme, küfür, yalan, gıybet, iftira, alay, istihza, rencide etme gibi insanın onur ve haysiyetine yönelikse bu durumda yapılması gereken, ortaya çıkan zarar ve mağduriyeti gidermek ve hak sahibiyle helalleşmektir. Buna imkân bulunmadığı durumlarda ise samimi bir tövbeden sonra hak sahibine hayır dua edilmeli, onun namına hayır hasenat yapılarak bu vebalden kurtulmaya çalışılmalıdır. Bu şekilde bir yol izlemenin manevî içerikli kul haklarına keffaret olabileceği bazı âlimler tarafından dile getirilmiştir (İbn Teymiyye, el-Fetâvâ’l-kübrâ, 1/113).
Yazımı bir hadîs-i şerîf mealiyle bitiriyorum: “Müslüman, elinden ve dilinden Müslümanların emin olduğu, zarar görmediği kimsedir.“ [Sahihi Müslim Tecrit Tercümesi C.1.S.256.]
Allah-u Teala bizleri kul hakkıyla zulümle huzuruna gitmekten muhafaza eylesin. Bizleri zalim olmaktan zulme uğramaktan muhafaza eylesin. Rabbimiz tüm mazlumların yardımcısı olsun…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.