eşya depolama
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
bandstanddiaries.com
sakarya escort belek escort adana escort antalya escort ankara escort aydın escort bursa escort gaziantep escort istanbul escort samsun escort balıkesir escort mersin escort konya escort eskişehir escort izmir escort sınav analizi denizli vip transfer kocaeli escort malatya escortmaltepe escort muğla escort manisa escort sivas escort tekirdağ escort tokat escort uşak escort yalova escort yozgat escort trabzon escort afyon escort aksaray escort amasya escort ardahan escort artvin escort bartın escort bayburt escort bolu escort burdur escort çanakkale escort çankırı escort çorum escort edirne escort elazığ escort erzurum escort erzincan escort kırşehir escort van escort zonguldak escort giresun escort gümüşhane escort hakkari escort ığdır escort ısparta escort kahramanmaraş escort karabük escort karaman escort kars escort kastamonu escort kırklareli escort kütahya escort nevşehir escort niğde escort ordu escort osmaniye escort rize escort şanlıurfa escort siirt escort sinop escort şırnak escort tunceli escort yozgat escort tokat escort tekirdağ escort kütahya escort balıkesir escort aydın escort edirne escort sivas escort uşak escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort vergi konseyi görüntülü sohbet urla siyaset haberleri ankara magazin istanbul magazin yalova magazin kütahya magazin elazığ magazin adıyaman magazin tokat magazin sivas magazin batman magazin erzurum magazin afyon magazin malatya magazin ordu magazin trabzon magazin mardin magazin eskişehir magazin denizli magazin muğla magazin van magazin aydın magazin tekirdağ escort balıkesir magazin samsun magazin kayseri magazin manisa magazin hatay magazin diyarbakır magazin mersin magazin kocaeli magazin gaziantep magazin konya magazin sakarya magazin antalya magazin bursa magazin izmir magazin istanbul otomobil fiyatları istanbul ekonomi istanbul eğitim istanbul seyahat istanbul gezi rehberi antalya alışveriş merkezleri antalya ticaret
Recep Çınar

Recep Çınar

14 Ağustos 2025 Perşembe

Biz kimin yanındayız?

Biz kimin yanındayız?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Gazze’de yaklaşık İki yıldır süren ve 61 milyondan fazla Müslüman’ı katleden İsrail’in katliamı dur durak bilmiyor. Çünkü durduracak yok!

Bunu fırsat bilen zalim, katil İsrail şimdi de Gazze’yi tamamen işgal planını onayladı. Bununla bir milyon kişi yeniden yerinden edilebilir!

İsrail Başbakanlık Ofisi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, söz konusu işgal planının Gazze’de yaklaşık bir milyon Filistinlinin yeniden yerinden edilmesine yol açabileceğini duyurdu. Bu karar, bölgede hâlihazırda devam eden insani krizi daha da derinleşeceği söyleniyor.

Bu arada, İsrail’in Gazze’yi işgal planına; Avustralya, Almanya, İtalya, Yeni Zelanda ve İngiltere’den sert tepki geldi! Tepki,  “şiddetle reddediyoruz, ateşkes şart” şeklinde oldu.

İspanya ve AB tek taraflı ilhakı asla tanımayacak!

2 milyonluk Slovenya, İsrail’e silah ihracatı, ithalatı ve Slovenya topraklarından İsrail’e silah geçişini yasaklama kararı aldığını açıkladı. Filistin toprakları üzerine kurulu yasa dışı İsrail yerleşimlerinden ithalatı tamamen durdurduğunu duyurdu.

Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı açıklamada, Tel Aviv yönetiminin “Gazze’yi işgal etme kararını en şiddetli şekilde kınadığını” duyurdu. Duyurdu ama diğer İslam ülkelerinin yaptığı gibi, “sadece” kınıyor!

Ardından İşgalci, soykırımcı, Siyonist İsrail ile Mısır arasında büyük hem de oldukça büyük bir ekonomik anlaşma imzalandı! Siyonist İsrail ile Mısır arasında 35 milyar dolarlık doğalgaz anlaşması gerçekleştirildi! Bu mantıkla zulmün önüne nasıl geçilir?

Eski İsrail Meclis Başkanı Avraham Burg bile, dünyanın dört bir yanındaki Yahudilere Gazze Şeridi’nde savaş suçları işleyen İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) ortak dava açmaları çağrısında bulundu.

Dünyada Birleşmiş Milletlere kayıtlı 208 ülke bulunmaktadır. Bunun 50 tanesi Müslüman ülke! Peki, nerede bunlar?

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı  Sayın Erdoğan Senegal Başbakanı Ousmane Sonko ile ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Gazze’de soykırım son bulana dek, masum çocukları açlığa ve ölüme mahkûm edenler hesap verene kadar mücadelemiz sürecektir” dedi.  Dedi de şimdiye kadar ne yaptık, ne kadar yaptık? “şeker, şeker” demekle ağız tatlılanmıyor! Her şey söylemle başlar, eylemle sonuca varılır!  İsrail güçten anlar. Ne kadar güç sarf ettik? İsrail’e bomba mı yağdırdık? ABD’nin üslerini mi kapattık? Ticareti mi kestik? İsrail, 208 devletin gözü önünde bu zulmü yaparken Birleşmiş Milletler ve çeşitli Dünya Kuruluşları niye bu zulme mani olmuyor? BM’ler İsrail’in Avukatlık Teşkilatıdır! Şimdi  Türkiye’nin İsrail’e bomba yağdırması vacip olmaz mı? Bu durum, “Biz kimin yanındayız?” Sorusunu akla getiriyor! Müslüman ülkeleri Filistinlilere yapılan bu zulme mani olmamanın hesabını veremez!

Saadet Partisi’nden TBMM’ye acil Gazze toplantısı çağrısı!

Saadet Partisi Başkanlık Divanı, terörist İsrail’in Gazze’yi işgal planını ve Gazze’deki son gelişmeleri değerlendirmek üzere olağanüstü gündemle toplandı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada, TBMM’ye olağanüstü toplantı çağrısı yapılarak, “TBMM’de ortaya konacak ortak irade ile İncirlik Üssü ve Kürecik Radar Üssü kapatılmalıdır” denildi.

Saadet Partisi Başkanlık Divanı toplantısı sonrası yapılan açıklama şöyle:

“Terörist İsrail’in Gazze’yi tamamen işgal planı, artık hiç kimsenin ‘en güçlü biçimde kınama’ ile geçiştiremeyeceği bir evreye gelmiştir. Sadece güçten anlayan İsrail’e, güç ile karşılık vermeyen, Askeri müdahale için adım atmayan, İsrail ile tüm ilişkilerini kesmeyen her uluslararası kurum, her ülke, her lider; Soykırım Suçunun Ortağıdır. 

Bu çerçevede ilk adım olarak;

  • TBMM derhal olağanüstü gündemle toplantıya çağırılmalıdır.
  • TBMM’de ortaya konacak ortak irade ile İncirlik Üssü ve Kürecik Radar Üssü kapatılmalıdır.

Saadet Partisi bu noktada atılacak her adıma destek vermeye,  her türlü insani ve siyasi girişimi yapmaya hazırdır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.” Daha ne desinler! Başka çözüm mü var!

GAZZELİ DOKTORDAN ERDOĞAN’A MEKTUP! :

“Sayın Cumhurbaşkanı, sizi sevdik, sizin için hep zafer diledik, hakkın bayrağını yükseltmenizi istedik, sizi mazlumların yanında bildik, ama… Ancak, tüm bu katliam, tehcir ve açlıktan sonra, Gazze’nin en zor anında -en azından sessizlikle ya da eylemsizlikle- Türkiye’nin geri çekildiğini, dünyanın en acımasız ve en vahşi ordusu olan Nazi İsrail ordusunun karşısında yalnız bırakıldığımızı görmek bizi şaşırttı ve derince üzdü.

Sayın Cumhurbaşkanı, uluslararası kurumlar nezdindeki diplomatik girişimlerinizi bir kenara bırakın; zira geçmişten bugüne ne kanı durdurabildiler ne de katliamları engelleyebildiler. Siz uluslararası hukuka saygı gösterdiniz, peki Allah’ın hukuku nerede? Peygamberinin (s.a.v.) sünneti nerede?

Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) şu sözünü işitmediniz mi?:

“Her kim, bir Müslüman’ın haysiyetinin ayaklar altına alındığı ve onurunun çiğnendiği bir yerde onu yüzüstü bırakırsa, Allah da onu, yardım beklediği bir günde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümansın onurunun çiğnendiği bir yerde yardımına koşarsa, Allah da ona yardım etmek istediği bir günde yardım eder.”

Gazze’de altı yüz günü aşkın süredir süren katliam, yıkım ve kuşatma altında binlerce şehit, on binlerce yaralı verildi. Bir halk, dünyanın gözleri önünde bir yandan ateşle, diğer yandan açlık ve kuşatmayla yok ediliyor. Bunu görmüyor musunuz? Bu zulmün sürmesi sizin bize sırt çevirmeniz değil midir?

Allah’ın emrettiği iman kardeşliği nerede? Konuşmada dile getirdiğiniz kardeşlik görevi nerede? Mescid-i Aksa ve mukaddes topraklarla ilgili üzerinize farz olan sorumluluğunuz nerede?

Vallahi Sayın Cumhurbaşkanı, sizden askerî bir destek istemedik –ki o da bir haktır– sadece su, gıda ve zalimi engelleyip mazlumu kurtaracak gerçek bir yardım koridoru ve adımları istedik. Oysa zalimler, tüm silah ve destek unsurlarını suçluya ve zalime ulaştırırken, siz bize bir şişe su, bir parça ekmek bile ulaştıramadınız.!

Allah katında sizi neyle sorgulayacağız? Çocuklarımızın kanıyla mı? Katliamlarla mı? Yoksa gerçek anlamda sessizliğinizle mi?

Bir zamanlar Netanyahu’ya şöyle demiştiniz: ‘Kaç kişinin daha ölmesini istiyorsun ki bu savaşı durdurasın?’

Bugün ben size soruyorum: Kaç şehit daha vermemiz gerekiyor ki siz Sultan Abdülhamid gibi bir duruş sergileyesiniz?

Tarih şunu yazacak: ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde, Gazze katledildi ve buna engel olunmadı.’

Bu sözler, size güvenmiş, sizden yardım beklemiş bir sevenin sitem dolu sözleridir. Biz sevmediğimizden hesap sormayız. Sana olan sevgimiz Allah içindi, fakat bugün sen de diğer Arap ve İslam dünyasındaki diğer liderler gibisin artık.

Biz uluslararası arenada ve dünya hesaplarına göre zayıfız olabilir; ama Allah katında ve O’nun yardımıyla çok ama çok güçlüyüz. Buluşma yerimiz, hakların kaybolmadığı yerdir… Allah’ın huzurudur…

Şahit olsun ki Allah, sen bizi yüzüstü bıraktın ve biz seni, Allah katında hasmımız ilan ediyoruz.

Tüm sevgimize rağmen, senin döneminde Gazze yok edildi. 60 binden fazla insan öldürüldü, sen ise sadece izliyorsun… Zafer Allah’tandır, insanlardan değil. Sözleriniz ve tüm nutuklar boğazlardan öteye geçmedi…

Maalesef, kandırıldık…

Son olarak, sevgili kardeşim; seni Allah’ın şu ayetinde adı geçenlerden olmaktan sakınırım:  ‘Allah, savaşa çıkmalarını istemediği kimseleri geride bıraktı ve onları caydırdı…’

Ve seni Peygamberimizin ümmetine dair söylediği şu sözde geçenlerden olmaktan da sakınırım:

‘Sayınız çok olacak ama sel köpüğü gibi dağınık olacaksınız’.

Allah sizi bu imtihanda yardımcısız bırakmasın. Selam ve dua ile…”

Dr. Sahr Hamad / Kemal Advan Hastanesi Müdürü (Alıntı .)

Dostça kalın…

Devamını Oku

“EKONOMİ” deyince ne anlıyoruz!?

“EKONOMİ” deyince ne anlıyoruz!?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Farklı tarifleri olan Ekonomi,  temelde bir toplumun kaynaklarını nasıl kullanacağına karar verdikten sonra yönettiği süreci ifade eder. Bu süreç üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarından oluşur. İnsanların sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak için sınırlı sayıdaki kaynakları en etkili bir şekilde kullanmayı hedefler. Ekonomi, günlük hayatımızın her yönüyle ilişkilidir ve tüm dünya ekonomisini etkileyen karmaşık bir ağ oluşturur. Ticaretin ve üretimin önemine, sermayenin sorumluluğuna, el emeği ve alın terinin değerine, istihdamın teşvikine vurgu yapan İslam Dini ise, hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı bir ekonomik sistem tasavvuruna sahiptir.                               

PEKİ, İSLAM EKONOMİSİNİN TEMEL İLKELERİ NELERDİR?

Son Peygamber Muhammed’in (s.a.s.) tebliğ ettiği İslam dini adalet, hakkaniyet, paylaşım, diğerkâmlık, (başkalarını kendine tercih etme!) helal kazanç ve onurlu yaşam esaslı bir iktisadi yapı öngörmüştür.

Ticaretin ve üretimin önemine, sermayenin sorumluluğuna, el emeği ve alın terinin değerine, istihdamın teşvikine vurgu yapan İslam, hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı bir ekonomik sistem tasavvuruna sahiptir. PEKİ, İSLAM EKONOMİSİNİN TEMEL İLKELERİ NELERDİR?

Bu tasavvurun temel parametreleri şunlardır:

1. Özel mülkiyet koruma altına alınmış; dinî, hukuki, ahlaki ve resmî sınırlamalar dışında kişinin kendi mülkünde tasarruf hürriyeti olduğu belirtilmiştir.

2. Bir ekonomik değer olan “mal”ın korunması; hayat, din, nesil ve aklı korumakla birlikte sistemin beş asli hedefinden biri olarak ilan edilmiştir.

3. İnsan, sadece ekonomik saiklerle hareket eden bir “homo economicus” değildir. Dünyayı, yaratılış değerleri istikametinde imar etme emanetini yüklenmiş, toplumsal sorumluluk bilincine ve çevre duyarlılığına sahip, bedeni yanında ruhu da olan eşref-i mahlûkat olarak nitelendirilmiştir.

4. Risksiz veya emeksiz kazanç değerli değildir.

5. Böyle değersiz kazançların en başta gelen şekli olan faiz, haramdır.

6. Sermayeyi yastık altında bulundurmak doğru değildir! Yatırıma konu olmayan sermayeye zekât sorumluluğu yüklenir.

7. Sahibi tarafından değerlendirilmeyen tarım arazileri üzerinde devlet bir takım tedbirler alabilir.

8. Mal ve sermayenin belli ellerde toplanması engellenir.

9. Sınıf oluşumuna ve çatışmasına fırsat verilmez.

10. Zenginlik değil, sömürü, cimrilik ve bencillik kınanmıştır.

11. Mal ve sermayeyi tedbirsizce harcama da engellenir; böyle kişiler hukuki ve malî işlemler açısından hacr altına alınırlar yani kısıtlanırlar.

12. Tekel, karaborsa ve stokçulukla mücadele edilir.

13. Gereksiz harcama ve yatırım, israf kabul edilir. İsrafın her türlüsü gayrı meşrudur.

14. Malların, ekonomik değerlerin ve piyasa endekslerinin ölçümlerinde/tartımlarında yapılan hile ve spekülasyona cezai yaptırım uygulanır.

15. Sosyal adaleti sağlamak hem bireylerin hem devletin görevidir.

16. İki tarafın olduğu her işlem ya da hukuki tasarruf, karşılıklı rıza esasına dayanır.

17. Borç ilişkilerinin kayda alınması tavsiye edilmiş; böylece bir anlamda kayıt dışılığın tasvip edilmediği mesajı verilmiştir.

18. Kanaat en büyük hazinedir.

 “HARAM” İSE ŞÖYLE SINIFLANDIRILIR;

  1. Faizcilik ile uğraşmak;
  2. Rüşvet vermek ve almak;
  3. Dalavere ve yalan yoluyla kazanç elde etmek;
  4. Haram kategorisine ait ürün (uyuşturucu maddeler, alkollü içkiler, domuz ve ondan hazırlanmış ürünler, fuhuş, kumar v.b). Üretmek ve satmak;
  5. Pazarı monopolleştirmek amacıyla önlemler almak ve umursamaz rekabet etmek;
  6. Çalınan veya işgal altındaki mülkiyetin veya yasal yolla elde etmeyen herhangi bir şeyin alım-satımını organize etmek;
  7. Alıcıları yanıltmak ve korkutmak;
  8. Yapay biçimde arttırılmış fiyatlarla ürünleri satmak. (Bu konularda birçok Ayet ve Hadisler var.)

Mevcut Dünya Düzeninde ise; “Ekonomi, insanların sınırsız ihtiyaçlarını, kıt kaynaklarla en verimli şekilde nasıl karşılayabileceklerini inceleyen bir sosyal bilim dalıdır. Üretim, tüketim, dağıtım ve ticaret gibi süreçleri kapsayan bu alan, bireylerin ve toplumların ekonomik kararlarını analiz eder” şeklinde tarif edilir.

Bu Dünya düzeninde, Allah’ın kullarını korumak için koyduğu yasakların hemen tamamı mevcuttur!

Ekonomi konusu, kitaplara sığmayacak kadar geniş bir konu! Ben, kısa bir “özet” yapmaya çalıştım.

İslam ekonomi sistemi, ne zalim kapitalizmi, ne de gaddar hayalci sosyalizmi kabul eder. Kuşkusuz her batıl sistemin doğru olan yönleri de olabilir. İslam, kabul etmediği sistemlerin hak olan yönlerini elbette reddetmez. Sözgelimi, kapitalizmde bir nebze kabul gören bireysel teşebbüsler, özel mülkiyet, ticaret, sanat, murabaha/kâr etme esasına dayalı serbest piyasa ekonomisi gibi hususlar -İslâm’ın ruhuna, genel ahlâkına aykırı olmayacak şekilde-  İslâm ekonomi sisteminde yer alabilir ve almıştır. Bunun yanında, sözde de olsa Sosyalizmde ön plana çıkan haksız kazançla mücadele, zengin-fakir kesimler arasındaki uçuruma son verme iddiası, genel olarak faize karşı olan tavrı, İslâm’da birer hak nokta olarak kabul görebilir. Bu sistemde ekonomiyi de toplumu da çökerten en önemi iki şey; Faiz ve Haksız vergilerdir. İslam ekonomi sisteminde faiz yoktur. Vergi,  gücü yetenden/zenginden alınır! Günümüzde ise, bin TL’ye satın alınan bir çift ayakkabıya milyoner de 100-200 TL (mesela) vergi öder, asgari ücretli de! Böyle adalet mi olur? Vergi “emek”ten alınmaz.

KONU İLE İLGİLİ BAZI ÖRNEKLER VERECEK OLURSAK;

* 2006 yılında ödediğimiz her yüz liralık verginin 10 lira 90 kuruşu Faize giderken, 2025 yılının ilk 6 ayında ödediğimiz her yüz liralık verginin 23 lira 30 kuruşu faize gitmiştir!

* Maliye Bakanlığı, Haziran ayına ilişkin bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Haziranda bütçe gelirleri geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 53,8 artarak 909 milyar 427 milyon liraya, bütçe giderleri de yüzde 43,1 artışla 1 trilyon 239 milyar 603 milyon liraya ulaştı! Ocak-Haziran döneminde de bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46,1 yükselerek 5 trilyon 598 milyar 580 milyon liraya çıktı. Bütçe giderleri ise aynı dönemde yüzde 43,7 artarak 6 trilyon 579 milyar 58 milyon lira oldu.

* Merkezi yönetim bütçesi, Haziran’da 330 milyar 176 milyon lira, ocak-haziran döneminde 980 milyar 478 milyon lira açık verdi!

* Merkezi Yönetim borç stoku 30 Haziran 2025 tarihi itibarıyla 11 Trilyon 462 milyar TL oldu. 5 Trilyon 309 milyar TL tutarındaki kısmı Türk lirası cinsi, 6 Trilyon 152 milyar TL tutarındaki kısmı ise döviz cinsi. Merkezi Yönetim borç stoku 2 yılda 5 Trilyon 842 milyar TL arttı.

* Bütçe, 2025’in ilk 6 ayında 1 Trilyon 111 Milyar açık verdi!,

Ekonomik baskılarla artan borçlanma eğilimi, bireysel kredileri Mayıs ayında 4,6 trilyon TL’nin üzerine çıkarırken, nakdi krediler yüzde 40 artışla 19,9 milyar TL’ye ulaştı. Kredi kullanan kişi sayısı ise 42,4 milyona yükseldi.

Yüzde 20’lik gruplara göre Hanelerdeki harcama payı ise şöyle;

1’nci; 6,3

2’nci: 10,4

3’ncü: 14,6

4’ncü; 20,7

5’nci: 48,1

Böyle adalet mi olur?

2005 yılında Gram Altın 20 TL idi. 2025 yılında 1 Simit 20 TL! Peki, bu gidişatla nereye varılır, toplum ekonomik sıkıntıdan nasıl kurtulur?

Rabbimiz (cc) bizi Faiz konusunda bakın nasıl uyarıyor! “Faiz yiyenler, şeytanın dokunduğu (cin çarpmış) kimse gibi (kabirlerinden) kalkarlar. (Bu ceza:) “Alışveriş de faiz gibidir” demeleri nedeniyledir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Kendisine Rabbinin (faize dair) öğüdü gelip de bu işe son verenin, (faizi bıraktıktan sonra) geriye kalan malı/önceki kazançları onundur. Ve onun durumu (hakkında verilecek hüküm) Allah’adır. Kim de faizli işleme geri dönerse bunlar ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 275)

Onun için tek çözüm; ADİL EKONOMİK DÜZEN!

54. Hükümetin Başbakanı, Milli Görüş’ün Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca, Adil Ekonomik Düzeni  yarım asır boşuna mı anlattı! Ama “Hans” lar (Gayri Müslimler) anladı da, “Hasan” lar (Müslümanlar) anlayamadı!

Dostça kalın…

Devamını Oku

Farkında mıyız!?

Farkında mıyız!?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Neyin mi? Gazze’de, 22 aydır soykırım devam ediyor, hem de artarak.  İslam dünyası ise kör ve sağır!

Gazze’de şehit sayısı 60 bine, yaralı sayısı ise 200 bine dayandı. Bunlar elbette resmi rakamlar. Naaşlarına ulaşılamayanlar var, kaldırılmayan, kaldırılamayan enkazlar var…

Bizler normal hayatımıza devam ederken, çocuklarımızla birlikte sofraya otururken, Alış verişimizi sürdürürken, Hatta kimilerimiz tatilde, kimilerimiz de tatil planları yaparken… Gazze’de neler oluyor, biliyor muyuz? Açlığın kol gezdiği Gazze Şeridi’nde çarşı pazardaki tezgâhlar bomboş! Onbinlerce çocuk açlıktan ölüm riski altında! Gazzelilerin hayvanlar kadar bile değeri yok mu? Bebekler, Çocuklar, Gençler,  Kadınlar, Erkekler ve de Yaşlılar şehit edilmeye devam ediyor! İslam dünyası dâhil tüm dünya Gazze soykırımına sessiz, kör ve sağır! Acaba farkında mıyız? 8 milyarlık dünya âlemi ve 2 milyarlık İslam dünyası, Gazze soykırımını ne yazık ki sadece ve sadece izlemekle yetiniyor. Halbu ki, İslam ülkeleri İsrail’le olan tüm ilişkilerini (ticari, siyasi…) kesse, topraklarımız üzerindeki ABD üsleri kapatılsa Gazze soykırımı anında sona erer! Ama bunu yapmak için “Milli Görüş” iktidarı, “AdilDüzen” lazım!

Peki, nerede kaldı İslam’ın en temel umdelerinden olan, “Dünyanın bir ucunda bir Müslüman’ın ayağına diken batsa, dünyanın diğer ucundaki Müslüman’ın bundan muzdarip olması lazım?”  Diken değil, bu insanlara mermi batıyor!

Her şeye rağmen “ya zafer ya şehadet!”

Geçtiğimiz günlerde Kassam Tugayları Sözcüsü Ebu Ubeyde yayınladığı görüntülü mesajda;  “Ya zafere ya da şehadete” ulaşana kadar direnişe devam edeceğiz. Bu akan kanın sorumluluğundan kimseyi muaf tutmuyoruz.

Siyonist düşman, vahşi, Nazi tarzı saldırganlığını Gazze’deki halkımıza karşı yeniden başlattı. Bu, bu yılın Ocak ayında direnişle yapılan anlaşmayı bozup haince ihlal ettikten, aracılara ve dünyaya yalan söyledikten sonra gerçekleşti. Sözde bir zafer peşinde koşarak yeniden saldırıya geçti. Dört aydır düşman, sivillere ve çocuklara karşı sadistçe bir savaş yürütüyor. Şehirleri, yerleşim alanlarını ve mahalleleri sistematik şekilde yok ederek, çetevari bir yıkım politikası izliyor. Halkımıza karşı bu zalim savaşta ilerlemeye devam ediyor. Mücahitlerimiz, halkımızın tarihindeki en uzun savaş sürecinden elde ettikleri tecrübelerle, düşmanı şaşırtan yeni ve çeşitli taktikler geliştirdi. Cesur ve özgün nitelikte operasyonlar gerçekleştirdiler. Hâlâ düşmanın araçlarını füzelerle ve patlayıcılarla hedef almakta, doğrudan çatışmalara girmekte, keskin nişancı operasyonları yapmakta, binaları, tünel girişlerini ve kurdukları pusuları patlatmakta ve düşman güçlerine karşı baskınlar düzenlemektedirler. Biz, sabırla direnip, Allah’ın izniyle zafer kazanan halkımızın tüm büyük evlatlarının ellerinden öpüyoruz, onlara en derin selamlarımızı sunuyoruz. Ve onlara Rabbimizin müjdesini veriyoruz: “Önce de, sonra da emir Allah’ındır. O gün Allah’ın zafer vermesiyle mü’minler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir” diyor. Bu durumda küfre karşı mücadele eden insanlara gereken yardımı yapmayan Müslümanların hali ne olacak? 

İslam fıkhında en büyük ibadet olan CİHAD’ın da namaz gibi dışında ve içinde şartları var! İçindeki şartlar: Mal fedakârlığı, Can fedakârlığı ve Tedbir! Bu insanlar canlarını da, mallarını da feda eterken 2 milyar İslam âlemi ne yapıyor? Ne kadar fedakarlık/yardım yapıyor? Yapanlar elbette var, ama ne kadar?

                                                                                               

Açlık soykırımı!

Adı ‘modern’ olan dünyanın en vahşi yüzü! Siyonist işgalciler tarafından Gazze’de yıllardır sistematik şekilde sürdürülen kuşatma, insanlık dışı boyutlara ulaştı. Filistin Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre, her gün onlarca kişi şehit ediliyor. Çoğunluğu çocuklar, yaşlılar ve kadınlar açlıktan dünyadan göçüyor.

Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler’de haklıyı haksız çıkaran, katil İsrail’in zulümlerini bir kez daha meşrulaştıran skandal bir bildiriye imza atıldı. “New York Çağrısı” adı verilen bildiride Katar, Suudi Arabistan ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu Arap ülkeleri ilk kez açıkça Hamas’a silah bırakma ve Gazze’de iktidarı bırakma çağrısında bulundu. Deklarasyona Türkiye dâhil 17 ülke ve AB ile Arap Birliği tarafından da imza atıldı.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gabon Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmede;  “Önümüzdeki günlerde İsrail hükümeti üzerindeki baskının daha da artması için çalışacağız. Gazzeli kardeşlerimize yalnız olmadıklarını daha fazla hissettireceğiz. Bölgede bir an önce ateşkesin sağlanması ve kalıcı barışın tesisi için daha fazla gayret göstereceğiz” diyor. Diyor da, lafla peynir gemisi yürümüyor!

Ba’de Harabil Basra, (Gazze)! Gazze harab olduktan sonra mı? İsrail’in ancak “güç”ten anladığnı göreceğiz! İsrail’in hedefi; Arz-ı mev’ud!
Yani, “Nil’den Fırat’a zulüm düzeni” kurmak! Daha geçtiğimiz ay, nükleer yapılanmasını bahane ederek İran’ı hunharca bombardımana tutan İsrail’in, Orta Doğu ülkelerinin neredeyse tamamını işgal etme girişimleri asla rastlantılarla açıklanamayacak türdendir.

D-8 kağıt üzerinde kalmasaydı Gazze’de bu kıyam yapılamazdı!… 

Refah – Yol Hükümeti döneminde, 15 Haziran 1997 tarihinde kurulan D-8’in kuruluşunun üzerinden 28 yıl geçti! Millî Görüş lideri, Refah -Yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Merhum Necmettin Erbakan, hayatı boyunca İslam Birliği’nin mutlaka, ama mutlaka kurulması gerektiğini hemen her platformda en yüksek sesle haykırdı. Sadece haykırmakla da kalmadı; fiiliyatta da ortaya koymuştu! ERBAKAN HACA;

* Başbakanlığı döneminde (1997), Türkiye, Bangladeş, Mısır, Endonezya, İran, Malezya, Nijerya ve Pakistan’ın ilk etapta üyesi olduğu D-8’i (İslam Birliği) kurdu.

* D-8’in amacı, kalkınma yolundaki Müslüman ülkelerin dünya ekonomisi içindeki konumlarını iyileştirmek, ticari ilişkilerini çeşitlendirmek ve ticaret alanında üye ülkelere yeni imkânlar meydana getirmek, uluslararası seviyede karar verme mekanizmalarına güçlü biçimde katılımlarını sağlamaktı.

* Bu 8 ülke zaman içinde 60 ülkeye çıkacak, sonrasında da bütün bir dünyanın refahını sağlamak için,

D-160’lar, yani 100 tane ezilen ülke bunların etrafına katılacaktı. O zaman, dünyada bu tür zulümler kolay kolay yapılabilir miydi?

Peki, ne oldu?

Refah Yol Hükümeti içten ve dıştan bazı entrikalarla, ihanetlerle iktidardan düşürüldü ve Refah Partisi kapatıldı. Erbakan Hoca’nın Başbakanlığının hemen ardından bu D-8 Projesi fiilen rafa kaldırıldı ve Proje, sadece kâğıt üzerinde kaldı. Batıda ABD bir birlik. Avrupa’da 28 ülke birleşerek birlik oldu  (AB). Doğuda Rusya kendine göre bir birlik yaptı. Hindistan Federal Cumhuriyet. Peki, 60 İslam ülkesi ne durumda? Darmadağın!

* D-8 kâğıt üzerinde kalmasaydı, İslam ülkeleri her alanda birlik ve beraberlik içinde olsaydı, Siyonist işgalci İsrail, Gazze’de bu soykırımı yapabilir miydi?

* D-8 kâğıt üzerinde kalmasaydı, İslam ülkeleri her alanda birlik ve beraberlik içinde bulunsaydı, Bosna, Çeçenistan, Afganistan, Somali, Sudan, Suriye, Libya, Yemen … başta olmak üzere birçok İslam ülkesi işgaller ve iç savaşlar yaşar mıydı?

* D-8 kâğıt üzerinde kalmasaydı, İslam ülkeleri her alanda birlik ve beraberlik içinde bulunsaydı, terör devleti İsrail, İran’a yönelik bu pervasızlığı gösterebilir miydi? Filistin/Gazze’de bu zulmü işleyebilir miydi? Mümkün değil!

Doğrusu şu değil midir!;

* D-8 harekete geçirilmediği için, İslam ülkeleri birlik ve beraberlik sağlamadıkları için Siyonistler, Haçlılar, İslam düşmanları bu günkü pervasızlığı sergiliyor!

* D-8 kağıt üzerinde kaldığı için, milyonlarca Müslüman katledildi, edilmeye de devam ediliyor. Yüz binlerce Müslüman kadına tecavüz edildi. Yüz binlerce kadın dul, yüz binlerce çocuk yetim ve öksüz kaldı. Müslüman ülkelerde taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmadı. Milyonlarca Müslüman ülkesini terk edip başka ülkelere göç etti. Zulüm, her geçen gün artarak devam ediyor! Kadim medeniyetler yok edildi. Müslümanlar olarak doğru oturalım, doğru karar verelim!

Allah (cc), Âli İmrân Suresi 103. ayette ne diyor? “Hep birlikte Allah´ın ipine (kitabına, dinine, düzenine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah´ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O´nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.”

İşte bu birlik olmayınca 60 Müslüman ülke param parça! Kimi Siyonizm’in, kimi Kapitalizmin güdümünde!

Peki, D-8’in Künyesi  Neydi?

D-8 Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (Kalkınmakta olan 8 ülke – İngilizce kısaltılmışı). Sekiz üye ülkeden oluşan bir uluslararası kuruluş.

Bu ülkeler; Azerbaycan, Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya, Pakistan ve Türkiye. (Toplam nüfusları; yaklaşık 1 milyar, 28 yıl önce).

Kurucusu: Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Kuruluş tarihi: 15 Haziran 1997, İstanbul

Başkan: Bedir Abdül Ati

Genel Sekreter: İsiyaka Abdulkadir İmam

Merkez: İstanbul, Türkiye

Kuruluş Amacı:  Savaş değil, barış / Çatışma değil, diyalog / Çifte standart değil, adalet / Üstünlük değil, eşitlik / Sömürü değil, adil düzen / Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi.

Var mı Dünya’da böyle başka bir yönetim anlayışı!?

Merhum Erbakan Hoca’nın sadece bir yıllık Refahyol Hükümeti döneminde İslam âlemi böyle bir birlik olma noktasına getirilmişken, çeyrek asırlık AKP iktidarı döneminde ne hale getirildik! Erbakan Hoca Kıbrıs’ı zulümden kurtardı. Bu İktidar da Gazze’yi kurtarsa ya! Müslümanlar olarak yapmamız gereken görevleri yapmaz isek, Allah (cc) bazı belalar verir! Ama Deprem, ama Yangın, ama Sel felaketi, ama Kuraklık…! 

Dünya’da olmasa da Ahirette mutlaka hesaba çekileceğiz!   F a r k ı n d a  m ı y ı z?!

Dostça kalın…

Devamını Oku

Kıbrıs’ın “Fatih”i kim?

Kıbrıs’ın “Fatih”i kim?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Yarım asırdır her yıl 20 Temmuz tarihinde Kıbrıs’ın fethi kutlamalarını yapıyoruz. Tabii ki olması gerekir. Zira orada yaşayan Müslümanlar Rumlar tarafından hunharca katlediliyordu. Barış harekâtı ile Kıbrıslı Müslümanlar hürriyetlerine kavuştular. Ancak gerek halkımız arasında, gerekse bazı basın organlarında Kıbrıs’ın, fethi  zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’e mal ediliyor.

Harekât öncesi ve harekâtın başlaması!

Harekât öncesi dönemin Başbakanı Bülent Ecevit‘in askeri harekât için gönülsüz olması ve diplomatik görüşmeler yapmak üzere Londra‘ya gitmesi üzerine Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan‘ın (vekâleten) başkanlığındaki hükümet acil olarak toplandı ve Kıbrıs barış harekâtını başlattı.

20 Temmuz 1974 sabahı, Türk uçaklarının bombardımanından sonra, saat 06.15 den itibaren, hava indirme ve uçarbirlik harekâtı ile Hava İndirme ve Komando Tugayları Gönyeli ve Kırnı bölgelerine indirilmeye başlanmış, Mersin‘den Ertuğrul gemisi ve 33 çıkarma gemisi ile donanmanın koruması altında hareket eden Çakmak Özel Kuvveti de komanda birliklerimizle eş zamanlı olarak Girne‘nin batısında dar ve sığ bir plaj olan Pladini (Karaoğlanoğlu) plajına, uçaklarımızın ve deniz topçusunun desteğinde çıktılar.  Zamanla toparlanan Rumlar da akşam saatlerinden itibaren birliklerimize karşı harekâta başlarlar.

Kıbrıs‘a çıkan ve inen Türk birlikleri ele geçirdikleri yerleri, her ne pahasına olursa olsun elde tutarak harekâtı doğu ve batı yönünde gelişerek Rum hedefleri tek tek ele geçirilir ve Girne-Lefkoşa yolu tamamen Türk birliklerinin kontrolüne girer.

Erbakan Hoca harekata katılacak pilotlardan ne istemişti?: Amerikan 6. Filo’suna şehadet dalışı yapılacak!”

* Başbakan Bülent Ecevit’in Esenboğa Havalimanı’ndan İngiltere’ye uğurlanışının ardından Başbakan vekili olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, devrin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’a, “Harekâtı derhal başlatın” emrini verdi.

* Bu emrin alınmasından yarım saat sonra, ‘ABD’nin 6. Filo’sunun İtalya’dan Akdeniz’e açıldığı’ şeklinde bir istihbarat geldi.

* Bu istihbaratı alan Erbakan Hoca, yine Esenboğa Havalimanı’nda pilotlara hitaben bir konuşma yaptı. Toplam 173 pilot “U” şeklinde sıralandı.

Erbakan Hoca’nın yanında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar paşa ve kuvvet komutanları vardı.

* Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 6. Filo’nun 15 parça gemiden oluştuğunu, en büyüğünün ise Kennedy uçak gemisi olduğunu, her geminin bacasından bir pilotumuzun dalış yapacağını, Kennedy uçak gemisine ise iki pilotumuzun kamikaze pilotları gibi saldırıp saf dışı bırakacaklarını, bu nedenle 16 gönüllü pilota ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Ve gönüllü pilotların üç adım öne çıkmasını istedi.

* Orada bulunan toplam 173 pilotumuzun hepsi derhal üç adım öne çıktı.

* Erbakan Hoca, “bu iş tamamdır” der!

Peki, sonra ne oluyor? Ortada 6. Filo falan kalmıyor, anında kayboluyorlar! Siyaset biraz da riski göze almaktır…

Böylece, Başbakan Bülent Ecevit’in Esenboğa Havalimanı’ndan İngiltere’ye uğurlanışının ardından Başbakan vekili olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, devrin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar’a, “Harekâtı derhal başlatın” emrini veriyor.

İngiliz Ulusal Arşiv belgeleri de, bazılarının iddia ettiğinin aksine Kıbrıs Barış Harekâtı‘nın mimarının zamanın Başbakanı Bülent Ecevit değil, dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan olduğunu ortaya koyuyor. Doktora çalışması için girdiği İngiliz Ulusal Arşivi‘nde tam 10 yıl boyunca çalışan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonrasında yaşananlara ilişkin çok ilginç ve anlatılmamış olan konuları içeren belgelere ulaşıyor. Bu, Ankara‘daki İngiliz büyükelçinin, İngiliz Dışişleri‘ne yazdığı raporlar ve İngiliz Başbakanı ve kabinesinin konuyu değerlendirirken, oraya katılan devlet adamlarının konuşma tutanaklarından anlaşılıyor.

Ecevit‘in Londra ziyareti ve Türk ile İngiliz hükümeti arasındaki yazışmalardan da Ecevit‘in harekât konusunda isteksiz davrandığı ve savaşa girmeden bir çözüm aradığı görülüyor. Sonuç olarak, Kıbrıs Barış Harekâtı ile Kıbrıslı Türklerin can güvenlikleri sağlanmış, Rumların Enosis hayali Akdeniz‘in karanlık sularına gömülmüştür. Bu savaşta; 498 Türk askeri, 70 Kıbrıslı Mücahit ve 270 Kıbrıs Türk‘ü şehit olmuştur. Türkiye bu harekâtı ile kendi güvenliğini ve Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehlikeye atacak girişimlere hiçbir zaman seyirci kalmayacağını dünyaya fiilen kanıtlamış oluyordu. Sonrasında da,Kıbrıs Barış Harekâtı ile Kıbrıs’taki soydaşlarımız zulümden, katliamdan, soykırımdan kurtarıldılar.

Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan 51 yıl sonra Kıbrıs Harekâtı açıklaması!

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıl dönümünde ODATV’nin hazırladığı özel programda konuşan Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, harekâta dair dikkat çeken bir detayı kamuoyuyla paylaştı. Başbuğ, dönemin Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve ekibinin, sadece belirli bölgelerle yetinmeyip adanın tamamını alma iradesinde olduklarını belirtti. Programda yaşanan bir anısını da aktaran Başbuğ, BM’in ateşkes kararına rağmen Erbakan’ın operasyonun devam etmesini istediğini, neredeyse adanın tümünü almak fikrindelerdi, durmak istemiyorlardı” ifadelerini kullandı.

Bir de o zamanki Kıbrıs Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’ın söylediklerine bakalım;

1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı kararını veren Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 1996 yılında Başbakan olduğunda ilk yurt dışı ziyaretini ABD’ye değil, harekâtın yıl dönümünde KKTC’ye gerçekleştirmişti. Bu tercihi, Kıbrıs davasına verdiği önemin açık bir göstergesi olmuştu.

Rauf Denktaş da Tören konuşmasında:“Kıbrıs’ı Zulümden Kurtaran Lider Erbakan” demişti.

Ancak, Egemen ve Bağımsız bir Devlet olmasına rağmen KKTC’yi Türkiye dışında (İslam ülkeleri dahil) hiçbir devlet tanımadı!

Kıbrıs’ın mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Kıbrıs Türkü’nün yeniden doğuşu olduğunu dile getirerek, “bugün KKTC’nin Mavi Vatan’da geleceğe emin ve istikrarlı adımlarla yürüyor. Kıbrıs Türkü, 1963’ten 1974’e kadar 11 sene bekledi ve Erbakan hoca çıkıp geldi, Kıbrıs kurtuldu” diyor.

Bu konuda bir de benim ilavem olsun!;

Yıl 1995. Libya Lideri Muammer Kaddafi ülkesinde (Başkent Tripoli’de) İslam Ülkeleri liderleri ve bazı İslami Kuruluşların yöneticileri ile bir toplantı yapmıştı. Toplantıya bizi de davet ettiler ve 4 arkadaş Almanya’dan Avrupa Milli Görüş Teşkilatları’nı temsilen katıldık. Toplantıya dönemin Kıbrıs Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş ile Akşam yemeğinden sonra bulunduğumuz Otelin salonunda uzun uzun sohbet ettik. Kıbrıs’ı ve Kıbrıs Harekâtını uzun uzun anlattılar. Sonunda,  Kıbrıs’ı zulümden kurtaran liderin Erbakan olduğuna vurgu yaparak, “Kıbrıs’ı zulümden kurtarma kararını veren Başbakan Necmettin Erbakan”dır demişti. Bu arada Savaşa katılanlardan bazılarının kendisine manevi yardımlar gördüklerinden de bahsetti.

Bu benim aklıma şu ayetleri getirdi! Peygamberimizin komutasında Mekkeli Müşriklere karşı yapılan Bedir Savaşında Müslümanlar galip gelmişti. O zaman bununla ilgili 2 ayet indirildi!

Birincisi; “O vakit Müminlere: Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle size yardım etmesi yetmez mi?” diyordu.

(A-li İmran:124 ayet)

İkinci ayet ise; “Evet yeter. Eğer siz sabredip Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, o anda düşmanlarınız ansızın üstünüze geliverseler bile, Rabbiniz özel nişanlı, formalı beş bin melekle size yardım edecektir” şeklinde!

(A-li İmran:125. Ayet.)

Biz Müslümanlar,  Allah’ın emir ve kurallarına uyduğumuz sürece O’nun yardımı bizimle olur!

BU KONUDA, BİR DE ERBAKAN HOCA’NIN AÇIKLAMASINA BAKALIM!

Tarih, 21 Temmuz 1975, Pazartesi. Yani, Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan bir sene sonra…

Milli Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Ankara’da basın toplantısı düzenliyor. Erbakan Hoca’nın Senato Seçimleri’ni konu alan basın toplantısı aynı zamanda Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümü günlerine denk gelmişti…

Ddönemin Başbakanı sıfatıyla, CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ise bir süre önce birtakım değerlendirmeler yapmış ve koalisyon ortağı MSP’ye yönelik kabul edilemeyecek, aslı astarı olmayan bazı tezviratlarda (yalan, dolan) bulunmuştu.                                                                                                                                                                                              

Erbakan Hoca, O Toplantıda Ecevit’in bu tezviratlarına da cevap verdi!

İşte, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın söyledikleri;

* “Ecevit Kıbrıs’ta istediğini yapamamıştır. Çünkü Milli Selamet Partisi müsaade etmemiştir. MSP’nin müsaade etmediği husus, Ecevit’in Kıbrıs’ı tekrar Yunan inisiyatifine verici hareketleri olmuştur.”

* “Ecevit büyük tavizler vererek adayı tekrar Yunan inisiyatifine vermeye kalkışıyordu. Buna müsaade edemezdik. Ecevit’in bu sahadaki hareket serbestliğini ortadan kaldırmakla en büyük milli hizmetimizi yaptığımızı ummaktayız.”

* “Bugün hükümetin dış politikasını tenkit etmeye kalkışıyor. Hükümet dış politikada akıllı ve şahsiyetli bir yol takip etmektedir. Milli menfaatlerimizi gözetmektedir.”

* “Daha önce de hükümet olarak açıkladığımız gibi, Amerikalılarla ortak savunma güçlerimiz eski statülerinin geçersizliğini Amerikalılara bildirdik. Müzakereler, yeni statüyü tespit müzakereleri başlamıştır. Yeni statü tespit edilinceye kadar yürürlüğe konulacak olan geçici statü ise sırası geldiği zaman Amerikalılara bildirilecektir.”

* “Bu tutum şahsiyetli bir politikadır. Ecevit her zaman olduğu gibi hadiseleri buruşturarak kendine göre şekil vermeye kalkışmaktadır. Hakikatleri değiştirmeye Ecevit’in gücü yetmez.”

* “Milli Selamet Partisi Kıbrıs davasında milletimize büyük bir hizmette bulunmuştur.”

* “Büyük Kıbrıs Zaferi’nde Milli Selamet Partisi’nin oynadığı mühim rol, bu husustaki çalışmaların vesikaları açıklandığı zaman görülecektir…”  diyor! 21 Temmuz 1975.

Dostça kalın…

Devamını Oku

Bir Dünya Cenneti, ‘BOSNA – HERSEK’! -4-

Bir Dünya Cenneti, ‘BOSNA – HERSEK’! -4-
0

BEĞENDİM

ABONE OL

DÜNYA BU KATLİAMA SESSİZ KALDI!

* BM soykırım bile diyemedi…

* Binaenaleyh onlar için Müslüman coğrafyasında akan kan ve dökülen gözyaşının bir değeri yoktu.

* Ama sessiz kalmayan biri vardı; Milli Görüş lideri, eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan..

Tüm aleyhteki tezvirata rağmen merhum Erbakan Hoca Boşnaklara yardımdan hiç geri durmadı.

* Merhum Aliya İzzetbegoviç, Erbakan hocamızın en yakın dostlarından oldu. Muhabbet dairesinden hiç çıkmadı.

* Şunu söylemeliyiz ki; yıllarca Osmanlı Devletinin idaresinde kalan Boşnaklar, bizden biri.

* İslam ahlakı, Anadolu misafirperverliği ve saygı tüm iyi hasletler üzerlerinde.

* Bosna Hersek adeta, Avrupa’nın ortasında kalan bir vaha misali…

* Srebrenitsa’nın hesabı elbet  bir gün sorulacaktır!

1992-1995 yılları arasındaki savaşta  Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek‘te 312.000 kişi ölmüştür.  Bir GAZZE’miz de BOSNA!

GERİ DÖNÜŞE BAŞLADIK, MOSTAR ZİYARETİMİZ

Gradacaçtaki görüşmemizi de tamamladıktan sonra sağa sola takılmadan gittiğimiz güzergahtan tekrar geri dönüşe geçtik. Gidişte transit geçtiğimiz Mostar’a geri gelince bir gün boyunca şehri gezdik, bazı resmi makamları ziyaret ettik.Mostar denince akla ilk gelen Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından 1566 yılında şehrin orsatından akan “Neretva” nehri üzerine inşa edilen tarihi Mostar Köprüsü gelir. Onu ziyaret etmemek, Bosna ziyaretimizin yarım kalması demekti. Ziyaret ettik. Ettik, etmesine de Mostar  Köprüsü insanlara sanki  hüzünle bakıyordu! Onu öyle görünce biz de üzüldük. 427 yıl ayakta kalmış, Mostar şehrinde adeta bir kayadan diğerine atılmış gökkuşağı manzarası içeren eşsiz köprü 1993 yılında Hırvatlar tarafından bilinçli olarak bombalanarak yıkılmıştı. Savaş sonrası 2000’li yılların başlarında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 ülkenin desteğiyle tarihi kesme taşlar kullanılarak köprü aslına uygun bir biçimde onarılarak tekrar hizmete açıldı, çokşükür. Mostar’da Boşnak’ı Hırvat’a, Doğu’yu Batıya bağlayan dünyanın tek kemerli en muhteşem köprüsü. Bosna’ya ikinci kez gittiğimde yeni hali ile Mostar köprüsünü görünce hem mutlu olmuş, hem de duygulanmıştım. Böylece dönüşteki son noktamız olan Mostar’daki ziyaretimizi de tamamladıktan sonra arabamızla Hırvatistan, Slovenya, Avusturya üzeri tekrar Almanya’ya döndük.

Ecdadımız, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Batı Trakya, Makedonya, Kosova, Sancak ve Bosna-Hersek’i ile Balkanlarda 5 asırdan fazla bir zaman kalmışlar ve Balkanları bir baştan bir başa ihya etmişler. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Balkanlar’da Osmanlı’nın bıraktığı eser sayısı (Cami, Mektep, Medrese, Han, Hamam, Köprü …vb)

30 binden fazla. İşte medeniyet bu! Batı medeniyeti her gittiği yeri yakar, yıkar ve sömürür. Osmanlı ise imar eder ve ayırım yapmaksızın Müslümanıyla gayri müslimiyle insanca yaşama ortamını sağlar.

İşte böyle… Balkanlar zaman zaman “bal” olmuş tadından yenmemiş, zaman zaman da “kan” olmuş dereler kırmızı akmış, yaşanmaz hale gelmiş! Balkanlar’ın Osmanlı idaresinde bulunguğu  dönem balların balı olmuş.  Ne yazık ki Osmanlı ecdadımızı günümüz birçok insanı gereği gibi tanımıyor!

ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN VASİYETIİ! 

Bosna’nın bilge lideri ve kahramanı Aliya İzzetbegoviç’in nasihatında şunlar yazılı idi; “Beni şehitlerin yanına gömün. Beni putlaştırmayın. İslam’dan taviz vermeyin. Size yapılanları unutmayın. Düşmana kin beslemeyin. Bosna’yı Allah’a ve size emanet ediyorum.”

VE  3.  BOSNA ZİYARETİM (9-10 Mayıs 2014)         

Müslümanların bulundukları ülkelerde yardıma muhtaç olanlara Kurban Kampanyası, Gıda , Sosyal tesis kurma… gibi çeşitli insani yardımlarda bulunan Avrupa’nın en büyük Türk sivil toplum kuruluşu MILLI GÖRÜŞ TEŞKİLATI, 9 Mayıs 2014 tarihinde Bosna Hersek’in Başkenti Sareyova’da sosyal bir tesisin açılışını yaptı. Eski bir yöneticisi olarak beni ve beraberimde Edirne’den birkaç arkadaşı daha davet ettiler. Mustafa iriş, Şaban Kaya, Kadir İriş , Mehmet Akif İriş  ve ben,  5 kişilik bir grup8 Mayıs Perşembe sabahı arabamızla yola çıktık ve  aynı gün akşamı Sarayova’ya vardık. Ertesi gün Cuma namazını müteakip hizmet binasının açılış yapıldı. Şehrin merkezinde ve 3 kat toplam 750 metrekarelik oldukça güzel bir bina idi açılışı yapılan. Mutfağından çalışma ofislerine ve de misafirhanesine kadar son derece güzel donanımlı  bir tesis. Burada günlük 500 ihtiyaç sahibi insana yemek çıkarılıyor, sosyal faaliyetler yapılıyor. Açılışa başta Sarayova Belediye Başkanı olmak üzere birçok  davetli katıldı.

Açılıştan sonra  topluca, tesisin yakınındaki Kovakçı şehitliğinde medfun Ali İzzetbegoviç ve diğer şehitler ziyaret edilerek dualar okundu. Günü böylece tamamlamış olduk.

SARI SALTUK TEKKESİNDEYİZ!

Önce uzaktan yakına doğru ziyarete başladık. Ve Mostar-Blagay’daki Sarı Saltuk Tekkesi’ne gittik. Bu tekkenin en büyük özelliği Buguna Suyu’nun (nehir) hemen yanında olmasıdır. Su, tekkenin yanındaki dağın altından  çıkıyor. Koyu yeşil rengiyle davetkar görünen nehir 10 derece soğuklukta bulunuyor. Bu suyun dünyanın en hızlı akan kaynaklarından biri olduğu ifade ediliyor.

Tekkenin yanında bir de türbe bulunuyor. Sarı Saltuk ve Tekkenin uzun süre şeyhliğini yapan zatların sandukaları da burada bulunuyor.

Peki, Sari Saltuk Kimdir, Ne Zaman Yaşamiş Ve Neler Yapmiştir ?

Sarı Saltuk, 13. yy.da yaşadığı rivayet edilen, Anadolu ve Balkanlar’ın müslümanlaşmasındaki etkisiyle adı etrafında menkıbeler oluşmuş bir alperen. Kaynaklarda “mücahid-gazi, gazi-derviş, alp-eren, mübarek zat, ermiş” gibi sıfatlarla anılır.  Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli’nin fethi esnasında gazalara katılan, kahra­man­lığı ve velayeti ile daha yaşarken efsane­vî bir şahsiyet haline gelen bir Türk kahramanıdır.. Anadolu’dan Bosna’ya bir çok yerde kabri bulunan Sarı Saltuk’un bununla, Müslüman Türklerin fethedeceği yerleri gösterdiği de rivayet edilir.

Her yıl 10 Mayıs günü Bosnalı Müslümanlar burada Mevlüt/Kur’an okutarak Sarı Saltuk’u anarlar. O günkü programa biz de denk gelip katıldık.  Kırda yapılan anma programına 20 bin civrında insan katılmıştı.

BOSNA;  HER ŞEYİ İLE ADETA BİR DÜNYA CENNETİ!

Dönüşte Mostar’ı da ziyaret ettikten sonra tekrar Sarayova’ya geldik ve geceyi orada geçirdikten sonra sabah Vişegrad üzeri Sırbistan ve Bulgaristan’ı geçerek gece Edirne’ye vardık. Vişegrad’tan geçen Drina nehri üzerinde 1556 yılında Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan Drine köprüsü büyük acılara şahit olmuş bir köprü. Zira Sırplar burada katlettikleri Boşnak Müslümanları hep nehre atmışlar ve suyu  günlerce kırmızı akmış.  

Yazımın sonunda şunu da eklemezsem eksik olur! Bosna’nın Osmanlı’dan koparılışının üzerinden yaklaşık 147 yıl geçti. Bu zaman zarfında Bosna Müslümanları pekçok badireler atlattı. İstilaya, kıyıma, sürgüne uğradılar. Ama buna rağmen tarihi miraslarına sahip çıktılar, hem de bizden daha iyi! Sadece Sarayova’da 200 kadar Cami – Mescid var. Savaşlarda, istilalarda bu cami ve tarihi eserlerin birçoğu yakıldı yıkıldı. Ama onlar bıkmadan usanmadan onları yeniden ayağa diktiler. Bosnalı Müslümanlar tarihi ve kültür varlıklarını da imar durumunu da korumuşlar ve bugün  şehirleriyle, nehirleriyle tertemiz bir ülkeye sahipler ve Osmanlı Medeniyet eselerini yaşatmaya  çalışıyorlar.

Edirne, 350’si cami ve mescit olmak üzere bin’e yakın tarihi esere sahipti. Sonuç; çoğu yokoldu! Çünkü savaş ve istilalarda yıkılanlar, hasar görenler tamir edileceği yerde, bilakis yıkılarak arsaları sudan ucuz fiyata satıldı.

Evet, Bosna ile ilgili özet bilgi ve hatıralarımı anlatmaya çalıştım. Bosna dağları, yaylaları, ova ve nehirleri ile adeta bir Dünya Cenneti. Kuzu çevirmesi ve Boşnak Böreği de meşhur! Tabi bu anlattıklarım denizden bir damla su misali! Bir de Balkanların genelini ele alıp düşünün! Osmanlı  Balkanlara bunca maddi ve manevi yatırımı boşuna yapmamış!

Netice itibariyle GAZZE’de bizim, BOSNA’da! Ecdad Osmanlı’nın emaneti olan bu yerlere sahip çıkmak her Müslüman’ın görevidir!

Edebiyatçı ve Ressem Ahmet Yozgat, “Osmanlı Milletinin son temsilcileri Boşnaklar” başlıklı yazısında özetle şunları yazıyor; “Altı yüz küsur yıllık Tarih-i Osmani’de bir eşi daha yok, Hersekzade Ahmet Paşa’nın. İkinci Bayezid ve Yavuz Selim devirlerinde toplam beş kere Sadrazamlığa getirilerek bir rekorun sahibi de olmuş. Hersekzade’nin dışında ‘Dersaadet’ bürokrasisinde görev alan Hersekli ve Bosnalıların en meşhuru Sokollu Mehmet Paşa’dır. Meşhuriyetinin yanında belki de Osmanlı’nın en güçlü Başbakanı da odur; meşhurluğu da oradan mülhem olsa gerek. Ve o, Devleti Aliyye tarihinde Yükseliş Dönemi’nin zirve yıllarının lideridir. Bunun gibi Başbakanlık seviyesine ulaşmış bir başka Bosnalı da Lala Mustafa Paşa’dır ve onun vezareti, Üçüncü Murat zamanındadır. Birinci Ahmet Dönemi Sadrazamlarından Derviş Mehmet Paşa, ‘Boşnak’ lakabıyla anılan bir başka Bosnalıdır. Dördüncü Mehmet’in Boşnak Sadrazamı da Sarı Süleyman Paşa’dır. Bir başka Sadrazam da Nevesinli Salih Paşa olup o da Sultan İbrahim’e Başbakanlık yapmıştır. Yukarıda sözü edilen Sokollu’nun oğlu Lala Mustafa Paşa’da devlet ricalinden. Sokolluzade olarak anılan Mustafa Paşa ‘Estergon Fatihi’ olarak meşhur olmuştu. Dördüncü Murat döneminin Boşnak Sadrazamı ise Topal Recep Paşa olarak görülüyor. Osmanlı’nın Bosna Hersek’ten ödünç aldığı devlet adamları yukarıda adı geçenlerle sınırlı değil elbette! Binlerce bürokrat, on binlerce asker, Müslüman hatta Turkuvaz olarak yeni devletine hizmette kusur etmemiş. Onların evlatları günümüzde de ‘Türkleşmiş’ olarak, özellikte İstanbul’da yaşamaya ve ülkesine hizmete devam ediyor.                                                                                                                                      

Dostça kalın…

Devamını Oku
Marsbahis
deneme bonusu veren siteler