eşya depolama
DOLAR 35,9925 0.09%
EURO 37,4163 0.1%
ALTIN 3.299,120,40
BITCOIN 3527773-2,71%
Edirne

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Recep Çınar

Recep Çınar

03 Şubat 2025 Pazartesi

Müslüman’ın imtihanı KUDÜS! 1

Müslüman’ın imtihanı KUDÜS! 1
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Milli Gazete’nin her ay yayınladığı oluşan “MAAİLE” (Ailece) isimli Derginin “Kasım 2023” tarihli sayısında tamamı kadınlardan oluşan yazarlar “FİLİSTİN/GAZZE konusunu kaleme almışlar ve Filistin’i geçmişten günümüze özetle anlatmışlar. Yazalarında, Peygamberler şehri ve tarihi insanlık kadar eski Kudüs’ün günümüz Müslümanları için bir “imtihan” şehri olduğunu anlatmışlar.

Maaile Dergisi Kadın Yazarların Filistin/Gazze konusunu ele aldıkları yazılarından kısa özetleri sizlerle paylaşmak istedim.

NAZMİYE GÜLBAŞ: “Filistin’e özgürlük ne zaman gelecek başlıklı yazısında; İçinde bulundurduğu mukaddes yerler ile Filistin, kadim dönemlerden itibaren coğrafi konumu ve tüm hususiyetleri ile Asya ve Afrika kıtaları arasında çok önemli stratejik bir yerde bulunmaktadır. Adını, M.Ö.XII. yüzyılda kavimler göçü esnasında deniz yoluyla bölgeye gelen Filistinlilerden almıştır. Zengin ve önemli hasletiyle Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın gerek doğuş gerekse gelişmesinde rolü oldukça mühim olmakla birlikte içerdiği kutsal yerler çeşitli kavimlerin buraya hâkim olmak için verdikleri mücadeleler nedeniyle siyası sınırları sürekli değişmiştir.

Hz. Lut A.S, gençliğini Filistin topraklarında geçirmiş, Hz. İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Musa, Davud, Yahya ve Hz. İsa (Aleyhisselamlar) tevhid ve hukuk mücadelesini gerçekleştirmişlerdir. Hz. Meryem burada dünyaya gelmiştir. Son Peygamber Hz. Muhammed (A.S)  ise Kudüs’ten MİRAC’a yükselmiştir.

Birçok Peygambere mihmandarlık yapan Kudüs, Hz. Ömer döneminde 638 yılında fethedilmiştir.

Kudüs’ün fethinden sonra Hıristiyanlar Haçlı Seferlerini başlatmış, Haçlı Ordusu Kudüs’e gelene kadar geçtiği yerlerde dini, dili, ırkına bakmadan Ortodokslar dahil herkesi katliamdan geçirerek hunharca bir vahşet sergilemiştir.

Kudüs’ün ikinci Fatihi; “Şarkın en sevgili Sultanı” Selahaddin Eyyubi, Kudüs aşkıyla yanmakta, Kudüs’ü nasıl alacağının hesabını yapmaktaydı. Öyle ki başına siyah bir sarık sarmış ve “Resulü Ekrem Mirac’a çıktığı mescit, kutsal belde küffarın elide olduğu sürece Kudüs fethedilinceye kadar gülmeyeceğim!” diye yemin etmiştir.

Selahaddin Eyyübi, 2 Ekim 1187 yılında “Hıttin  Savaşı”nda Haçlıları büyük bir mağlubiyete uğrattı ve Kudüs’ü fethetti. Kiliseye çevrilen Mescid-i Aksa’yı da yeniden Camiye çevirmiştir.

Kudüs, sürekli el değiştiren bir şehir! Osmanlı hâkimiyeti ile derin bir nefes alır!

Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferi sırasında 28 Aralık 1516’da Kudüs’e girildi. 400 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kaldı ve en sakin en huzur dolu dönemini yaşadı.

Modern Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl, 1901’de Abdülhamid Han’a para karşılığı Filistin’de kendilerine toprak verilmesini istedi. Sultan Abdülhamid Han, “Kan ile alınan toraklar para ile satılmaz” diyerek Herzl’e toprak yerine tokat gibi bir cevap verdi. Lakin Siyonistlerin bu hırsı, bu kini II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesine kadar gitti. Sonrası malum! Kudüs de elimizden gitti!

9 Aralık 1917 yılında İngilizler Kudüs’ü işgal ettiler. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmasıyla birlikte Filistin tek başına kalmıştır. 14 Mayıs 1948’de İngilizler Kudüs’ten çıkarak bölgede ABD ve İngiliz ortak yapımı İsrail Devleti (!) kuruldu. İlk tanıyan ülke ise ABD olurken, Müslüman ülkelerden ilk tanıyan (28 Mart 1949) ne yazık ki Türkiye olmuştur. O gün bu gündür İsrail tarafından işgal edilen bölgede huzur ve güvenlik kalmamıştır. Filistinlilere uygulanan zulüm ve katliamlara devam ediliyor.

İsrail’i ilk tanıyan Müslüman ülke olması hasebiyle de İsrail – Türkiye ilişkileri (!) hep “iyi” gitmişti! İslam Birliği Teşkilatı gibi bir kuruluş varken bugün Filistin’de bebeklerin katledilmesi Müslüman ülkelerin kimlerle işbirliği içinde olduğunu göstermiyor mu?

Türkiye 1948’den beri “iyi” ilişkiler yürüttüğü İsrail ile Erbakan Hoca’nın koalisyon hükümetlerini saymazsak, üst düzeyde oluştu. AKP ile de doruğa çıkmıştır. CB Sayın Erdoğan’a verilen “Cesaret Madalyası”nın Yahudi olmayan birine verilen ilk madalya olduğu söylenmektedir!

2007 yılında İsrail CB Şimon Peres TBMM’de ayakta alkışlanmıştı. 2009’da Davos’ta “One Minut” (bir dakika) olayında ilişkiler bozulacak zannedilse de Sn. Erdoğan tepkisinin moderatöre olduğunu ifade etmiştir.

Dahası 2010 yılında abluka adlındaki Gazze’ye acil ihtiyaç götüren sivil ve silahsız Mavi Marmara Gemisine düzenlenen askeri harekât ile 10 vatandaşımızı şehit ettiler. Buna karşın dönemin Başbakanı Sn. Erdoğan “Giderken bana mı sordunuz” demiştir. Bu kadarla kalsa iyi! 2012’de NATO tarafından Malatya Kürecik’te ‘radar üssü’ kuruldu ve üssün İran’dan gelecek balistik füzelerine karşı İsrail’i koruyor iddiaları oldu.

Türkiye, 2010’da İsrail’in OECD’ye girmesine veto hakkını kullanmadı ve İsrail OECD’ye girdi. 2013 yılında Türkiye İsrail’e bir “güzellik” daha yaparak NATO’nun İsrail vetosunu kaldırmıştır. İlişkiler eski tadında devam ederken AKP sözcüsü Ömer Çelek “İsrail bizim dostumuz” diyerek toplumda yükselen öfkeyi bastırıp, halkın gazı alınmıştır. 2016 yılında Türkiye ile İsrail arasında yapılan anlaşmada başşehirler olarak ‘Ankara ve Kudüs’ yazan ibarenin altına AKP Hükümeti imza atmıştır. Ve devamında ziyaretler vs. neler neler!

Böyle bir iktidar katil İsrail’e karşı “laf”tan başka ne yapabilir?

Merhum Erbakan Hoca ne diyordu; “Bir gün gelecek ‘İsrail’e öyle bir tokat atacağız ki! Hayatı gözünün önünden Gazze Şeridi gibi geçecek!” Tabi bu, ancak MİLLİ GÖRÜŞ iktidarı ile olur!

HASİBE ALPAY AYDIN, “Mescid-i Aksa Murabıtı Analar” başlıklı yazısında;

Filistinli kadınlar için, “Onlar ana… Filistin’de Hak erlerinin analığını yapan, ana gibi analar… Hak – Batıl savaşını taşıma sorumluluğunun ne demek olduğunu, aynel yakin hatta hakkal yakin bilen kadınlar. Ümmetin yükü omuzlarına yıkılmış.        İlk Kıblemiz Aksa’ya kurban etmek için, ölüme çocuk doğuran kadınlar. Doğurduğu evladı; ya şehit veren ya da öksüz bırakmak zorunda kalan mazlumlar.” Direnişin efsane lideri Şeyh Ahmet Yasin’in, “Ümmetin suskunluğunu, sana şikâyet ediyorum Ya Rabbi!” haykırışının, ilk elden sahibi ve çığlığı olan kadınlar. Yüreklerine taş bağlayarak, yüzleri mütebessim şekilde, şehidinin üzerine kapanan analar. Şehidi manen üzülmesin diye dişlerini sıka sıka ciğerini kanatan anlar! Ah onlar yüreği yangın yeri, yüksek rütbeden şahıslar!

Hani onlar kazanınca Kudüs kazanacaktı? Çünkü balık baştan kokmuş, iki yüzlülük siyasi erkten oy verenlerine akıyor. Hani onlar kazanınca Kudüs kazanacaktı? Filistin, Gazze kazanacaktı? Mekke – Medine kazanacak, ümmet necat (kurtuluş) bulacak, Müslüman kazanacaktı?

Soruyoruz biz de şimdi; Hani kim kazandı? Günlük 20 milyon masrafı olan 1100 odalı sarayında keyif çatmayı, bütün olduğunu iddia ettiğin itikadını helal görür, gösterirsen vallahi helak olursun. İtikadı bozuk dediğimiz İran, “Gazze’ye girersen vururum” dedi, kara harekâtını durdurdu. Hep Müslüman’ım diyenle uğraşıyor, lanetli zalim kavim Yahudi’ye tek laf etme derdinde olamıyorsan; inan ki ateşlerin hepsi sanadır. İstediğin kadar Cennet’ten parsel sat, istediğin ‘cakayı’ da indirimle sat, o lanetlerin tümü “burnu yere sürünsün” hitabıyla sana ve saptırdıklarınadır.               

ŞENAY ŞEKER, “Müslüman’ın İmtihanı Kudüs!” başlıklı yazısında;        

“Teslimiyet, inanç ve sadakat. Müslüman olarak bizler bu hasletleri hayatımıza geçirmek zorundayız. Çünkü izzetli bir yaşam ancak ‘cihat’ etmekle mümkün. Filistin topraklarında büyük bir cihat yapılıyor ve bu cihat tüm Müslümanlar adına yapılıyor!”

Mukaddes topraklarda yaşanan son gelişmelerde aklıselim olan herkes zalimlerden çok Müslümanların duyarsızlığından yakınıyor. Evet, Yahudiler Kur’an-ı Kerim’de anlatılan aynı Yahudi fakat Müslümanlar aynı Müslüman değil!   Allah (cc) ve Resulü (sav) söylenecek tüm sözleri söylemiş ve hükmü vermiştir. Söz üretmenin değil eyleme geçmenin vakti bugün. Bu zafer Müslümanlara vaat edilmiştir ve bizler vazifemizi en güzel şekilde yerine getirmek için yeniden “Bismillah” diyelim!

MERYEM YILMAZ, “Zalimler Ve Yalanları!” başlıklı yazısında; 

Yahudi Soykırımı (holokost) yalanı! Holokost II. Dünya Savaşı esnasında Nazi Almanya’sının Yahudileri topluca öldürme ve gaz odalarında yakılması anlamına gelir.

Yahudi Prof. Dr Norman Finkelstein ise, “Holokost endüstrisi kurulmuş ve bu olay İsrail’i besleyen gelir kaynağına dönüştürülmüştür” demektedir. Birçok araştırmacı, Yahudilerin toplu bir şekilde yakıldığı söyleminin ciddi olmadığını ispatlıyor. Toplama kamplarına alınmış, çalıştırılıp kötü muamele görmüşlerdir o kadar. Almanya’da kalan Yahudilere baskı uygulama yetkisini bizzat Siyonist Yahudiler vermiştir.

Siyonizm örgütünün amacı Almanya’daki Yahudileri Filistin toplarlarına taşımak, orada Müslüman halka karşı çoğunluk elde etmekti. Almanya’da yaşayan Yahudiler ise Alman halkına göre daha refah ve zenginlik içinde yaşıyorlardı. Uygulanan baskılar sonucu 50 bin kadar Yahudi Filistin’e göç ettirildi. Yahudilerin 6 milyon olduğunu söyleyenler var!           O tarihte zaten Almanya’da yaşayan Yahudi sayısı 3 milyon kadardı!  

Yahudi Sabunu Yalanı!: Yahudi tarihçi Deborah Lipstad, “gerçek şu ki, Naziler hiçbir zaman Yahudilerin cesedini sabun üretimi için kullanmamışlardır. İsrail’deki İbrani Üniversitesi’nde görev yapan ünlü Holokost uzmanı Prof. Yehuda Bauer, bu iddiaların doğru olmadığını itiraf etmiştir.” 

Uluslar arası medya, İsrail hükümetinin kuklasıdır. Onar (İsrail) ne söylemek istiyorsa Uluslar arası medya onu söyleyecektir. Bunun gerçek dünyayla hiçbir ilgisi yok. Çünkü gerçek bu değil!  

İsrail asla dürüst olmayacak. Her zaman yalan söyleyecek, her zaman hile yapacak ve her zaman çalacak. İsrail bunu 75 yıldır yapıyor ve Filistinliler bunun acısını çekiyor.   

Dostça kalın… 

Yazımın Devamı 30 Kasım Tarihli Sayıdan okuyabilirsiniz…