eşya depolama
DOLAR 35,9734 0.09%
EURO 37,4002 0.04%
ALTIN 3.298,490,38
BITCOIN 3530592-2,70%
Edirne

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Recep Çınar

Recep Çınar

03 Şubat 2025 Pazartesi

Müslüman’ın imtihanı KUDÜS! -2

Müslüman’ın imtihanı KUDÜS! -2
0

BEĞENDİM

ABONE OL

NAZİRE ŞANAL, “HER Taşın Altında Yahudi Var Diyorum!” başlıklı yazısında;  

“Başımızı ellerimiz arasına alıp düşünmek vakti geldi, geçiyor da…! Başımıza gelen bu olayların çözümü nedir diye!” Cennet mekân Erbakan Hoca’mızın en isabetli tespitlerinden birisi de, bu tarihi cümleydi. “Her taşın altında Yahudi var demiyorum, ancak Yahudi hiçbir taşın altını boş bırakmaz.”

Tarihe kalın harflerle kazınması gereken öyle unutulmaması gereken sözlerindendir. “Çıbanbaşı” dediği İsrail, saklandığı taşın altından çıkıp çıkıp ihtirasını, kinini, öfkesini kusarak; insan kanıyla beslenmeye çalışıyor. Hem de bunu iki milyar kadarı Müslüman, sekiz milyara yakın insanın gözünün içine baka baka yapıyor.Hesap gününde terazi önümüze gelmeden tartıp ölçmek zamanı şimdidir! Her şey bu kadar aşikâr iken daha neyi beklemedeyiz!         

SULTAN GÜL BAYEZİT, “Hassasiyetimizi Kaybettik!” Başlıklı Yazısında;

Bizler en çok kullandığımız dilimizden ve elimizden işlediklerimizle hesaba çekileceğiz. Bedenimizi Hak yolda mı yoksa nefsimize esir şeklinde mi kullandık, bunun hesabını vereceğiz!

İslam dini kendi toplumunun esaslarını belirtirken inançta tevhidi (birliği)  cemiyette de uhuvveti (kardeşliği) esas almıştır. Efendimiz (sav) buyurmuştur ki, “Müslüman, dilinden ve elinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir.” Gerçek mü’min güvenen, güven veren ve günahların her türlüsünden kendini koruyabilen ve uzaklaşan kimsedir. Müslüman eliyle, diliyle yapması gerekenleri yapmadığında; Hakkı haykırmadığı, mazlumu savunmadığında uzuvlarının hakkını vermemiş olur. Kudüs konusunda ileri geri konuşmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır Aksine insanlığımıza, Müslümanlığımıza halel (zarar) getirecektir.

HALİME AYŞE ASTÜRK, “Bize bir Abdülmuttalip gerek!” Başlıklı Yazısında; Olsun! Ama biz anneyiz. İyi ki anneyiz! Ah veyl (yazıklar)  olsun. Ah veyl olsun! Şimdi hangi Selahaddin’i bekliyoruz biz?  Şimdi bize bir Abdülmuttalip gerek. Develerin sahibi Abdülmuttalip’te o tevekkülden gerek bir de. Kimsenin olmasına lüzum yok! Biz ki; tek bir çiçekle baharların başladığına şahidiz. Kelebeklerin kanadında uyuyan fırtınalar var, biliriz!  Sen “Ol” dersin, oluverir, inanırız. Biz gelip geçici aciz bedenleriz. Filistin senindir, Kudüs senindir, Aksa senindir. Mutlak hesap gününün de sahibi sensin. Sen “Ol” de Rabbim. Olacaklara da bizi vesile kıl. Bizi nasiplendir.

FATMA YILMAZ, “Yürü, Yollar Senendir!” Başlıklı Yazısında;

Geçen onca zamanın ardında değişmeyen tek şey canavarların, dünyanın gözü önünde, dergi kapaklarına, gazete manşetlerine, ana haber bültenlerine ve insanların kendilerinde olduğunu iddia ettikleri vicdanlarına rağmen masum bebeklere yaptıkları zulüm halen devam ediyor. Ne bebekler tükeniyor ne de zulüm son buluyor. Zaman geçiyor ama zulüm bitmiyor!

Öfke güzeldir bazen. Zalim varsa öfke zaruridir. Hadi kuşan sen de öfkeni! Alkışlarla yüreğimizi serinletmekten öte geçsin yaptığımız işler.Bir bebeğe öpücük yakışır, gülücük yakışır, minik sevimli kahkaha yakışır, cicili kıyafetler yakışır, anne kucağı yakışır, baba omuzu yakışır. Kurşun yakışmaz bir bebeğe! Ama katiller yakıştırıyor!“Tûr Dağı’nı yaşa Ki bilesin nerede Kudüs. Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum, ayarlamadan Kudüs’e. Boşuna vakit geçirirsin, buz tutar gözün görmez olur. Gel anne ol, çünkü anne bir çocuktan bir Kudüs yapar. Adam baba olunca içinde bir Kudüs canlanır. Yürü kardeşim, ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin!” diyor, şiirinde. (Nuri Pakdil – Ocak 1972)

NESLİHAN KURTOĞLU, “Hikâye Değişmedi…” Başlıklı Yazısında;

Dünyada kıssa (hikâye) değişmiyor. Hak orduları ne kadar az ve zayıf görünseler de kazanan onlar oluyor. Nice az topluluk nice çok toplulukları yok ediyor!

Filistin öyle bir coğrafyadır ki, Kur’an-ı Kerim kıssalarının, Resulullah’ın (sav) eziyetlerinin tekrardan canlandığı mekândır. Öyle ki, Filistin, sahabenin teslimiyetini, sadakatini, zahmete ve zulme katlanışını birebir yaşayanların coğrafyasıdır. Kâfiri de, zalimi, de haini de ayni Peygamber (sav) devrinin kâfirleri, zalimleri ve hainleri gibidir. Hadi gelin bakalım Peygamber’in (sav) hayatına ve Filistinli mücahitlerin hayatına. Bu benzerlik sizi de şoke edecek. Belki de utanacaksınız! “Ya Rabbim, bulunduğum coğrafyanın hakkını veremedim. Veren kardeşlerime de destek veremedim” diye belki gözleriniz ıslanır. Belki de hasretle onlar gibi olmanın hayalini kurar ve fırsatını beklersiniz! Rahman Suresini hiç korkmadan haykıran ve eziyet gören. Bir de Filistin’in Ahed Tamimi’si vardır. Kafir Yahudi askerine korkmadan kafa tutan!.. Resulullah’ın gözleri yaşartan yumrukları sıktıran bir de deve işkembesi olayı vardır. Bakın aynısı günümüzde geçenlerde yaşandı. Kafir Yahudi, lağım suyunu namaz kılanların üstüne sıktı. Değişmemiş değil mi kâfir!

İnsanlık tarihine bakınca hikâyenin mütemadiyen devam ettiğini görüyoruz. Hakkın yolcuları hep sınanıyor; en ağır imtihanlardan geçiyor. Ama sonunda kurtuluşa onlar eriyor.

BÜŞRA MEN, “Bölgede Türkiye Nasıl Bir Politika Üstendi?” Başlıklı Yazısında;

Hakları elinden alınan, toprakları gasp edilen, yurtları işgal edilen insanlar için direniş, mücadele en meşru haktır. Filistinliler haklı davalarında inançlı oldukları için direndiler.

Yahudiler asırlardır Mesih’in gelip kutsal toprakları tamamen ele geçireceğine ve Yahudi dünya hâkimiyetini tamamen kuracağına inanıyorlar. 1948’de İsrail devletinin kuruluşunu “Mesih’in ayak sesleri” olarak değerlendiriyorlar.

İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışı, dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir. Tahminen 3200 yıl önce gerçekleşmiş olan bu olay günümüze kadar uzanan bazı akımların da çıkış noktasıdır. Tarih boyunca yaşanan kan ve gözyaşının temelinde yatan ‘Yahudi ırkçılığı’ ve Siyonizm hala dünyayı yaşanmaz bir hale getiriyor. Hz. Musa tarafından kendilerine gösterilen pek çok mucizenin ardından, bir anda kolayca putperestliğe eğilim göstermeleri, Peygamberlerini öldürmeleri şu an ve tarihte örneklerini gördüğümüz zulümleri, insanlık dışı uygulamalarını neden yapmaktadırlar? İşte burada bir yol ayrımına gidip detaylı analizler yaptıktan sonra etkilendikleri “Kabbala” olduğunu görürüz.

Kendileri gibi Yahudi olan araştırmacı yazar ‘Shimon Halevi’ bile bu tezi doğruluyor ve şu cümleleri kitabında yazıyor; “Kabbala kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı bir formudur.” Kur’andan önce indirilen kitaplar muhtelif kimseler tarafından tahrif edildiler. Yahudiliğin kitabı olan ‘Tevrat’ da ayni tahrife maruz kalmış ve günümüzde de Siyonistlerin yaptıkları bütün kötülüklerin Tevrat’a dayandırıldığını iddia etmelerine neden olmuştur ve bu azgınlığın ve insan dışılığın tezahürü olarak akla hayale gelmeyecek işler yapmışlar ve yapmaya da devam etmektedirler.

Hepimizin aşina olduğu bir harita olan “eski Ortadoğu ve yeni Ortadoğu” sınırlarının yeniden çizileceği bir bölgede Türkiye Nasıl bir politika üstlendi?

Yakın tarihte CB Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde “Türkiye’nin üstlendiği bir görevi var. Nedir o görev?

“Biz geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesinin eş başkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz” demişti.

Yine 2006’da, “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve barışı getirmektir” demişti Abdullah Gül. Bu iki beyandan da şunu anlıyoruz ki; biz İslam Birliği’ni tanımıyoruz. Müttefiklerimiz ile barışı ve özgürlüğü sağlayacağız. Günümüzde ise ellerinin değdiği her toprakta zulüm var! Bu nasıl özgürlük? Bu nasıl barış? Ordusuyla ve elinde bulunan imkânlarla övünen, her seçim zamanı Filistin’i ve Kudüs’ü dilinden düşürmeyen AKP hükümeti neden bu katliamı sadece kınama ile geçiriyor? Bu imkânlar neden Müslüman coğrafyalar yararına kullanılmıyor? Çözümün ‘İslam Birliği’nde olduğunu her defasında dile getiren Saadet Partisi yaptığı bütün uyarılara rağmen hükümet tarafından göz ardı edildiği aşikâr. Bu bağlamda hakları elinden alınan, toprakları gasp edilen, yurtları işgal edilen insanlar için direniş, mücadele en meşru haktır.                                                                                                                                                          Dostça kalın…

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           

Müslüman’ın imtihanı KUDÜS! -2

0

BEĞENDİM

ABONE OL