DOLAR 32,2796 0.04%
EURO 34,7159 -0.08%
ALTIN 2.402,000,08
BITCOIN 2023472-1,56%
Edirne
20°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Şükrü Akıllı

Şükrü Akıllı

26 Mart 2024 Salı

EMEKLİYİ YOK SAYARSANIZ !

EMEKLİYİ YOK SAYARSANIZ !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

        Son verilere göre bu gün ülkemizde 18 milyon emekli kesimi var.  Ailelerini de ilave edersek ülke nüfusunun en büyük kesimi.  Sayısal fazlalığına rağmen siyasi iktidarlarca görmezden gelinen, sıkıntılarına, dertlerine çözüm getirilemeyen, ezilen, yüzleri ömürlerinin son yıllarında da gülmeyen , ülkemizdeki siyasal konjoktürü değiştirebilecek bir potansiyele sahip olan kesimden söz etmek istiyorum  bu gün.

         Farklı sosyal güvenlik kurumlarından emekli olsalar da, emeklilerin ortaklaştığı tek  değişmez konu yoksulluk olmaktadır. Ekonomik kriz ile birlikte enflasyondaki yükselme  emeklileri daha da yoksullaştırdı. Yoksulluk sınırı üzerinde emekli maaşı alması gereken emeklilerin küçümsenmeyecek bir kısmı da halen açlık sınırı altında maaş almaktadır. Bu ekonomik ortamda emekliye açlık sınırı altında maaş vermek bir iktidar için utanç verici bir durumdur. Ekonomik krizin sebebi, yaratıcısı sanki emeklilermiş gibi ezilmeye sürünmeye mahkum ediliyorlar.

           Dünyada Emeklisine çalıştığı için, Devletine katma değer kattığı için, ürettiği için, geçimine katkı sağladığı için ona ceza veren bizim dışımızda bir ülke var mıdır? Öncelikle bu tespiti yapmak isterim. Ülkemiz ekonomisinde var olan olumsuz gidiş, hayat pahalılığı, enflasyonun çok yüksek seviyelere ulaşması, yaşamlarının 35-40 yılını bu ülkeye ve yurttaşlarına hizmet olarak geçiren emekliler için yaşam bir işkenceye dönüşmüştür.  Yoksulluk ve gelir adaletsizliğinden en çok etkilenen Emekli kendisine reva görülen bu süreci unutmayacaktır. Bu yerel seçimin sonucunu artık yeter diyen emekli belirleyecektir.

           Yirmi iki yılıdır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın büyük bir inatla sürdürdüğü ve iktisat bilimin gerçeklerinden uzak bu  ekonomik düzensizliğin ve politikaların en çok etkilediği emekli kesimini rahatlatacak bir çalışma yapmadığını, emeklilerin yok sayıldığını görmekte ve yaşamaktayız. Bu siyasi iktidar emeklisine sosyal atık muamelesi yaptığından onu bütçeye yük olarak görme eğilimindedir. Oysa emekli fazla bir şey istemiyor emeğinin karşılığını istiyor ve enflasyonun elsiz dilsiz kurbanı olma kaderine itiraz ediyor.

            İnsana değil paraya önem veren, Mağdur halk kesimlerini değil yandaşı koruyan, kollayan, zengin eden, Ülke kaynaklarını israf etmekten geri adım atmayan bu düzende , emekliler insanca yaşamanın  gerektirdiği koşulların çok ötesinde kalmıştır. Yoksulluk sınırı bir yana açlık sınırının, Asgari ücretin altındaki maaşlarıyla yaşamlarının en yoğun ve sıkıntılı dönemlerini yaşıyorlar.

            Son bir yılda  ekonomide yaşananlara baktığımızda , güvenini  kaybetmiş Tuik’in gerçek rakamları gizleyerek , Emekliye düşük zam yapılsın diye  açıkladığı enflasyon rakamları  ile gerçek enflasyon rakamları arasında uçurum vardır. Siyasi baskılama sonucu yaşanan bu durumun farkında olmayan bir Allah’ın kulu var mıdır? Allah aşkına. Belli ki TUİK’i n bir itibar restorasyonuna ihtiyacı var.                    Müjde diye açıklanan  emekli zammına  iki gün sonra  yine müjde nitelemesi ile 5 puan daha arttırdık deniliyor.   5.000 liralık ödemeyi çalışan emekliye ödemediler. 65-70 yaşına gelmiş emekliyi çalışmaya mahkum edeceksin, sonra da  onu çalışıyor diye ödemeden mahrum edeceksin.  Parçalanmadık bir emekli kalmıştı onu da ikiye ayırdılar. Tepkiler gelince , yerel  seçimleri kazanmak pahasına ödeme kararı almak, emekliler arasında farklı oranda zam uygulamak sonra da eşitlemek,  emeklinin aklıyla alay etmek değil de nedir?

             Muhalefetin, Emekli maaşlarının Asgari ücret seviyesine  çıkarılması teklifleri  AKP ve MHP oylarıyla red ediliyor. Sarayın dakikalık gideri 18 bin tl.  13 uçağı ve binlerce aracı varken yeni araçlar alınması, İkram ve iletişim giderlerinin  üç kat artması, Devletteki lüks ve şatafatın devam etmesi akla ziyan bir durumdur.  Halkını düşünmeyen mağdur eden bir anlayışın,  elbette bir siyasi karşılığı mutlaka olacaktır. İktidara oy yoksa hizmette yoktur söylemlerini başta emekli olmak üzere halk unutmayacaktır. Seçime adım adım yaklaşıyoruz. Bu süreçte kimler emekliye  sahip çıkacaksa, onlara inandırıcı vaatlerde bulunurlarsa , emekliler de yüzlerini onlara  dönecek ve oylarını kullanacaklardır.

             Emeklilerin derdi sadece maaş zammı mı? Elbette değil.  Emekliye refahtan pay verilmeli, Aylık bağlama oranları yeniden %70 seviyelerine çıkarılmalı, Sağlıkta katkı payı muafiyeti getirilmeli, Ek ödemeleri yükseltilmeli, Bayram ikramiyeleri Tefe-tüfe’ye endekslenmeli,  3600 ek gösterge tüm meslek grup’larını kapsamalı, Sendikal  haklar mutlaka verilmeli, Maddi yardımlar ve  Batı ülkelerindeki sosyal haklar verilmeli, Yaşlılık bakım modeli  yeniden değerlendirilmelidir. EYT’ lilerin hakları teslim edilmelidir. Yıllık maaş zamları gerçek enflasyon rakamlarına göre belirlenecek sisteme kavuşturulmalıdır.

              Bu güne kadar Emeklilerin sosyal ve ekonomik sorunlarını görmezden gelenleri, Örgütlenmelerini, sendikal haklarını engelleyenleri,

             Ekonomik büyümeden 18 milyon emekli pay almasın diye Kanun çıkaranları,

             Emeklileri yokluğa, yoksulluğa, açlığa, hayatlarını çile çekmeye mahkum edenleri,

             Emeklilerin daha da yoksullaşacağı bir düzeni devam ettirmek isteyenleri,

             Mezarda emeklilik sistemiyle yıllardır milyonları mağdur eden, Seçim kaybetsek de erken emeklilik yok deyip seçilemeyeceklerini anlayınca alel acele  EYT sorununu çözdük diyerek kanun çıkarsalar da bu bilmeceyi yutturmaya çalışanları,

             Kısacası bu ülkede yaşam mücadelesi veren Emekli ve ailelerini yok sayanları, Emekli de sandıkta birleşecek  ve Yok sayacaktır.

             Bu da böyle biline…

Devamını Oku

  ÜLKEMİZ  VE  EDİRNE’MİZ  SORUNLARI

  ÜLKEMİZ  VE  EDİRNE’MİZ  SORUNLARI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye iyi yönetilmiyor, savruluyor. Mevcut siyasi iktidar artık çözüm üreten değil, şikayet üreten bir makam haline geldi. Oysa 20 yılda istedikleri kanunu, kararnameyi, genelgeleri çıkardılar. İstedikleri makamlara istedikleri Bakanları getirdiler. Devlet memuriyetinin en altından en üstüne kadar istedikleri bütün atamaları yaptılar.  Valiyi, müsteşarı,  genel müdürü, daire başkanını değiştirdiler.

 

20 yıldır tek başına Türkiye’yi yönetenler, bu gün Türkiye’yi bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya bıraktılar. Vergi topladılar yetmedi. Özelleştirme yaptılar; devletin çimento, şeker, tütün, petrokimya ve hatta tank fabrikalarının tamamını sattılar, yetmedi.

Bu gün geldiğimiz noktada, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı’dan beri ilk kez Londra’daki bir avuç tefeciye teslim edildi. Ekonomik bağımsızlığını kaybetti.

AK parti iktidarları döneminde Londra’daki bir avuç tefeciye ödenen faiz 163 Milyar dolara ulaştı. Bir avuç tefeciye bu faizi; memuru, işçisi, işsizi, ev kadını, yeni doğan bebeği, sanayicisi, esnafı, tüccarı, emeklisi velhasıl herkes ödedi. Yetmedi. Türkiye’yi üretimden kopardılar. Tarımı mahvettiler. Mutfakta yangın var. Millet perişan, eti gramla alıyor. Pahalılık, iflas konkordata artık günlük hayatımızın bir parçası oldu. Bu iktidar,82 milyonu kuru soğana muhtaç hale getirdi.

O nedenle biz bu güzel Türkiye’yi, yeniden cennete dönüştürmek için mücadele edeceğiz. Güzel günler görmek için ayrışmadan, bölünmeden, kavga etmeden birlikte mücadele edeceğiz.

Çünkü bizim yolumuz hak yoludur. Ekmek yoludur. Bizim yolumuz hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği uygar, çağdaş bir Türkiye yoludur. Bizim mücadelemiz hak mücadelesidir. Emek mücadelesidir. Bizim mücadelemiz insan mücadelesidir. Bizim mücadelemiz onur mücadelesidir. Bizim mücadelemiz birlikte kardeşçe yaşama mücadelesidir. Çalışa, çalışa alın teri döke döke, hakkı, hukuku ve adaleti savunarak mücadele edeceğiz ve kazanacağız.

Bu sözler, bu beyanlar, bu tespitler, bu arzular CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ait. CHP Genel Merkezi Halkla ilişkiler birimince hazırlanarak kamuoyu ile paylaştığı “Türkiye’nin Dert Haritası” kitabından noktasına, virgülüne dokunmadan aldım. Bu kitap uzun çalışmalar sonucu Ülkemizdeki 81 ilimizin dertlerini, çözüm bekleyen sorunları tüm verileriyle ortaya koyuyor.  Demek ki muhalefet çalışıyormuş. İktidara hazırlanıyormuş. Bu detaylı çalışma da bize bunu gösteriyor. Bütün illerin sorunlarını köşemde paylaşmak mümkün değil tabi ki. Yaşadığımız kentin sorunlarını ana muhalefet partisinin 2022 yılı Mayıs ayı tespitleriyle sizlerle paylaşmak istedim.

  İşte CHP’nin tespitlerine göre EDİRNE İLİMİZİN DERTLERİ.

&  14.438 kayıtlı işsizin olması.

&  İşsizlik ödeneğine başvuran 6.791 kişi olması.

&  Kapıkule sınır kapısında oluşan uzun kuyruklar ve vize sorunu

 &  Kırsal nüfusun yoğun biçimde kent merkezine göç etmesi

&  Hızlı tren projesinin belirsizliği

&  Ergene nehrinde yaşanan kirlilik

&  Edirne surlarının yapılaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalması

 &  Hava alanı inşaatının durdurulması

&  Sanayi yatırımlarının yetersizliği

&  Köy turizminin gelişmemesi

&  Tohum, gübre, mazot artışlarının tarımı olumsuz etkilemesi

&  Tarımsal üretime teşvik verilmemesi

&  Mahsullerin değerinin altında satılması

&  Yem ücretlerinin aşırı artışı,

&  Tarımda ürün çeşitliliğinin azlığı

&  Lisanslı depoculuk sorunu,

&  Turizm gelirlerinin düşüklüğü

&  Tarihi ve kültürel değerlerin yeterince tanıtılmaması

&  Hayat pahalılığı,

&  Kira ve ev fiyatlarındaki yüksek artış

&  Valilik tarafından başlatılan 3 Nehir 1 Şehir projesinin yarım kalması

&  İşsizlik nedeniyle gençlerin göçü,

&  İntihar sonucu ölümlerde 8.sırada yer alması.

Mademki sorunlar tespit edilmiş, çözümlenmeleri de iktidar olmak ile mümkün olacaktır diye düşünüyorum.  Her geçen gün seçimlere biraz daha yaklaşıyoruz. Az kaldı biraz daha sabır.

Not: Bu yazımı geçen yıl bugün yazmıştım. Değişen bir şey olmadığı için aynen paylaşma gereği duydum.

Devamını Oku

BU VEBALİ  KİM  ÜSTLENECEK !

BU VEBALİ  KİM  ÜSTLENECEK !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yerel seçimlere 33 gün kaldı. Yerel yönetimlere aday olanlar da Mart başı itibarıyla kesinleşecek. Başta kenti yönetecek olan Belediye Başkanlarımızı, Belediye Meclis üyelerini, İl Genel Meclis üyelerini, Muhtar ve azalarını 5 yıl görev yapmak üzere seçeceğiz.

Ülkemizde 31 Martta yapılacak yerel seçimler aylar öncesinden şirazesinden çıktı ve genel seçim havasına girdi. Siyasi söylemler, adaylar üzerindeki eleştiriler, karalamalar ahlaki boyutları da aştı. Seçim yaklaştıkça her şey toz duman olacak. Durum onu gösteriyor.

Ülkemizde anti demokratik seçim yasası partilerde lider oligarşisine yol açmıştır. Yıllardır Genel ve Yerel seçimlerde Milletvekili veya Belediye başkanı seçilmek hiçbir liyakat ve ehliyete bakılmaksızın liderlerin iki dudağı arasında çıkacağı iki kelimeye bağlıdır. Adaylar ahbap-çavuş ilişkisi ile belirlendi. Örgüt, Üyeler, Emek ve liyakat hiç dikkate alınmadı. Bu genel değerlendirmemden sonra Edirne yerel siyasetine, Özellikle son günlerde CHP de kaynayan kazana bakmak istiyorum.

Belediye Başkan Adaylıkları konusunda iktidar ve Muhalefet partileri adaylarını belirlediler. CHP haricinde kamuoyuna yansıyan bir tartışma yok. CHP de durum öyle değil. Genel merkez aylardır yaptığı toplantılarda Edirne adayını bir türlü açıklayamadı. Kamuoyu, yoklamaları, anket sonuçları üzerinde bir türlü adayı açıklayamadılar. Çomak sokanlar çok oldu herhalde! Sonunda Ön seçim kararı çıktı. Üye bazında 35 yıl sonra partide heyecan yaratan güzel bir ön seçim yapıldı.

Anketlerde de ilk sırada yer aldığı bilinen Şükrü Ciravoğlu önseçimde de birinci çıktı. Sonuç CHP’nin PM ve MYK toplantısında kabul edildi. Kamuoyuna duyuruldu. Aday Ankara’daki tanıtım toplantısına da davet edildi. Çalışmalara başlandı. Bu arada Sayın Ciravoğlu küçük bir rahatsızlık geçirdi. Ne olduysa birkaç günlük bu rahatsızlık sürecinde oldu. Şer güçler devreye girmiş olacaklar ki , Başkan adayının değiştirilmesi için kılıçlar çekildi. Genel Başkan da ikna edilince, kandırılınca çok garip bir olay ortaya çıktı.

Hastanede taburcu olmayı bekleyen, Şehrin her tarafı Afişleriyle donatılmış Sayın Ciravoğlu’na Noter gönderilerek hazırlanan görevden çekilme dilekçesi Genel Başkanın ve Vekilin baskı ve telkinleriyle hasta yatağında imzalatılması, alel acele dilekçenin İlçe seçim kuruluna ulaştırılması akıl tutulmasıdır. Yerine de hemen bir başka aday, CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından atanarak ilan edildi. Yani burada Genel Merkez kendi belirlediği kurala uymamıştır.

Bu yaşananlara kayıtsız kalmayan, sandık iradesine ve üyeye haksızlık yapıldığı inancıyla önceki gün parti üyeleri haklı olarak, Başkan Adayı Şükrü Ciravoğlu’na sahip çıkarak ve Genel Merkez uygulamalarını protesto etmek amacıyla il binası önünde büyük bir kalabalıkla eylem yaparak seslerini Ankara’ya duyurmaya çalıştılar. Bu da Edirne’de bir ilktir ve anlamlıdır.

Yaşamım boyunca Akıl dışı, siyası ahlaktan ve insani değerlerden yoksun böyle bir olayı ne yaşadım ne de duydum! Hele hele HAK-HUKUK-ADALET savunuculuğu ile yollara düşen, bunun mücadelesini veren, Atatürk’ün 7 Oklu CHP sine bu yakışıyor mu? Allah aşkına. Somak istiyorum?

Değişim sözleri ve vaatleriyle yapılan CHP kurultayında; adaylarımızı ön seçim yöntemiyle belirleyeceğiz diye bağıran kimdi?  Madem ki önseçim sonucunu kabul etmeyecektiniz, Yıllardır CHP yerel iktidarını sürdüren Edirne’de parti üyelerinin önüne neden ön seçim sandığını koydunuz? Değişimden kastınız nedir?

Genel merkezce yaptırılan anketlerde birinci olan, Ön seçimi de açık farkla kazanan, Halkta da çok büyük oranda karşılığı olan ve Belediye Başkanlık seçimini kazanacağı kesin olan bir adaya yapılan bu büyük haksızlık, Parti üyelerinin iradesine saygısızlık, Halka güvensizlik değil de nedir?

CHP’nin sanki Belediye Başkanlığını kazanmak istemiyormuş gibi bir tutumu mu dur? Bu..  Değilse kazanılacak bir seçimi akıl almaz uygulamalar ve kararlarla neden riske ediyorsunuz? Yerel seçimde Edirne’de oy rekoru kırılması beklenirken, Hatta bu seçimi AKP ye altın tepsi içinde sunuyorsunuz. Bugün sokaktan edindiğim intiba ne yazık ki budur! Pekiyii.. Belediye seçiminin kaybedilmesi durumunda bu vebali kim üstlenecektir?

Anti demokratik olarak suçladığınız, 21 yıldır uyguladığı politikalarını beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz AKP’den zerre kadar farkınız var mı? Ülkede demokrasi yok diyorsunuz da, Partide var mı? Bunlara da bakmak gerekiyor.

Gücünüzü milletten, Güveninizi yaptığınız işlerden alabilmeniz için lütfen uygulamalarınıza bir bakınız. Üyeyi ve halkı da girmek istediğiniz karanlık tünele çekmeye çalışmayınız…

Devamını Oku

MARKA KENT OLUŞUM SÜRECİNDE EDİRNE

MARKA KENT OLUŞUM SÜRECİNDE EDİRNE
0

BEĞENDİM

ABONE OL

                   

Yıl 6 Mayıs 2013, Bu köşemde Edirne Vizyon mu? Marka kent mi? Başlıklı yazımda Edirne’nin Tarihteki yeri ve özelliklerini, Değerlerini, kültürünü, gastronomisini ve o günkü durumunu anlatarak Marka kent olması hususundaki düşüncelerimi ifade etmiştim.  Aradan 11 yıl geçmiş bu konuda neler yapıldı, nereye geldik onlara bir bakmak istiyorum bu gün.

8500 yıllık tarihi boyunca birçok kültür ve uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Edirne, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan en yakın ili, Türkün batıya açılan kapısıdır. Osmanlıya bir asıra yakın Başkentlik yapmış, ilk şehir tarihi yazılan, Tarihi ve kültürel zenginliklerini bu günlere taşımayı,  tüm medeniyetleri özümseyerek bir arada yaşamayı ve yaşatmayı başarmış, barışın, huzurun ve kardeşliğin şehridir Edirne.  Bursa’nın oğlu, İstanbul’un babası, Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu, İstanbul’un fetih planlarının yapıldığı ve fethedildiği Şehirlerin Sultanı, Sultanların şehridir Edirne.

Olağanüstü Evrensel Değer ölçütlerine uyması dolayısıyla Unesco tarafından Dünya kültür mirası listesine giren Mimar Sinan’ın deha eseri Kent Tacı Selimiye camisi, Türk karakterini en iyi temsil eden asil bir sporun, yağlı güreşin yani Kırkpınar’ın da Unesco tarafından Kültürel miras listesine alınması Edirne’nin markalaşma sürecinde önünü açan önemli bir olgudur.

Markalaşma deyince ne anlıyoruz gelin bir de ona bakalım; Günümüzde pazarlama, küresel dünyada büyük bir önem taşımaktadır. Artan rekabet ortamında ürünlerin satılabilmesi için pazarlamanın önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Ülkemizde de bütün şehirler markalaşmak için yarış halinde çalışmaktadırlar. Markalaşan şehirler ekonomik anlamda canlanmakta, şehrin yaşam kalitesi ve istihdam alanı artmaktadır.

Şehir Markalaşması, öncelikle şehrin cazibesinin arttırılması, tarihi ve turistik mekanların tanıtılması, Yöresel ürün ve hizmetlerin duyurulması hedeflerine yönelik çalışmaları kapsamaktadır. Marka şehir projesi bir hedef ve vizyon düşüncesidir. Markalaşma şehrin tüm paydaşlarının düşünce ve çıkarımlarını kapsayan bir çeşit “Şehir Gelişim programı” olarak düşünülebilir.

Edirne, Tarihsel, coğrafi konum ve özelliği, Tarihi eserleri, değerleri, kültürel mirasları dikkate alındığında ve marka değerini öne çıkarabilecek kültürel ve sanatsal değerleri yani Selimiye’sinden Kırkpınar güreşlerine, Peynirinden ciğerine ve köftesine, Badem ezmesinden acıbadem kurabiyesine ve deva-i miskine, Mis sabunundan Edirne süpürgesine, Edirnekari Süsleme sanatından, Ebru sanatı ve Edirne kırmızısına, Ciğer, Bando festivalinden Hıdırellez ve Kakava şenliklerine baktığımızda ve Saros gibi pırıl pırıl bir denizi dikkate aldığımızda Marka kent olmamız ön plana çıkmaktadır.     

Plan deyince aklıma geldi. Yıllardır başta Belediyemiz ve Merkezi idarelerimiz, Ticaret ve Sanayi kuruluşlarımızın, STK’ ların düzenli ve ısrarcı olarak yürüttükleri kıymetli çalışmaları yok mu? Elbette var. Başta Belediyenin başarılı çalışmalarını takdir etmeliyiz. Önce bu hakkı verelim. Bir de kentleri planlı markalaştırmak için Kültür ve Turizm Bakanlığının 2007 yılından itibaren Türkiye Turizm stratejisi, Marka kent eylem planları hazırladığını da ifade etmeliyim. Geçen yıl revize edilen bu projeler için Ülkemizde seçilen18 il arasında EDİRNE de yer almaktadır. Bu plan henüz onaylanmamış ise de Bakanlığın Edirne’ye sağladığı bu açılımı çok iyi değerlendirmek zorundayız.

Bunun için ne yapmamız gerekiyor! Şehrin Marka politikası Valilik ve Belediye tarafından hiçbir siyasi komplekse kapılmadan ortaklaşa koordine edilmeli, Markalaşma için oluşturulacak unsurlar belirlenmeli, Halk ve esnaf bilgilendirilerek, kamuoyu desteği mutlaka sağlanmalı ve Atalarımızın bize emanet bıraktığı bu güzel kenti geleceğe taşıyabilmek adına etkin sonuçlar zaman kaybetmeden alınmalıdır.

Ulusal ve Uluslararası platformda Marka kent olabilmemiz için Edirne il bazında  sahiller de esas alınarak, Ranta değil Turizme yönelik koruma ve gelişim  imar planlarının çıkarılması, Stratejik pazarlama planlarının geliştirilmesi naçizane düşüncemdir. Bir de bu süreçte Gastronomiyi de öncelemeliyiz. Akla yemek kültürü geliyor tabi ki. Sadece o değil.

Şehirler için farkındalık yaratan gastronomi şehrin yaşayış biçimini, folklorunu, değerlerini kısacası bir bölgenin kültürü hakkında her şeyi tanıtmaktır. Şu konuda da çok geride kaldık bence. Osmanlı başkenti Edirne zengin bir saray mutfağına sahip olmasına rağmen birkaçı dışında günümüze taşınamamıştır. Şehirde yöresel yemeklerimizi gelen turistlere sunabileceğimiz mekanları bulmak olanaksızdır. Bunu da önemli bir eksiklik olarak görüyorum.

Yazımın başlığına dönecek olursam: Edirne dünya kenti olma potansiyeli yüksek olan bir kenttir. Ama ısrarla ifade ediyorum önceliğimiz MARKA KENT oluşum sürecini tamamlamak olmalıdır. Bunun için her kurum, herkes bir araya gelmeli, çok çalışmalı, mücadele etmeli ve başarmalıyız. Önümüzdeki ay Belediye Başkanımızı seçeceğiz. Görevi üstlenecek Başkanın çalışma programında Marka Kent Projesi bir hedef olarak yer almalıdır diye düşünüyorum.  Edirne söz konusu ise gerisi teferruattır.

Edirne mutlaka MARKA KENT olmalı. Bu hakkını vermeliyiz.  

Devamını Oku

EMEKLİYİ YOK SAYARSANIZ !

EMEKLİYİ YOK SAYARSANIZ !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Son verilere göre bu gün ülkemizde 16 milyonu aşan emekli kesimi var.  Ailelerini de ilave edersek ülke nüfusunun en büyük kesimi.  Sayısal fazlalığına rağmen siyasi iktidarlarca görmezden gelinen, sıkıntılarına, dertlerine çözüm getirilemeyen, ezilen, yüzleri ömürlerinin son yıllarında da gülmeyen , ülkemizdeki siyasal konjoktürü değiştirebilecek bir potansiyele sahip olan kesimden söz etmek istiyorum  bu gün.

Farklı sosyal güvenlik kurumlarından emekli olsalar da, emeklilerin ortaklaştığı tek  değişmez konu yoksulluk olmaktadır. Ekonomik kriz ile birlikte enflasyondaki yükselme  emeklileri daha da yoksullaştırdı. Yoksulluk sınırı üzerinde emekli maaşı alması gereken emeklilerin küçümsenmeyecek bir kısmı da halen açlık sınırı altında maaş almaktadır. Bu ekonomik ortamda emekliye açlık sınırı altında maaş vermek bir iktidar için utanç verici bir durumdur. Ekonomik krizin sebebi, yaratıcısı sanki emeklilermiş gibi ezilmeye sürünmeye mahkum ediliyorlar.

Dünyada Emeklisine çalıştığı için, Devletine katma değer kattığı için, ürettiği için, geçimine katkı sağladığı için ona ceza veren bizim dışımızda bir ülke var mıdır? Öncelikle bu tespiti yapmak isterim. Ülkemiz ekonomisinde var olan olumsuz gidiş, hayat pahalılığı, enflasyonun çok yüksek seviyelere ulaşması, yaşamlarının 35-40 yılını bu ülkeye ve yurttaşlarına hizmet olarak geçiren emekliler için yaşam bir işkenceye dönüşmüştür.  Yoksulluk ve gelir adaletsizliğinden en çok etkilenen Emekli kendisine reva görülen bu süreci unutmayacaktır.

Yirmi iki yılıdır ülkeyi yöneten siyasi iktidarın büyük bir inatla sürdürdüğü ve iktisat bilimin gerçeklerinden uzak bu  ekonomik düzensizliğin ve politikaların en çok etkilediği emekli kesimini rahatlatacak bir çalışma yapmadığını, emeklilerin yok sayıldığını görmekte ve yaşamaktayız. Bu siyasi iktidar emeklisine sosyal atık muamelesi yaptığından onu bütçeye yük olarak görme eğilimindedir. Oysa emekli fazla bir şey istemiyor emeğinin karşılığını istiyor ve enflasyonun elsiz dilsiz kurbanı olma kaderine itiraz ediyor.

İnsana değil paraya önem veren, Mağdur halk kesimlerini değil yandaşı koruyan, kollayan, zengin eden, Ülke kaynaklarını israf etmekten geri adım atmayan bu düzende , emekliler insanca yaşamanın  gerektirdiği koşulların çok ötesinde kalmıştır. Yoksulluk sınırı bir yana açlık sınırının, Asgari ücretin altındaki maaşlarıyla yaşamlarının en yoğun ve sıkıntılı dönemlerini yaşıyorlar.

Son bir yılda  ekonomide yaşananlara baktığımızda , güvenini  kaybetmiş Tuik’in gerçek rakamları gizleyerek , Emekliye düşük zam yapılsın diye  açıkladığı enflasyon rakamları  ile gerçek enflasyon rakamları arasında uçurum vardır. Siyasi baskılama sonucu yaşanan bu durumun farkında olmayan bir Allah’ın kulu var mıdır? Allah aşkına. Belli ki TUİK’i n bir itibar restorasyonuna ihtiyacı var. Müjde diye açıklanan  emekli zammına  iki gün sonra  yine müjde nitelemesi ile 5 puan daha arttırdık deniliyor.   5.000 liralık ödemeyi çalışan emekliye ödemediler. 65-70 yaşına gelmiş emekliyi çalışmaya mahkum edeceksin, sonra da  onu çalışıyor diye ödemeden mahrum edeceksin.  Parçalanmadık bir emekli kalmıştı onu da ikiye ayırdılar. Tepkiler gelince , yerel  seçimleri kazanmak pahasına ödeme kararı almak, emekliler arasında farklı oranda zam uygulamak sonra da eşitlemek,  emeklinin aklıyla alay etmek değil de nedir?

Muhalefetin, Emekli maaşlarının Asgari ücret seviyesine  çıkarılması teklifleri  AKP ve MHP oylarıyla red ediliyor. Sarayın dakikalık gideri 18 bin tl.  13 uçağı ve binlerce aracı varken yeni araçlar alınması, İkram ve iletişim giderlerinin  üç kat artması, Devletteki lüks ve şatafatın devam etmesi akla ziyan bir durumdur.  Halkını düşünmeyen mağdur eden bir anlayışın,  elbette bir siyasi karşılığı mutlaka olacaktır. İktidara oy yoksa hizmet  te yoktur söylemlerini başta emekli olmak üzere halk unutmayacaktır. Seçime adım adım yaklaşıyoruz. Bu süreçte kimler emekliye  sahip çıkacaksa, onlara inandırıcı vaatlerde bulunurlarsa , emekliler de yüzlerini onlara  dönecek ve oylarını kullanacaklardır.

Emeklilerin derdi sadece maaş zammı mı? Elbette değil.  Emekliye refahtan pay verilmeli, Aylık bağlama oranları yeniden %70 seviyelerine çıkarılmalı, Sağlıkta katkı payı muafiyeti getirilmeli, Ek ödemeleri yükseltilmeli, Bayram ikramiyeleri Tefe-tüfe’ye endekslenmeli,  3600 ek gösterge tüm meslek grup’larını kapsamalı, Sendikal  haklar mutlaka verilmeli, Maddi yardımlar ve  Batı ülkelerindeki sosyal haklar verilmeli, Yaşlılık bakım modeli  yeniden değerlendirilmelidir. EYT’ lilerin hakları teslim edilmelidir. Yıllık maaş zamları gerçek enflasyon rakamlarına göre belirlenecek sisteme kavuşturulmalıdır.

Bu güne kadar Emeklilerin sosyal ve ekonomik sorunlarını görmezden gelenleri, Örgütlenmelerini, sendikal haklarını engelleyenleri,

             Ekonomik büyümeden 16 milyon emekli pay almasın diye Kanun çıkaranları,

             Emeklileri yokluğa, yoksulluğa, açlığa, hayatlarını çile çekmeye mahkum edenleri,

             Emeklilerin daha da yoksullaşacağı bir düzeni devam ettirmek isteyenleri,

             Mezarda emeklilik sistemiyle yıllardır milyonları mağdur eden, Seçim kaybetsek de erken emeklilik yok deyip seçilemeyeceklerini anlayınca alel acele  EYT sorununu çözdük diyerek kanun çıkarsalar da bu bilmeceyi yutturmaya çalışanları,

             Kısacası bu ülkede yaşam mücadelesi veren Emekli ve ailelerini yok sayanları, Emekli de sandıkta birleşecek  ve Yok sayacaktır.

             Bu da böyle biline…

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.