09 Kasım 2024 Cumartesi
Yıl 6 Mayıs 2013, Bu köşemde Edirne Vizyon mu? Marka kent mi? Başlıklı yazımda Edirne’nin Tarihteki yeri ve özelliklerini, Değerlerini, kültürünü, gastronomisini ve o günkü durumunu anlatarak Marka kent olması hususundaki düşüncelerimi ifade etmiştim. Aradan 11 yıl geçmiş bu konuda neler yapıldı, nereye geldik onlara bir bakmak istiyorum bu gün.
8500 yıllık tarihi boyunca birçok kültür ve uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Edirne, Türkiye’nin Avrupa’ya açılan en yakın ili, Türkün batıya açılan kapısıdır. Osmanlıya bir asıra yakın Başkentlik yapmış, ilk şehir tarihi yazılan, Tarihi ve kültürel zenginliklerini bu günlere taşımayı, tüm medeniyetleri özümseyerek bir arada yaşamayı ve yaşatmayı başarmış, barışın, huzurun ve kardeşliğin şehridir Edirne. Bursa’nın oğlu, İstanbul’un babası, Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu, İstanbul’un fetih planlarının yapıldığı ve fethedildiği Şehirlerin Sultanı, Sultanların şehridir Edirne.
Olağanüstü Evrensel Değer ölçütlerine uyması dolayısıyla Unesco tarafından Dünya kültür mirası listesine giren Mimar Sinan’ın deha eseri Kent Tacı Selimiye camisi, Türk karakterini en iyi temsil eden asil bir sporun, yağlı güreşin yani Kırkpınar’ın da Unesco tarafından Kültürel miras listesine alınması Edirne’nin markalaşma sürecinde önünü açan önemli bir olgudur.
Markalaşma deyince ne anlıyoruz gelin bir de ona bakalım; Günümüzde pazarlama, küresel dünyada büyük bir önem taşımaktadır. Artan rekabet ortamında ürünlerin satılabilmesi için pazarlamanın önemi her geçen gün daha da artmaktadır. Ülkemizde de bütün şehirler markalaşmak için yarış halinde çalışmaktadırlar. Markalaşan şehirler ekonomik anlamda canlanmakta, şehrin yaşam kalitesi ve istihdam alanı artmaktadır.
Şehir Markalaşması, öncelikle şehrin cazibesinin arttırılması, tarihi ve turistik mekanların tanıtılması, Yöresel ürün ve hizmetlerin duyurulması hedeflerine yönelik çalışmaları kapsamaktadır. Marka şehir projesi bir hedef ve vizyon düşüncesidir. Markalaşma şehrin tüm paydaşlarının düşünce ve çıkarımlarını kapsayan bir çeşit “Şehir Gelişim programı” olarak düşünülebilir.
Edirne, Tarihsel, coğrafi konum ve özelliği, Tarihi eserleri, değerleri, kültürel mirasları dikkate alındığında ve marka değerini öne çıkarabilecek kültürel ve sanatsal değerleri yani Selimiye’sinden Kırkpınar güreşlerine, Peynirinden ciğerine ve köftesine, Badem ezmesinden acıbadem kurabiyesine ve deva-i miskine, Mis sabunundan Edirne süpürgesine, Edirnekari Süsleme sanatından, Ebru sanatı ve Edirne kırmızısına, Ciğer, Bando festivalinden Hıdırellez ve Kakava şenliklerine baktığımızda ve Saros gibi pırıl pırıl bir denizi dikkate aldığımızda Marka kent olmamız ön plana çıkmaktadır.
Plan deyince aklıma geldi. Yıllardır başta Belediyemiz ve Merkezi idarelerimiz, Ticaret ve Sanayi kuruluşlarımızın, STK’ ların düzenli ve ısrarcı olarak yürüttükleri kıymetli çalışmaları yok mu? Elbette var. Başta Belediyenin başarılı çalışmalarını takdir etmeliyiz. Önce bu hakkı verelim. Bir de kentleri planlı markalaştırmak için Kültür ve Turizm Bakanlığının 2007 yılından itibaren Türkiye Turizm stratejisi, Marka kent eylem planları hazırladığını da ifade etmeliyim. Geçen yıl revize edilen bu projeler için Ülkemizde seçilen18 il arasında EDİRNE de yer almaktadır. Bu plan henüz onaylanmamış ise de Bakanlığın Edirne’ye sağladığı bu açılımı çok iyi değerlendirmek zorundayız.
Bunun için ne yapmamız gerekiyor! Şehrin Marka politikası Valilik ve Belediye tarafından hiçbir siyasi komplekse kapılmadan ortaklaşa koordine edilmeli, Markalaşma için oluşturulacak unsurlar belirlenmeli, Halk ve esnaf bilgilendirilerek, kamuoyu desteği mutlaka sağlanmalı ve Atalarımızın bize emanet bıraktığı bu güzel kenti geleceğe taşıyabilmek adına etkin sonuçlar zaman kaybetmeden alınmalıdır.
Ulusal ve Uluslararası platformda Marka kent olabilmemiz için Edirne il bazında sahiller de esas alınarak, Ranta değil Turizme yönelik koruma ve gelişim imar planlarının çıkarılması, Stratejik pazarlama planlarının geliştirilmesi naçizane düşüncemdir. Bir de bu süreçte Gastronomiyi de öncelemeliyiz. Akla yemek kültürü geliyor tabi ki. Sadece o değil.
Şehirler için farkındalık yaratan gastronomi şehrin yaşayış biçimini, folklorunu, değerlerini kısacası bir bölgenin kültürü hakkında her şeyi tanıtmaktır. Şu konuda da çok geride kaldık bence. Osmanlı başkenti Edirne zengin bir saray mutfağına sahip olmasına rağmen birkaçı dışında günümüze taşınamamıştır. Şehirde yöresel yemeklerimizi gelen turistlere sunabileceğimiz mekanları bulmak olanaksızdır. Bunu da önemli bir eksiklik olarak görüyorum.
Yazımın başlığına dönecek olursam: Edirne dünya kenti olma potansiyeli yüksek olan bir kenttir. Ama ısrarla ifade ediyorum önceliğimiz MARKA KENT oluşum sürecini tamamlamak olmalıdır. Bunun için her kurum, herkes bir araya gelmeli, çok çalışmalı, mücadele etmeli ve başarmalıyız. Önümüzdeki ay Belediye Başkanımızı seçeceğiz. Görevi üstlenecek Başkanın çalışma programında Marka Kent Projesi bir hedef olarak yer almalıdır diye düşünüyorum. Edirne söz konusu ise gerisi teferruattır.
Edirne mutlaka MARKA KENT olmalı. Bu hakkını vermeliyiz.