Recep Çınar
İnsan, kendisine sorulan sorular karşısında duyarsız kalamaz. Bir çocuk soru sorsa, anne – baba soru sorsa, öğretmen … soru sorsa. Kimine zorunlu olarak, kimine gönüllü olarak cevap verir. Cevap vermediği zaman, içinde bir ukde (düğüm) kalır!
Nereye gidiyorsunuz? Neden böyle düşünüyorsunuz? Neden üzülüyorsunuz? Bu işin içinden nasıl çıkacaksınız? Kimin peşine düştüğünüzün farkında mısınız? Bu cinayeti neden işlediniz? Zorlu bir yolculuğa çıkacaksınız, yol için bir şeyler hazırladınız mı…? Hayatı boyunca böyle binlerce soru sorulur insana… İnsan ister istemez kafa yorar, cevap arar… Çünkü işin içinde kendi hayatı vardır.
Rabbimiz ne diyor, (Tekvin Suresi 26. Ayette?) “Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz”?
“Neden az şükredersiniz? Şükretmez misiniz? Akl etmez misiniz? Neden düşünmüyorsunuz? …” gibi insanı tefekküre, sorgulamaya ve kendini bulmaya yönlendiriyor. Belki de insan için en hayati sorular bunlardır!
Çünkü soruyu Yaratan sormuş, yarattığı varlığın serencamına (akıbetine) ilişkin en doğru istikameti kazandırmak için sormuştur.
Yaratan’ın yaratma fiili abes (gereksiz – boş) olmadığı gibi, sorusu da abes olmaz. Kitabı (Kur’an) boşuna gönderilmiş değildir. O kitaptaki tek harf, hatta tek hareke bile boşuna değildir. İnsan hayatı dünyadan ukbaya (ahrete) doğru akmaktadır. Soruların tamamı ise insan hayatı ile ilgilidir. Kur’an, mesela, “Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız?” (Rahman Suresi:21) diye soruyorsa, hem de defalarca soruyorsa, durup düşünmek lâzım!
Bir ayette de nimetler söz konusu edilerek “Saymak isteseniz sayamazsınız” (Nahl Suresi:18) deniyor. Demek ki sayıya gelmeyen bir nimetler yekûnu var. Acaba bunlar içinde görmediğimiz, unuttuğumuz hatta yalanladığımız nimet var mı?
“Gökten suyu kim indirirdi, O olmasa… Yerden bitkiyi kim bitirirdi? Size ateşi kim verdi?
“Sizi boş yere, oyun eğlence olsun diye mi yarattık? Başıboş bırakılacağınızı ve hesaba çekilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minun: 115)diyor!
Yaratıcı defalarca bu soruları soruyor. Demek görmüyor insan!
“Gördüm Ya Rabbi, görüyorum ya Rabbi” diyebilmektir cevap.
“Gök nasıl yükseltildi biliyorum ya Rabbi, dağlar nasıl çakıldı yeryüzüne, yeryüzü nasıl döşek haline getirildi, biliyorum. Sen varsın hepsinin ibdasında (saygı gösterme), inşasında…”
Kur’an, yani Halik-ı Zülcelal soruyor: “Kim var, Allah’a karşı size yardım edecek?” (Mülk Suresi: 20)
Demek insandan böyle tavırlar müşahede (gözlemek) ediliyor. İnsan, sanki Allah’a karşı sığınaklar arıyor, yardımcılar bulmak istiyor… Herkesin yaratanı O, kim olabilir insanı Halık’tan daha çok sevecek, O’na daha çok ikram edecek, ya da O’nun gazabı söz konusu ise, kim engelleyecek bunu? Her varlığı O yaratmadı mı?
İnsan, şayet davranışlarında böyle arayışlar varsa, ebedi âlemde onun hesabını vermeyi düşünecek, çünkü bu sorular cevabı verilmek üzere soruluyor!
“Nereye gidiyorsunuz?” sorusunu duyan insanın, şöyle bir durup, istikametini yeniden tayin etmesi ve “O’na doğru koşması” gerekiyor.
Bu konuya neden girdim?
Yüzde 98’i Müslüman olduğu söylenen bir toplum bugün neden ve nasıl içinden çıkılması zor bir mecraya sokuldu? Günümüzde haber alma kaynaklarımız oldukça çok! Ama haberler oldukça moral bozucu, ümit kırıcı, mide bulandırıcı… ne derseniz deyin! TV dizileri, çeşitli programlar… birçoğu toplumu yaratılış gayesinin aksine yöneltici!
Bu gün gelinen noktada insanların birçoğu ihtiyacı olan gıdayı almaktan mahrum! Zam ile yatıyor, zam ile kalkıyor! Ülke adeta bir sorunlar yumağı haline getirildi! Hazine ve Maliye Bakanlığı Hafta geçmiyor ki, yeni borçlanma yapmasın! Borcun yaklaşık yarısı kadar faize ödeniyor!Meclis’e sunulan bütçe teklifinde 2024’te ekonomik büyüme yüzde 4’e gerilerken, işsizlik yüzde 10,3’e çıkacak. Yıl sonunda bütçe açığının 1 trilyon 633 milyar olması bekleniyor. 2024 yılında tarım ve hayvancılığa ayrılan bütçe, faiz için ayrılan bütçenin 4’te 1’i kadar! Bu ne demek? Daha fazla ithalata, dışa bağımlılığa yönleneceğiz! Bu durum ise iktidarı yeni bir rant satışına götürüyor! Haberlerde, AKP Genel Başkanı ve CB Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanlığı’na bina yapılması için ayrılan arsanın bile satışa çıkarılması için imzayı atmış! Ayrıca, İstanbul’da da benzer bir süreç başlatıldı. İstanbul’un 17 ilçesindeki değerli arsaların satışı için adımlar atıldı. Hükümet, dış kaynak arayışı içerisinde, dikkatleri şehir merkezlerindeki değerli arsa ve arazilere çevirdi. Yetmedi! Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 10 ildeki 12 taşınmazı satış yöntemiyle özelleştirecekmiş! İdarenin yatırımcılara yönelik duyurusu, Resmi Gazete’de yayımlandı. Bütün bu olumsuzluklar karşısında, “bu gidiş nereye” diye sormayalım mı? 80 yılın yatırımlarının çoğu son 20 yılda “özelleştirme” adı altında satıldı.Toplum olarak Allah’ı (cc) dinlemedik. O’nun Dinine/Düzenine sırt çevirdik! O, ne diyor; “Allah’ı dinleyin, Peygamberi dinleyin de sakının, eğer kulak asmazsanız biliniz ki Resulümüze düşen sade açık bir tebliğden ibarettir”
(Maide Suresi:92)’de.
Rabbimiz biz kullarına son kitabı Kur’an ile Hak’kı da, Batıl’ı da bildirdi, ölçüleri verdi. Resulü de yaşama örneğini gösterdi. Namaz kılan bir Müslüman günde 40 defa Fatiha Suresini okur. 5. Ayette; “İyyake na’büdü ve iyyake nesteıyn” (Ancak Sana ibadet eder ve ancak Senden yardım isteriz” diyoruz. İyi ama ülkemizin dış borcu 500 milyar dolara dayandı! Çiftçiye verilenin 4 mislini her yıl faize veriyoruz! Emekli 7500, asgari ücretli 11.300 TL’ye mahkûm! Biz, nereye gittiğimizin/götürüldüğümüzün farkında mıyız?
Dostça kalın…
News
