DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22306151,47%
Edirne
30°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ercan Kerman

Ercan Kerman

22 Temmuz 2024 Pazartesi

SICAK, ÇOK SICAK

SICAK, ÇOK SICAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ercan Kerman

Gazetemiz YENİGÜN her görüşe ve düşünceye saygılı yaklaştığından her konuda yazan, yazar sayısı epey fazla. Ben yazmaya ara verdim. Fakat bu yıl yaşanan aşırı sıcaklar birçoklarının dengesini bozarken beni yazmaya teşvik etti.

Biraz abuk sabuk konuşan olduğunda “Daha dur bakalım, patlıcan sıcakları da var” denirdi. Yani patlıcan sıcaklarında rıski dengelerin biraz daha bozulacağı düşünülürdü. Bu sıcakların bir baka adı da “Orak sıcaklarıdır”. Bu aylarda ekinler olgunlaşıp elle yani orakla biçilip, harmanda dövülmesi bir ay gibi zaman alırdı.

Bu sıcaklardan sonra “Pastırma yazı” gelirdi. Pastırma yazında öğlen saatlerinde sıcak olsa da gece sıcaklık düşer rahat nefes alınabilirdi.

Şimdi öyle mi? Havadaki nem oranının yüksekliğinden gece de sıcaklık devam ediyor.

Dünyamızda ekvatorun kuzeyinde dört mevsim yaşanan bir kuşak vardır. Medeniyet bu kuşakta gelişmiştir. Ve nüfus yoğunluğu da bu kuşaktadır.

Dünyamızın etrafından dönen uydularının çoğunluğu bu kuşak üstünde döner. Televizyon da ülkemizin de bulunduğu bu kuşağın sıcaklık değerlerine bakıyorum. Japonya’dan Çin’e, New York’a kadar bu kuşağın her yeri 30 derece civarında yani küresel ısınma dedikleri yavaş yavaş yerleşiyor. Gelecek yılların yazları da sıcak olacak.

Su kullanımı ile ilgili tedbirleri almamız gerekiyor. Gerçi evlerde kullandığımız su oranı yüzde on civarındaymış. En çok su tarımsal sulamada kullanıyormuş. Öyleyse alınacak önlemlere oradan başlamamız gerekiyor. Vahşi sulama teknikleriyle yer altı sularını iyice derinlere kaçırdık. Konya ovasındaki Obruklar bize açık uyarı veriyor. Ama dinleyen kim? Herkes tasarrufu komşum yapsın diye düşünüyor. Meşhur hikayedir.

Kasabadaki işgal komutanı o gece her ailenin meydandaki fıçıya bir ibrik şarap getirip dökmesini emretmiş. Herkes diğerleri şarap getirdiğinde ben su döksem farkedilmez diye düşünmüş. Netice fıçı suyla doluymuş.

Bizim yeraltı suyu kullanımımızda bunun gibi. Herkes fedakarlığı başkanlarından bekliyor. Kendisinin özel olduğunu, her şeyi yapabileceğini düşünüyor.

Yazımı tatlıya bağlamak istiyorum. Her kış haberlerde Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası yurda giriş yaptı diye anlatılır ya işte bu kışta ilk gelecek olan soğuk hava dalgasının büyük bir törenle karşılanmasını teklif ediyorum.

Hatta bir komite kurularak, yapılacak hazırlıkların planlanmasını istiyorum.

Bu sıcak günlerde soğuk espriler bile serinletmeye yetmiyorsa ben ne yapayım.

Kalın Sağlıcakla.

Devamını Oku

DOĞU EKSPRESİ

DOĞU EKSPRESİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen yıl neşeli bir kafile ile Doğu turuna gittik.

Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Erzurum’a Vardığımızda kar yağıyordu.

 Erzurum’un gezilecek yerlerini gezdik. Atatürk’ün Konak yaptığı müziği epey etkileyiciydi.

Ülkenin Amerika’nın Teksas eyaleti kadar yüz ölçümüne sahip olsa da her köşesinde ayrı ayrı bir güzellik bulunuyordu. Doğasıyla tarihiyle yaşanmışlıklarıyla gezmeye doyamaz insan.

Oradan Kars’a geçtik uzatmadan anlatayım İshak Paşa Sarayı ani Harabeleri gibi görünmesi gereken her yerleri gördük

Sıra geldi trenle dönüşe. Kars’tan bindiğimiz tren hareket eder gibi oldu. Sonra beklemeye başladık.  

Elektrik sisteminde arıza varmış diyenler oldu. Trenin çeken marşandiz değiştirilecekmiş diyen oldu.

Bilirsiniz insanoğlu bu gibi durumlarda bir senaryo yazar, ortaya atar. Birkaç zaman sonra gerçekmiş gibi kendi de İnanır.

Fakat benim söylemek istediğim bu rötardan dolayı hiç kimse oflayıp puflamıyordu.

Kompartımanlar arası ziyaretler, sohbetler kesintisiz devam ediyordu.

Başka zaman olsa şu gün Ankara’da şu işim vardı, her şey aksadı… filan muhabbetleri olurdu.

Hiç kimse neşesinden bir şey kaybetmemişti.

Normal yaşamda da böyle relax yaşayabilsek dedim.

Neşeli gruplar müzik eşliğinde trenin koridorlarında dans ederek dolaşıyorlardı. İstersen onlara katılabilirdin. İstersen kompartmanın kapısını açıp onları seyredebilirdin. Ama kafamı dinlemek istiyorum. Kitap okuyacağım veya camdan dışarısını seyredeceğim dersen kapını kapat kendi dünyana çekilebilirsin. Hayat gibi değil mi?

DOĞU EKSPRESİ

Doğu Ekspresi ile Kars’tan Ankara’ya geldik.

Bazen dağları deldik. Akarsularla kardeş olduk yol bazen oyuk üstünden atladığımız nehirlerde oldu.

Uyuduk uyandık gittiğimiz hep yoldu.

Yolculuğumuz yaşamımız gibiydi.

Varacağımız yer heyecanlı değildi.

Koyverdik zamanın ipini seyrettik manzaranın güzellini.

İki üç saatlik rötarlar sıkıcı değildi bizim için. Zamanın ağır akması güzellikleri sergiliyordu biçim biçim.

Trenin koridorlarında dünya gibi şenlik var.

Katılmak zorunda değilsin.

Uykun var gibisin.

Kapat kapını çek camının perdesini

Uzan ranzana onun gerisini.

Molalar hayat gibi. Gezdik Sivas ve Divriği.

Erzincan’da gezildi şelale, her yerde bol nevale.

Uzun yıllar hayat mücadelesi diye

Koştuk sütçü beygirleri deli deliye

Doğu Ekspresi sakin liman

Ağır akıyor zaman

Bundan sonra böyle yaşayacağım

Ağzındaki sakızı bile tadını çıkaracak çatlatacağım

Telaşe müdürlerine lafım yok. Aslında çok.

Banka, havale Nevale …

Herkes yaşasın bildiğince

Günü geldiğinde ben gideceğim

Gülerek, ağlayarak ve sevinecektim diyeceğim

Günü geldiğinde ben de gideceğim

Ankara’da gezildikten sonra hızlı trenle İstanbul Halkalı’ya geldik. Bizi bekleyen aracımızla da gecenin ilerleyen saatlerinde Edirne’de idik.

Doğu ekspresinde hissettiklerimi şiirleştirmeye çalıştım. Aşağıda okuyacağınız şiir o duygularla yazıldı. İnşallah beğenirsiniz.

Kalın sağlıcakla.

Devamını Oku

Doğu Ekspres

Doğu Ekspres
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Ercan Kerman

Doğu Ekspresi ile Kars’tan Ankara’ya geldik.

Bazen dağları deldik. Akarsularla kardeş olduk yol bazen oyuk üstünden atladığımız nehirlerde oldu.

Uyuduk uyandık gittiğimiz hep yoldu.

Yolculuğumuz yaşamımız gibiydi.

Varacağımız yer heyecanlı değildi.

Koyverdik zamanın ipini seyrettik manzaranın güzellini.

İki üç saatlik rötarlar sıkıcı değildi bizim için. Zamanın ağır akması güzellikleri sergiliyordu biçim biçim.

Trenin koridorlarında dünya gibi şenlik var.

Katılmak zorunda değilsin.

Uykun var gibisin.

Kapat kapını çek camının perdesini

Uzan ranzana onun gerisini.

Molalar hayat gibi. Gezdik Sivas ve Divriği.

Erzincan’da gezildi şelale, her yerde bol nevale.

Uzun yıllar hayat mücadelesi diye

Koştuk sütçü beygirleri deli deliye

Doğu Ekspresi sakin liman

Ağır akıyor zaman

Bundan sonra böyle yaşayacağım

Ağzındaki sakızı bile tadını çıkaracak çatlatacağım

Telaşe müdürlerine lafım yok. Aslında çok.

Banka, havale Nevale …

Herkes yaşasın bildiğince

Günü geldiğinde ben gideceğim

Gülerek, ağlayarak ve sevinecektim diyeceğim

Günü geldiğinde ben de gideceğim

Ankara’da gezildikten sonra hızlı trenle İstanbul Halkalı’ya geldik. Bizi bekleyen aracımızla da gecenin ilerleyen saatlerinde Edirne’de idik.

Doğu ekspresinde hissettiklerimi şiirleştirmeye çalıştım. Aşağıda okuyacağınız şiir o duygularla yazıldı. İnşallah beğenirsiniz.

Kalın sağlıcakla.

Devamını Oku

AHŞAP MEYVELİK

AHŞAP MEYVELİK
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Ercan Kerman

Şehit olan oğlum komiser Cem KERMAN ve gelinim öğretmen Dilay adına her yıl Oryantiring Federasyonu tarafından yarışmalar düzenleniyor. Bu yarışmalara bizi ve dünürlerimizi de davet ediyorlar. Bu yılki yarışma yılbaşına yakın Muğla’da idi. İki gün süren yarışmalar pazar günü akşam üzeri bitti. Bizde dönüş yoluna koyulduk. Fakat kış olduğu için gece çabuk bastırdı ve yorgunduk. O yüzden Burhaniye’deki tanıdıkların evinde bir gece konaklayıp yola devam etmeyi daha uygun bulduk.

Uzatmayacağım ertesi sabah dinlenmiş vaziyette yola çıkacağa hazırdık. Ha birde unutmadan söyleyeyim kaldığımız yazlık –kışlık ev ISI POMPASI ile ısınıyordu. İlk defa orda gördüm. Hem ekonomik hem de çok sıcaktı. Buzdolabı motoru gibi ufacık bir motor aynı mantıkla gazı sıkıştırıp, bırakarak ısıtma ve soğutma yapıyormuş. Yani fazla elektrik harcamıyordu.

Yazdan kalma bir gündü. Nasıl olsa vaktimiz de vardı, Burhaniye pazarını da gezelim dedik. Şans bu ya o gün pazar kuruluyormuş.

Pazarda birçok tezgahta mantar vardı. Kırklareli’nin kanlıca mantarına benzer, yaprak şeklinde kıvrımlı mantarlarına yerel adı MELKİ mantarıymış.

Pazarı gezerken yaşlı bir adamın önünde iki tane ahşap meyvelik, bir-iki tane kepçe ve 5-6 tane tahta kaşık gördüm. Bu meyveliklerden daha büyüğünü Midilli adasından pazarlıkla 50 Euro’ya almıştım. Gerçi o meyvelik ceviz veya zeytin ağacından yapılmıştı ve çok güzel cilalanmıştı.

O meyveliği gelinim Edirne’ye geldiğinde çok beğendi. Ben de ona hediye ettim. O kadar sevmiş ki taşınırlarken ta Amerika’ya kadar götürmüştü.

Bu gördüklerim kalitesiz ağaçlardandı. Ve üzerinde adamın keser izleri görünüyordu. Yani kabaca yontulmuşlardı.

Fiyat sordum. Tanesi 100 lira dedi. Ben ağız alışkanlığı ile alırsam yanında bir de tahta kaşık verir misin? dedim.

Adam hemen tepki verdi. Kaşık yirmi beş lira, ben bundan ancak günde bir tane yapabiliyorum dedi.

Çok utandım ve hemen parayı verip aldım. Sonra ne işe yaradığını sordum. Hamurla ilgili bir şey söyledi ama anlamadım.

Edirne’de bu objeye zımpara atıp, cilaladım. Resimde gördüğünüz şekilde geldi.

Hala o bölgedeki insanların nerede ve nasıl kullandıklarını bilmiyorum. Siz ne dersiniz?

Adamcağız günde bir tane yapabiliyormuş. Satabilirse yüz lira alacak. Bir porsiyon köfte beş tane ve iki yüz lira. Demek ki bir gün çalıştığında alacağı iki buçuk köfte. Eski laflar geçiyor zihnimden “YE MEMET, KAYIŞ GİBİ KÖFTE”. Köfte ile ilgili başka söz bulamadım. Ama aklıma başka bir söz geldi.

Dağdan kestim kereste

Kuş besledim kafeste

Dünya dönüyor aheste aheste.

Evet dostlar biz olsak da, olmasak da dünya dönmeye devam ediyor aheste aheste.

Kalın sağlıcakla.

Devamını Oku

ALZHEİMER’LI ARI

ALZHEİMER’LI ARI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ben oldukça kalabalık bir kovanda yaşayan işçi arıyım. Sıradan bir işçi arı olduğum için bir ismim veya numaram yok. Tek bildiğim yüzyılların, bin yılların ve genetiğimin sayesinde yaşar benden beklenenleri yaparım.

Sabahın ilk ışıklarıyla kovandan çıkar ve mevsime, çevreye göre yararlı bulduklarımı toplayıp kovana getiririm.

Yine böyle bir sabah kovandan çıktığımda kovanın önünde şekerli su gördüm. Bu dünyadan ne iyi insanlar vardı. Hiç zahmete girmeden oradan aldığımı içeri taşıdım. Artık kırlara sadece gezmek için çıkıyordum. Yaşamım çok kolaylaşmıştı. Eskiden gerekli besinleri bulmak için kovandan üç dört kilometre uzaklara kadar gitmek zorunda olan ben çok rahat yaşıyordum.

Bilmediğim şey ise bana verilen şekerin beni yavaş yavaş zehirlediğiydi. Evet bende gide gide şeker hastalığı ve ALZHEİMER hastalığı başlamıştı.

Yine bir gün kovandan 1-2 kilometre uzaklaşmıştım ki yönümü kaybettim. Unutkanlık beni bunalttı. Hangi yöne gideceğimi bir kestiremiyordum.

Olduğum yerde ölümü beklemekten başka çarem yoktu.

Elveda dostlarım.

Kısacık ömrümün büyük dersini sizinle paylaştım.

Elveda uyanık, açıkgöz insanoğlu.

Bilin ki arılar yok olduğunda sizin de en çok dört yıllık ömrünüz kalmış olacak.

Devamını Oku