05 Ekim 2024 Cumartesi
Hasat zamanının sonuna yaklaştığımız aronya meyvesinin, son zamanlarda tüketimi oldukça popülerleşti. Çalılarında yetişen bu küçük meyvenin siyah, mor ve kırmızı renkli üç türü bulunmaktadır. En yaygın türü, siyah meyveli aronyadır. Kuzey Amerika’ya özgüdür ancak Avrupa dahil dünyanın diğer yerlerinde de yetiştirilmektedirler. Taze ve işlenmemiş aronyanın, buruk tadı nedeniyle tüketimi zor olabilmektedir. Bu nedenle esas olarak meyve suları, püreler, reçeller, jöleler, çaylar ve şarapların yapımında kullanılırlar.
Besin değeri yüksek, enerjisi düşüktür ancak lif, C vitamini ve manganez açısından zengindir. Bir besinin ORAC değerinin yüksek olması, daha fazla antioksidan olduğunu ifade etmektedir. ORAC değeri yüksek besinler, kansere karşı koruyucu özelliğe sahiptir ve aynı zamanda yaşlanmayı geciktirici bir etki gösterebilirler. Süper meyve olarak adlandırılan aronya, bilinen diğer meyveler arasında en yüksek antioksidan kapasitesine sahiptir. Yani yaban mersini, kızılcık ve böğürtlene üstünlük kazandığını söyleyebiliriz.
Yapılan araştırmalarda, bu meyve türünün düzenli tüketimi ile kalp-damar hastalıkları, soğuk algınlığı ve mide hastalıkları riskini azalttığı tespit edilmiştir. Ayrıca yüksek tansiyonu kontrol etmede ve sağlıklı kan şekeri düzeyini korumada da yardımcıdır. Literatürde mevcut veriler, aronya meyvesinin birçok işlevsellik ve faydaya sahip, besin açısından zengin ve sağlıklı bir besin olma potansiyelini göstermektedir.
Uzman Diyetisyen Meltem BABACIK
Sıcak havalarda sizin de baş ağrısı yaşadığınız, kendinizi yorgun, halsiz hissettiğiniz zamanlar oluyor mu? Eğer bu soruya cevabınız evet mineral kaybı yaşıyor olabilirsiniz. Çünkü yaz mevsiminde yüksek sıcaklıklara maruz kaldığımızda ter ile birlikte mineral kaybı da gerçekleşir. Sağlıklı olabilmek için ter, idrar ve dışkı ile atılan sıvının gün boyunca dengeli bir şekilde yerine konması gerekir. Yoksa halsiz, yorgunluk, baş ağrısı, kabızlık, kas krampları, uyuşmalar gibi belirtiler gözlemlenebilir.
Mineral kaybını önlemek için ilk kural yeterli su içmektir. Ondan sonrası suya ek olarak tüketebileceğiniz besinlerdir. Maden suyu, ayran, çorba, taze sıkılmış meyve ve sebze suları akla gelen ilk önerilerdir. Sağlıklı bireyler günde en fazla 3 maden suyu tüketmelidir. Böbrek ve tansiyon hastaları ise sayıyı mutlaka doktoruna danışmalı, tüketeceği zaman ise düşük sodyumlu olan maden sularını tercih etmelidir. Yaz mevsiminde sıcak çorba yerine ayranaşı gibi mercimek, nohut, bulgur içeren mineral içeriği yüksek soğuk çorbalar tercih edilmelidir. Kaslarımız ve enerjimiz için gerekli olan minerallerden biri olan magnezyumu içeren fındık, badem, kabak çekirdeği, avokado, keten tohumu, buğday rüşeymi, bamya, nane gibi besinler günlük rutinlere dahil edilmelidir. Blenderdan geçirerek tüketebileceğimiz meyveleri veya yeşil yapraklı sebzeleri buzla beraber smoothie haline getirerek ara öğünlerde hem serinleyip hem mineral kaybımızı azaltabiliriz.
Meltem Babacık
Krill yağı, okyanuslarda yaşayan “Euphausia Superba” canlısından elde edilen, çoklu doymamış yağ asitleri açısından zengin bir üründür. Olası yararlarından ötürü son yıllarda bilim insanları tarafından ilgi odağı haline gelmiştir. İçeriğinde omega-3 yağ asitlerinin yanısıra A ve E vitamini, astaksantin ile fosfotidil kolin gibi değerli bileşikler bulundurur. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından güvenli olarak tanımlanırken, Avrupa Birliği tarafından da “Yeni Besin” olarak tanımlanmıştır.
Krill yağı, kilo kontrolü sağlama, serum trigliserid ve kötü kolestrol seviyelerini düşürerek kalp-damar hastalıklarının görülme sıklığını azaltma etkisi göstermektedir. Anti-kanser özelliği ile özellikle kolon kanseri malign hücrelerini engeller. İçeriğindeki astaksantin maddesinin, UV ışınlarının ciltteki zararlı etkilerini azaltması, aşırı inflamatuvar yanıtların baskılanması, peptik ülser oluşumunu engellenmesi, yaşlanma ve yaşa bağlı hastalıkları yavaşlatması, karaciğer, kalp, göz, eklem ve prostat sağlığının korunması gibi birçok olumlu etkisi vardır. Fosfatidilkolin içeriği ile homosistein düzeyini iyileştirici, karaciğer hastalıklarını iyileştirici ve solunum sıkıntısını azaltıcı etkilere sahiptir.
Hem balık yağı, hem de krill yağı EPA ve DHA gibi çoklu doymamış yağ asitlerini yüksek miktarlarda içermektedir ancak bu yağlar her ikisinde de farklı formlarda bulunmaktadır. Krill yağı genellikle kapsül veya sıvı formunda bulunur ve takviye olarak kullanılır. Tedavi edici dozu 1-3 gramdır. Toksik dozu belirlenmemiş ancak günde 3 gramdan fazla alımı sindirim sistemi şikayetlerine yol açabileceği bildirilmiştir.
Uzman Diyetisyen Meltem BABACIK
Sıcak havalarda terle birlikte vücudumuzdaki suyu daha fazla kaybederiz. Dolayısıyla bu süreçte mutlaka uygun bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. Vücuttan atılan sıvının yerine konulmaması durumunda baş dönmesi, tansiyon düşmesi gibi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Su oranları %80-98 aralığında olabilen taze sebze ve meyveler beslenme listenizin ilk sıralarında yer almalı. Isıtılmadan da yemesi keyifli olan zeytinyağlıları bol tüketin. Meyveli, yoğurtlu, yulaf veya chia tohumlu smoothieler ara öğünlerde tercih edilebilir. İçeceklerde sağlıklı tercihler yapın. Soğuk su, buzlu soğuk çay, buzlu sütlü kahveler, maden suyu sıcaktan her bunaldığınızda imdadınıza yetişen masum içeceklerdir.
Kabak, salatalık, acur gibi kabak familyası sebzeleri susuzluğu giderici ve serinletici etkiye sahiptir. Ancak fazla tuz ekleyerek yerseniz bu etki azalmış olur.
Karpuz yüksek likopen içeriğiyle kuvvetli bir antioksidandır. Sağlıklı bir yaşam tarzının parçası olarak kanser riskini azaltabilir. Beta-kriptoksantin içeriğiyle eklem iltihaplarıyla savaşır. Peynir gibi protein içeriği olan bir gıda ile tüketildiğinde doygunluğunuz artar. Tam yağlı peynirlerin sodyum ve yağ içerikleri yüksektir. Yaz sıcaklarında sodyum önemli hale gelse de daha hafif olsun istiyorsanız az yağ içeren lor peynirini de tercih edebilirsiniz.
İdeal kilonuza net bir sayı vermek doğru olmaz. Onun yerine kişinin boy ve cinsiyetine göre sahip olması gereken kilo aralığı demeliyiz. Bu aralık kadın ve erkeklerde yaşa bağlı olarak farklı aralıklara denk düşer. Dünya Sağlık Örgütü, ideal kilo hesaplamasında beden kitle indeksinden yararlanmayı önerir.
Birey yaşlandıkça normal beden kitle indeksi değer aralıklarında üst sınırlar hedef alınmalıdır. Çünkü ileri yaşın neden olabileceği kas kayıplarından dolayı kilo kaybını önlemek amaçlanmıştır. Kişinin vücut kitle indeksi düşük veya yüksek olarak görülebilir ancak yağ ve kas oranları, bel ve boyun çevrelerinin ölçümü de mutlaka değerlendirilmelidir.
Kişinin ideal kilo aralığında olması daha sağlıklı ve fit görünmesini sağlarken aslında daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğunun işaretidir. Yani daha az sıklıkta hastalanırlar. Ancak ideal kilonuzun üzerindeyseniz ve kilonuzu azaltmak için bir diyet planı uygulamıyorsanız şu an obez bir birey olmasanız bile kötü beslenme alışkanlıklarıyla beraber vücut ağırlığınızın artma ve obeziteye yakalanma ihtimaliniz yüksektir. Obezitenin diyabet, hipertansiyon, koroner kalp hastalıkları, kolon ve böbrek, osteoartrit ve kısırlığı içeren birçok hastalığın riskini arttırdığı kanıtlanmış bir gerçektir. Tam tersi şekilde ideal kilonuzun altındaysanız yetersiz enerji alımına bağlı olarak dikkatsizlik, konsantrasyon kaybı, halsizlik, baş ağrısı yaşayabilirsiniz. Vitamin ve mineral yetersizliğinden dolayı bağışıklık sisteminde hasar, sık hastalanma ve yaralarda geç iyileşmeyle karşılaşmanız olağandır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.