eşya depolama
DOLAR 36,5931 0%
EURO 39,9156 -0.22%
ALTIN 3.450,520,58
BITCOIN 30283730,01%
Edirne
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Uzm.Psk Nergis Özdinç

Uzm.Psk Nergis Özdinç

11 Mart 2025 Salı

SAĞLIKLI AİLELERİN ÖZELLİKLERİ

SAĞLIKLI AİLELERİN ÖZELLİKLERİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Aile kavramının geleneksel tanımına bakıldığında, aralarında evlilik veya kan bağı bulunan karı, koca, çocuklar ve kardeşlerin oluşturduğu en küçük topluluktur. Aile kavramı, yüzyıllardır hem üyeleri hem de uluslar için önemli bir olgu olmuştur. Bu nedenle aile kavramının tanımı kültürlere göre farklılık gösterebilir.

Aile kavramının psikolojik tanımı, farklı kültürlere göre kapsayıcı olması açısından daha kabul görebilir. Buna göre aile, biyolojik ve psikolojik bağları olan ve aralarında tarihsel, duygusal ve ekonomik bir birliktelik olan, kendilerini aynı evin üyeleri olarak hisseden bireylerin oluşturduğu topluluk olarak tanımlanabilir. Kuşkusuz kan bağı ile bağlı ama psikolojik olarak bağlı hissetmeyenler de bu sistemin parçalarıdır. Bu tanıma göre evli olmadan da aile olgusundan bahsedilebilir.

Aile yapısı zamanla tarihsel, kültürel, ekonomik ve psikolojik açılardan değişikliklere uğramış olsa da bir sistem olarak görülür. Sistem, etkileşim halindeki parçalarla bir bütündür. Böyle bir bütünün parçaları ve o parçalardaki değişiklikler de bütünü etkiler. İşte bu nedenle bir sistem ancak en az zayıf üyesi kadar güçlüdür. Tıpkı bir motor veya takım gibi, bir sistem onu oluşturan parçaların toplamından daha büyüktür. Kısacası aile bir kavram olarak onu oluşturan üyelerin toplamından daha büyük algılanır. İşte bu nedenle aile, zayıf olan üyeyi bazen sistem dışına atar bazen de onu güçlendirip sistemi daha güçlü hale getirmek için çabalar.

Aile sistemi, ne kadar güçlü olursa olsun tek başlarına izole olmaları zordur. O sistemi etkileyen dış faktörlerden etkilenebilecekleri göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle dış faktörlerle baş etme veya edememe o sistemin sağlık durumu hakkında bize bilgi verir.

Aile çeşidi ne olursa olsun ömürleri ve sağlıkları zamanla değişiklik gösterir. Ailenin bir dönem sağlıklı olması hep öyle kalacağı anlamını taşımaz. Aynı şekilde sağlıksız olması da sağlıklı olmayacağı demek değildir. Ailelerde farklı zamanlarda sağlıklı ve sağlıksız özellikler görülebilir.

Sağlıklı aile özellikleri incelendiğinde şu maddeler dikkati çeker niteliktedir;

Bağlılık: Sağlıklı aile işleyişinin en güçlü değişkeni üyeler arasındaki bağlılıktır. Bu bağlılık sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik açıdan farklı değişkenler aracılığı ile olabilir.  

Değerli Olmak: Aile üyelerinin kendilerini değerli hissettikleri bir sitem güçlü ve sağlıklı bir sistem olabilir.

Birlikte Zaman Geçirmeye İstekli Olma: Nitelik ve nicelik olarak birlikte zaman geçirebilen aileler sağlıklı aile olma özellikleri taşırlar.

Etkili İletişim Örüntüleri: Etkili iletişim gösteren ailelerde empati, anlayış, destek, dinleme, sözlü ve sözsüz geri bildirim örüntüleri vardır.

Dindarlık / Manevi Uyum: Ortak inanç sistemleri taşıyan aileler, bir arada olmaya bir amaç ve anlam katarak içinde bulundukları sistemi daha güçlü hale getirebilir.

Krizle Baş Etme: Beklendik veya beklenmedik olayalar karşında baş etme stratejisi olan aileler zor durumlarla daha kolay baş edebilir. 

Gelişimi Destekleme: Aile, zaman içinde farklı gelişim dönemlerinden geçer. Okula başlama, ergenlik, kimlik karmaşası, yetenek keşfi gibi alanlarda üyelerin gelişimini destekleyici tutumlar aileyi sağlıklı ve güçlü yapar.

Açık Roller: Sağlıklı ailelerde roller ve sorumluluklar açık seçiktir. Roller karşılıklı görüşülüp uygun bulunmuştur. Belirlenen rollerin katı değil, esnek, değiştirilebilir olması önerilir.

Devamını Oku

KADIN PSİKOLOJİSİ

KADIN PSİKOLOJİSİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kadınlar günü, Birleşmiş Milletler tarafından alınan kararla 1977 yılından itibaren her yıl 8 Mart günü uluslararası düzeyde kutlanıyor. Türkiye ise 1921 yılından itibaren, aralarda yasaklanmış yıllar olsa da günümüzde kutlanmaya devam ediliyor.

Bazıları bugünü protesto ve hak arayışıyla bu uğurda kaybedilen kadınlar için yas günü ilan ederken, bazıları kazanılmış haklara vurgu yaparak kutlama günü olarak görüyor. Kadın olmanın yılda bir kez, bir karanfil, bir söz ile kutlanması tek başına yeterli değil elbette. Çünkü kadın olmak, erkekleri ve çocukları da ilgilendiren toplumsal bir mesele.

Kadın psikolojisi, kadınların düşünce, duygu ve davranışlarını etkileyen psikolojik süreçleri inceleyen bir alan. Biyolojik, kültürel ve toplumsal faktörlerin, kadınların ruh sağlığı, benlik algısı, ilişkileri ve yaşam deneyimleri üzerindeki etkilerini aştırıyor.

Kadın psikolojisine dair kaynaklara baktığımızda Freud gibi çoğunlukla erkek teorisyenlerin yorumlarını görüyoruz.  Freud, kadın psikolojisinin özellikle “Psikoseksüel Gelişim Dönemleri” ile şekillendiğini savunurken, Karen Horney kadın psikolojisini biyolojik olarak açıklamanın eksik kalacağını dile getirerek, sosyal, kültürel faktörlerin de önemine vurgu yapmış. Karen Horney bunu 19. Yüzyılda dile getirmiş ancak günümüzde kadınların toplumsal cinsiyet rolleri açısından hala desteğe ihtiyaç hissettiğini görebilmek mümkün.

Toplumsal cinsiyet rolleri farklı alanlardan etkilenir. Örneğin ailede, kız çocuklarına daha nazik ve korumacı davranılır. Eğitim materyallerinde, kadına yönelik beklendik roller hazır sunulabilir. Medyada kadın, fedakâr ve güzel gibi rollerle sunulur. İş hayatında lider olması değil destekleyici yardımcı roller uygun görülür.

Bu rollerin hepsi kadınların benlik algılarını şekillendirir. Kadınlar toplumsal beklentiler nedeniyle mükemmeliyetçilik veya yetersizlik duyguları yaşayabilir. Yeterince iyi anne, yeterince iyi eş, yeterince başarılı iş kadını olma baskısı tükenmişlik hissine neden olabilir.

Kadınlar, özellikle “Duygusal Emek” yükünü daha fazla taşır. Bu başkalarının duygularını yönetme ve sosyal ilişkileri sürdürme sorumluluğunu üstelenme anlamına gelir. Hem evde hem işte yüksek beklentilere maruz kalmak anksiyete ve depresyon riskini artırabilir.

Kadınlar lider rollerinde ise, fazla sert veya fazla yumuşak olmakla eleştirilebilir. Cam tavan etkisi kadınlarda özgüven kaybına yol açabilir. Cam tavan kavramı, kadınların çalışma hayatındaki yükselmelerine engel olan soyut ayrımcılığı ifade eden bir metafordur.

Neyse ki gözlemlemelerime göre son yıllarda kadın psikolojisini olumlu anlamda etkilen bir dönüşüm mevcut. Örneğin kadınların daha fazla eğitime ulaşıyor olmaları, farkındalık yaratan bazı eşitlik hareketleri, kadınların rol modellerinin sanatta, sporda, bilimde ve iş dünyasında çoğalıyor olması ve aile içinde ebeveyn sorumlulukları gibi duygusal iş bölümlerinin yapılıyor olması umut vadediyor.

Devamını Oku

ÇOCUĞUM NEDEN ARKADAŞ EDİNEMİYOR?

ÇOCUĞUM NEDEN ARKADAŞ EDİNEMİYOR?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Erken yaşlardan itibaren, aileleri tarafından arkadaşlık kurabilmeleri için yönlendirilen ve ortam yaratılan çocuklar; hem olumlu arkadaşlık kurmayı öğrenirler, çok sayıda arkadaşları olur, hem de yaşama dair bilgi ve beceriler edinirler.

Arkadaş edinmek için, bazı becerilerin aile ortamında kazandırılması gerekir. Bu da ebeveynin sorumluluğundadır. Örneğin, ebeveynler, çocuğa paylaşmayı, başkasının duygularını anlamayı, duygularını denetim altına almayı, belirlenmiş kurallara uymayı, cesaretli ve girişken olmayı, saygılı olmayı, kendinden küçükleri sevmeyi ve korumayı, yardımlaşmayı öğretmelidir.

Çocuklarının arkadaşlık tercihleri konusunda müdahaleci değil, gözlemci olan ebeveynlerin çocukları; arkadaşlarıyla ilişkileri, kimlerle arkadaş oldukları, ne tür oyunlar oynadıkları konularında ailelerine karşı açık olurlar. Müdahaleci yaklaşımlar, çocuğun ya anne-babaya arkadaşlıkları konusunda yalan söylemesine yol açmakta ya da çocuğun tüm arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkileyebilmektedir.

Olumlu arkadaş ilişkilerine sahip bir birey yetiştirmek için;

  • Çocuğunuza kendi başına yapabileceği ya da yapamayacağı şeyleri anlatın. Bu konuda her ailenin sınırları, değerler sistemi, hayata bakış açısı farklıdır, kendine özgüdür. Çocuğunuzun içinde bulunduğu yaş özelliklerini de dikkate alarak sizin için kabul edilebilir olan sınırları belirlemeniz ve bu konuda net ve tutarlı olmanız çocuğunuzun da kendini daha güvende hissetmesini sağlayacaktır.
  • Grup ortamında bireysel olmaktan çok, grup bilinci önemli olduğu için, bazen çocuğunuzu beklemediğiniz şeyler yaparken gözlemleyebilirsiniz. Böyle bir durumda çocuğunuzu suçlamadan önce, olayın ne olduğunu, nasıl geliştiğini anlamaya çalışın.
  • Arkadaşlarını küçümsemeyin. Çünkü o, arkadaşlarını kendisi seçmiştir. Bu davranışınız, çocuğunuzun benlik saygısını sarsabilir.
  • İyi arkadaş seçimlerini övün, destekleyin: “Çok iyi bir arkadaş seçimi yapmışsın. Umarım sen de mutlusundur.”
  • Davranışları sizin tarafınızdan onaylanmış bir başka çocukla birlikteliğini övün, arkadaşlarıyla birlikteyken çocuğunuzun hoşuna gidecek faaliyetler planlayın. 
  • Arkadaşlarıyla yaşadığı çatışmalarda kendini kontrol etmesi ve fiziksel saldırganlığa, şiddete başvurmadan karşılık vermesi, eleştirileri hoş karşılaması ve nasıl yapıcı yanıtlar verebileceği konularında yol gösterici olun.
  • Çocuğunuzun duygularını ve fikirlerini açıklamasına izin verin. Onu dinleyin ki o da başkalarını dinlesin.
  • Dinlemeye ve iletişime açık olun. Deneyimlerinize dayanarak alternatif çözümler üretme konusunda çocuklarınıza yardımcı olurken ne yapmaları gerektiği konusunda zorlayıcı olmamanız önemlidir. Çocuklar kendilerine uygun çözüme kendileri karar vermeli, kararının sorumluluğunu da taşımalıdır. Çocuğunuzun doğru kararlar verebilecek potansiyele sahip olduğuna güvenmeniz ve bu konuda motive etmeniz çok önemlidir.

Eğer çocuğunuz, uzun bir süre arkadaşlık konusunda yaşadığı problemleri çözmekte zorlanırsa bir uzmandan destek alabileceği konusunda onu yönlendirebilirsiniz.

Devamını Oku

PSİKOLOJİK CHECK-UP

PSİKOLOJİK CHECK-UP
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Fiziksel sağlığımıza verdiğimiz değerin ne kadarını ruhsal sağlığımıza veriyoruz? Sorusu ile yazıma başlamak istiyorum. Fiziksel olarak sağlıklı mıyım? Uzun zamandır bir ağrım var acaba bu ağrının nedeni nedir? Beni rahatsız eden dış görünüşümdeki bu problemi nasıl ortadan kaldırabilirim? Gibi sorular çok tanıdık geldi değil mi? Fiziksel sağlığımızla ilgili bu ve buna benzer soruları sıklıkla sorar ve cevabı için gerekeni hemen yapma potansiyelimiz vardır. Ancak konu ruh sağlığımız ise aynı şekilde gerekeni yapabiliyor muyuz?

Fiziksel sağlığımız konusunda hassas bir toplum olduğumuz doğrudur ancak ne yazık ki ruh sağlığımız konusunda aynı titizliği gösterdiğimiz söylenemez. Halbuki, ruh sağlığı ile fiziksel sağlık birbirinden ayrı düşünülemez ve düşünülmemelidir.

Zihin ve beden birbiri ile uyumlu çalışır. Zihinsel olarak herhangi bir durumu hayal ettiğimizde, somut olarak orada olmayan bir şeyin nasıl fiziksel tepkilere neden olduğunu görüyor olmak bunun en basit kanıtıdır. Örneğin, limon hayal edince ağzımız sulanır, görmediğimiz hayali bir şeyden korktuğumuzda kalp atım hızımız artar. 

Fiziksel sağlık ile ruh sağlığı işte bu nedenle ayrı düşünülmemelidir. Fiziksel problemlerimizin psikolojik kökenleri olabilir veya fiziksel iyilik hali için güçlü bir psikolojik alt yapıya ihtiyaç duyabiliriz. Psikolojik dinamikleri yok sayarak fiziksel iyi oluşa odaklanmak tek başına eksik kalır. Bununla ilgili araştırmalara ulaşmak günümüzde oldukça kolaylaşmıştır.

Çok sık hasta oluyorsanız, yılın belirli dönemlerinde belirli fiziksel rahatsızlıklar yaşıyorsanız, tüm tedavilere rağmen geçmeyen kronik bir rahatsızlığınız varsa, özellikle hekiminiz rahatsızlığınızla ilgili psikolojik süreçlerden bahsetmiş ise, yaşadığınız problemin psikolojik boyutuna bakmak size yarar sağlayacaktır.

Fiziksel olarak check-up yani genel tahlil gibi problem tarama yöntemlerine çok kolay başvurabiliyoruz. Peki ya psikolojik anlamda problem tarama konusunda neden bu kadar önyargılıyız?

Psikolojik Check-Up Nedir?

Psikolojik Check-Up kavramı, farkındalık oluşturma amacı ile kullanılmıştır. Fiziksel sağlık taramasına verilen önemi ruh sağlığımıza da verdiğimizde hayatımızda nelerin değiştiğini daha net görebilmek mümkün olacaktır. 

Psikolojik Check-Up; Bireysel görüşme, gözlem, test gibi çeşitli tekniklerle psikolojik açıdan yorumlanan bir problem tarama yöntemidir. Uzmanlar tarafından ruh sağlığı taraması alanında belirlenmiş geçerli ve güvenilir testlerle kişilerin hangi alanlarda risk grubunda olduğu ile ilgili bilgiler sağlar. Örneğin kişilerin stresle baş etme becerileri, benlik algıları, dikkat ve odaklanma, kişilik yapıları gibi pek çok alanda bireylere geri dönüt verilebilir. Bu sayede risk faktörleri belirlenip kişiye özgü önleyici bir çalışma yapılabilir. Stres düzeyi yüksek bir bireye, stresle baş etme yöntemleri çalışılarak bu anlamda güçlendirme teknikleri uygulanabilir. Öfke problemi yaşayan bir kişi öfke yönetimi konusunda destek alabilir.  

Bizler genelde ruh sağlığı hizmetlerine en son çare olarak başvururuz. Halbuki zorlanmaya başladığımızda, kendimizde psikolojik açıdan bir şeylerin ters gittiğini hissettiğimizde ruh sağlığı hizmetlerine başvurabilirsek daha kısa sürede ve daha az hasar ile normal günlük rutinlere dönebilmemiz mümkün olabilir.

Ruh sağlığı taraması için lütfen ruh sağlığı alanında çalışan meslek uzmanlarını tercih edin. Psikiyatrist dışında, psikolog gibi bir ruh sağlığı çalışanına gidecekseniz lisans alanını mutlaka sorgulayın.

Unutmayın ki, psikolojik açıdan sağlıklı bireyler ancak sağlıklı nesiller yetiştirebilirler. Ruh sağlığımız en az fiziksel sağlığımız kadar kıymetlidir.

Devamını Oku

TRAVMALARIN YIL DÖNÜMÜ ETKİSİ

TRAVMALARIN YIL DÖNÜMÜ ETKİSİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Uzm. Psk. Nergis ÖZDİNÇ

Psikolojik travma kavramını günlük hayatımızda sıkça kullanır olduk. Hatta bu kullanım maalesef travma kelimesinin anlamını değiştirmeye neden oldu. Sanki her yaşadığımız olumsuz bir durum travma etkisi yaratmış gibi davranıyoruz. En başta belirtmek gerekir ki bizi üzen her durum travma etkisi yaratmaz.

Beklenmedik bir şekilde gelen, günlük rutinimizi bozan, korku, kaygı ve panik yaratan ve kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan durumlar psikolojik travma olarak görülür. Örneğin bir trafik kazası, yangın, deprem, sel gibi doğal afetler, şiddet, taciz, kayıp gibi durumlar psikolojik travma yaratır.

Yaşanan travmatik olayların yıldönümü tarihleri bizi etkileyebilir. Travmatik olayın üzerinden yıllar geçse de kişi fizyolojik ve psikolojik olarak yeniden tetiklenebilir. Olayın yıldönümünde olayı hatırlayabilir, o gün ile ilgili düşünceler aklına gelebilir ve fizyolojik tepkiler verebilir. Bu durum kişiye kaygılandırabilir veya depresif duygu durumuna neden olabilir.

Yıldönümlerinde verilen tepkiler veya fark edilen duygular normaldir. Hatta bu süreç iyileşmek için bizlere bir fırsat sunar. Yaşanılan travmatik durumun bizi hangi alanlarda etkilediğini fark ediyor olmak iyileşmenin başlangıcıdır. Bu yüzden tepkilerimiz ve hislerimiz yok sayılmamalıdır. Yıldönümü etkisi günlük ya da haftalık olarak bizi etkilese de geçici olduğunu bilmekte fayda var.

Yıldönümlerinde yapılan anma davranışlarının terapötik etkisi vardır. Bu anma bazen bir tören ile, bazen bir şeyler yazarak veya çizerek bazen de şarkılar ağıtlar söyleyerek olabilir. Herkesin aynı olaya aynı tepkiler vermesini bekleyemeyiz.

Travmatik bir olaydan kurtulmak zaman alır. İyileşmek, fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak yeniden inşa etmeyi gerektirir. Herkesin bu inşa etme süreci farklıdır. Kimileri yıldönümü tepkilerini yaşamaktan kaçınır ve o günü diğer günlerden farklı olmayan bir gün gibi yaşamaya gayret gösterir. Kimilerinde anlamlandırılamayan öfke patlamaları, suçluluk hissi gözlenebilir. Bazıları rüyaları aracılığı ile duygularını dışa vurabilir. Bazıları da keder ve yas içinde görülebilir. Kimileri de sosyal kampanyalara, anma törenlerine katılır. Hepsi kişiye özgüdür ve hepsi normaldir.

Bu süreçte hem kendimize hem de bizim gibi olan kişilere anlayış, sabır ve sosyal destek gösterilmesi, iyileşme sürecinin inşa edilebilmesi için çok kıymetlidir.

Devamını Oku