25 Kasım 2025 Salı
Uzm. Psk. Nergis ÖZDİNÇ
İlişkilerde kurtarıcı rolündeki kişiler, parterinin duygusal, psikolojik veya yaşamla ilgili sorunlarını çözmeyi kendine görev edinir. Karşı tarafı iyileştirme, düzeltme veya değiştirme sorumluluğu üstlenir.
Kurtarıcı rolündeki kişiler, çoğu zaman kendi ihtiyaçlarını ikinci plana alır ve başkalarına iyi gelmekten beslenerek güçlenir. Yüzeyde iyilik, fedakârlık gibi görünen davranışların altında çoğu zaman sevilme, kabul görme, terk edilme korkusundan korunma çabası olabilir.
Kurtarıcı rolü genellikle çocuklukta öğrenilir. Çocuk ailesinde birçok sebepten dolayı erken büyümek zorunda kaldığında bu rol hayatının görevi haline gelebilir. Çocuklukta sık görülen senaryolar şu şekildedir; duygusal olarak zayıf, hasta veya problemli bir ebeveyne sahip olmak, aile içinde sürekli kriz veya kaosun olması, ebeveynler arasında çatışma çözücü yani arabulucu rolünde olmak, küçük kardeşlerin bakım vereni olma sorumluluğu, sevginin fedakârlık ve sorumluluk üzerinden verildiği aile sistemi gibi etmenler sıralanabilir.
Bu senaryolardan en az birinde büyüyen kişiler, ben güçlü olmak zorundayım, işe yararsam değerliğim, ben olmazsam her şey dağılır gibi içsel inançlar geliştirirler. Kurtarıcı, başkalarını kurtarırken aslında kendi yarasını iyileştirmeye çalışır. Yardım ettiği sürece sevildiğine, değer gördüğüne inanır. Çünkü aksi bir inançla yaşayabilmek zordur.
İlişkilerdeki kurtarıcı rolünün sonuçları vardır. Eşitlik bozulur, roller dengesizleşir. Partner pasifleşir ve kurban rolüne geçebilir. Kurtarıcılarda zamanla tükenme, öfke ve kırgınlık birikir. Yakınlıktan ziyade bağımlı ilişki görülür. İki yetişkin yerine, ebeveyn ve çocuk ilişki örüntüleri gözlenir. Sonuç olarak ilişki zamanla zarar görecektir.
Kurtarıcı rolünden uzaklaşmak için elbette öncelikle bunu fark etmek gerekir. Çünkü ancak fark edilince değişim başlar. Değişim için temel adımlardan biri durup düşünmektir. Gerçekten yardım isteniyor mu? Yoksa ben mi öyle düşünüyorum? Bazen yardım istenmeden adım atıyor olabiliriz. Sorumlulukları paylaşmak ve her şeyi üstlenmemeye çalışmak değişimin ikinci adımıdır. Bu süreçte gerektiğinde hayır diyerek sınır koyabilmek sizi koruyacaktır. Duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı fark edebilmek, suçluluk duygusu yerine öz saygıyla hareket etmenize katkı sağlayacak.
Kimseyi kurtarmak zorunda değiliz. Ama kendimizi kurtarmak bizi de ilişkilerimizi de iyileştirecektir.
Çevrenizdeki ilişkileri gözlemlediğinizde, herkes kendi rolünü oynuyormuş gibi hissedebilirsiniz. Biri hep kurtarıcıdır, öteki kurban…biri kontrol eder, diğeri boyun eğer. İlişkilerde benimsenen roller rastlantı değildir. Çoğu çocukluk deneyimlerinin, aile içi ilişkilerin ve öğrenmenin sonucudur. Roller ilişkilerde dengeyi kurabilir de bozabilir de.
İlk olarak içine doğduğumuz aile ilişkilerini model alırız ve o sistemi korumak için rol üstleniriz. Örneğin, sürekli kavga eden ebeveynlerin olduğu ortamda arabulucu veya kurtarıcı rolü alabiliriz. Ebeveynimiz duygusal olarak ulaşılamaz ise uyumlu ve sessiz çocuk rolü edinebiliriz. Çocukken edinilen bu roller yetişkin ilişkilerine taşınır.
En sık görülen ilişki rollerinden biri Kurtarıcı rolüdür. Bu rolde kişi sürekli olarak partnerini düzeltme, iyileştirme, geliştirme veya problem çözmeye çalışır. Kendi ihtiyaçları ikinci plandadır çünkü değerini ancak başkalarına yardım ederek hissetmeyi öğrenmiştir.
Kurban rolünde ise kişi kendini sürekli zor durumda, çaresiz, güçsüz veya mağdur hisseder. Bu davranışı bilinçli değil öğrenilmiş çaresizlik olarak görülür. Kurban rolündeki kişi, sorumlulukları başkasına verir çünkü kendi gücünü küçümser. Suçlu başkaları veya kaderdir. Sorunların çözümü karşısında pasiftir. “Yeterli değilim” algısı vardır.
Kontrolcü rolde kişi, ilişkide her şeyi düzenlemek, yönetmek, planlamak ve kontrol altında tutmak ister. İlişkiyi kontrol ederek güvende kalacağını düşünür. Bu rol güvensiz ve öngörülemez aile ortamında edinilmiş olabilir. “Ben halletmezsem her şey dağılabilir” algısı vardır.
Kaçınan rolü, ilişkide duygusal yakınlık arttığında geri çekilen, duvar ören, mesafe koyan kişiyi tanımlar. Kaçınan kişiler için yakınlık bir tehdit, bağ ise tehlike demektir. Sevdiklerini kaybetmekten korkarlar ama yakınlıktan da çekinirler. Burada yaklaş- kaç döngüsü yaşanır. Bu roldeki kişiler ilişkilerde duygusallıktan kaçar, sorun çıktığında uzaklaşır, fazla yakınlığı boğucu bulur.
Aşırı Uyum Sağlayan rolünde kişi ilişkilerde her zaman iyi, uyumlu, sorunsuz görünmeye çalışır. Bu rolde çatışmadan kaçınma, sınır koymakta zorlanma ve hayır diyememe gözlenir. Dışarıdan çok anlayışlı, fedakâr ve güçlü görünse de içinde değer görmek için kendinden vazgeçme yaşanır. “İyi olursam, sorun çıkarmazsam sevilirim” algısı vardır. Kendini değil de başkalarını merkeze koyarak hayatta kalmayı öğrenmiş olabilir.
Rol döngüsü şu şekilde çalışır; Kurtarıcı kontrolcüyü güçlendirir. Kontrolcü kaçınanı tetikler. Kaçınan kurban rolünü doğurur. Kurban kurtarıcıyı çağırır. Döngü, roller fark edilene kadar böyle devam eder. Roller fark edildiğinde dönüşüm başlar. Şimdi kendine sor. Benim ilişkideki rolüm ne? Bu role neden ihtiyaç hissediyorum? Bu rolü nereden öğrendim?
İlişkilerde oynadığımız roller, geçmişten taşıdığımız görünmez kostümler gibidir. Biz fark etmedikçe sahne aynı oyunla devam eder.
Öğrenciler bu hafta kısa bir tatil sürecine girdiler. Her tatil sürecinde olduğu gibi burada rutinler esneyerek değişebilir. Değişen rutinler öğrenciye ve size hizmet ediyorsa güzel ve verimli bir mola olabilir. Aksi halde okul dönüşünde zorlanma görülebilir.
Ara tatilde amaç, gerçekten ara vermek, molaya çıkmak, biraz dinlenmek, zihinsel ve bedensel olarak yenilenmek, güç toplamak, düşünmek, yeniden başlamak için motive olmak gibi kazanımları olması gerektiği düşüncesindeyim. Bu mola, her yaş grubu öğrenci, öğretmen ve ebeveynler için bir ihtiyaç. Aksi halde neden böyle bir ara tatil uygulaması yapılsın değil mi?
Ara tatil var ve bunun bir amacı var ise neden bu amaçtan uzaklaşıyoruz. Okul yok ama kurs var. Okul yok ama ödev var. Okul yok nasıl olsa geç yatabilirsin, istediğin kadar ekranda vakit geçirebilirsin, yemek ve uyku rutinin bozulabilir algısı tatil süreçlerinde normal karşılanıyor.
Her yaş grubunda düzen oluşturmak sancılı bir süreç. Uyku düzeni, beslenme düzeni, ekran kullanımı düzeni ve benzeri alanlarda rutin kurarken ne kadar zorlandığımızı hatırlayalım. Düzeni, sınırları olmayan bir ara tatil bize en baştan tekrar bir rutin oluşturmaya zorlayacak.
Okul dönüşü sil baştan düzen oluşturmamak için var olan düzeni yıkmadan sadece esneterek ara tatil düzeni kurabildiğinizde bu süreçten verim alarak geçiyor olacaksınız. Saatleri değişmiş olsa da yeni bir uyku saati, yeni beslenme saati, okul saatleri yerine yeni günlük bir plan oluşturmak tatili daha verimli kılacaktır.
Çocuklar sanılanın aksine düzeni, sınırları severler. Gelişim sürecinde kendilerini daha güvende hissetmeleri için bir düzene ihtiyaç hissederler. Bu ihtiyaçları karşılanmazsa zaman yönetimi, günü planlama gibi becerilerini geliştirmekte zorlanacaklardır. Bu sebeple tatil zamanlarında da bir rutininiz olmalı. Haftanızı planlayarak daha verimli hale getirebilirsiniz. Kitap okuma, gezme, film izleme, arkadaş buluşması, ekran kullanımı gibi eylemleri beraber planlayarak ilerleyebilirsiniz.
Tatil haftasının verimli olması için nelere ihtiyaç duyduğunuzu sorgulayabilir. Verdiğiniz cevaplarla günlük planlamalar yapabilirsiniz. Rutinler ve düzen böyle zamanlarda esneyebilir, değişebilir, yeniden oluşturulabilir. Belirsizlik, düzensizlik ve sınırsızlık yerine, var olanı esnetip değiştirerek ilerlemenizi öneririm. Tüm öğrencilere, öğretmenlere ve ebeveynlere verimli bir ara tatil haftası diliyorum.
Uzm. Psk. Nergis ÖZDİNÇ
Toksik olan, yani psikolojik, fizyolojik ve sosyal alanlarda bize zarar veren tüm ilişkilerden kendimizi korumalıyız ama nasıl? Toksik ilişkilerden çıkış yolu, duygusal, bilişsel ve davranışsal farkındalık adımlarını içeren bir süreçtir.
Bu sürecin ilk aşamasında fark etmek, ne yaşadığını anlamak vardır. Toksik ilişkide olduğunun farkına varmak en zor adımdır. Karşı tarafın duygusal manipülasyonları ya da kontrol davranışları ile sürekli suçlu hissetmek, kendini yetersiz görmek ilk işaretler olabilir.
Sınır koymak ve duygusal alanını korumak bir sonraki adım olabilir. Toksik ilişkilerde sınırlar genellikle ihlal edilir. Her zaman karşı tarafın kararlarına evet diyorsanız “hayır” diyebilmek öğrenilmeli. “Hayır ben bunu istemiyorum” veya “Böyle olsun istiyorum” diyebilmek karşı tarafı cezalandırmak değil aksine kendini ve sınırlarını korumaktır. Yapamadığınızda tek tarafın yönetici olduğu bir hayat yaşanmış olur. Söz hakkınızın olmadığı bir hayatta başka duygusal ve psikolojik problemler de kendini gösterebilir.
Bu süreçte destek almak çok önemli. Bu çıkış yoluna tek başına çıkmak zordur. Toksik ilişkilerde kişi kendini genellikle izole olmuş hisseder. Güvenilir bir arkadaş, aile üyesi ya da bir uzman ile konuşmak duygusal destek sağlar. Profesyonel bir destek almak, suçluluk ve bağımlılık döngüsünden çıkmayı kolaylaştırır.
Kendine dönmek ve özsaygıyı yeniden kurmak özellikle ilişki sonrasındaki gücümüz olacak. Kendi ilgi alanlarına dönmek, küçük hedefler koymak, kendine şefkatli davranmak, özgüveni yeniden inşa etmeye destek olur. Yıkıldığın yerden değil, yeniden doğduğun yerden başlamayı seçmek bu yolculukta bizi daha güçlü yapacak.
Ders almak çıkış yolunda bize rehber olur. Toksik ilişki bir derstir ama aynı döngüyü tekrar etmemek için farkındalık gerekir. Bir sonraki ilişkide aynı kalıplar fark edildiğinde durabilmek iyileşmenin kanıtı olacaktır.
Toksik ilişkilerden güçlenerek çıkmak mümkün. Hayat, bir ilişki bittiğinde bitmez aksine kendini kaybettiğinde biter. Çıkış yolu için “sen” gereklisin. Kendini korumak bencillik değil, özsaygıdır. Hayır diyebilmek bir güçtür. Destek istemek zayıflık değildir. Bu çıkış yoluna önce kendini severek başla. Çıkış yolu “Ben artık böyle hissetmek istemiyorum” farkındalığı ile başlar.
Toksik ilişki, bireylerin psikolojik, duygusal ve fiziksel olarak zarar gördüğü; destek, saygı ve güven yerine stres, değersizlik ve tükenme duygusunun hâkim olduğu ilişkidir. Bu tür ilişkilerde partnerlerden biri ya da ikisi, farkında olarak ya da olmayarak birbirine zarar verir. Toksik, kelime anlamı ile zehirli demektir ve bu tür ilişkiler zamanla bireyin özsaygısını, ruh sağlığını, sosyal yaşamını hatta fiziksel sağlığını bile olumsuz etkileyebilir.
Toksik ilişkilerde sıklıkla rastlanan davranış kalıpları vardır. Sık sık “Bizim ilişkimiz toksik olabilir mi?” diye soruyorsanız, aşağıda sıralanan davranış örneklerine bakabilirsiniz.
Manipülasyon: Partnerine kendi istediğini yaptırmak için duygu sömürüsü, suçluluk hissettirme ve tehdit gibi yöntemlere başvurma gözlenir. “Eğer bunu yapmazsan beni sevmiyorsun demektir” gibi ifadelerle baskı kurulmaya çalışılır.
Gaslighting – Gerçekliği Çarpıtma: Partnerin kendinden şüphe etmesine yol açacak şekilde olayların inkâr edilmesi veya çarpıtılması gözlenir. “Sen uyduruyorsun, ben öyle bir şey demedim” gibi cümleler ile kişinin algısı sorgulanır hale getirilir.
Aşağılama ve Küçük Düşürme: İlişki içinde alay etme, küçümseme ve sürekli eleştirme söz konusudur. Başarıları görmezden gelmek ya da değersizleştirme cümleleri sıklıkla kurulur.
Aşırı Kontrol ve Kıskançlık: Kiminle görüştüğünü ne giydiğini ne zaman nerede olduğunu sorgulama ve sınırlama davranışları dikkat çeker. Sosyal medya şifrelerini isteme, telefon karıştırma hatta belirli uygulamalarla takip etme gibi sınırların ihlal edildiği davranışlar vardır.
Suçlama ve Kurban Rolü: Kendi hataları için sürekli karşı tarafı suçlama eğilimi dikkat çeker. Her zaman ve her durumda mağdur olduğunu iddia ederek sorumluluktan kaçma gözlenir.
İlgisizlik ve İhmal: Partnerin ihtiyaçlarına, duygularına, varlığına duyarsız kalınır. Partner yokmuş gibi hareket edilir.
Tehdit ve Gözdağı Verme: İlişkide sıklıkla terk etme, zarar verme veya sosyal çevrede itibarsızlaştırmakla tehdit etme davranışları hakimdir. Bazen sessizlikle cezalandırma da gözlenir.
Duygusal Bağımlılık: Partnerinin kendisi dışında biriyle vakit geçirmesine tahammül edememe şeklinde kendini gösterir. “Sensiz yaşayamam” gibi ifadelerle bağımlılık ilişkisi kurulur.
Güvensizlik Yaratma: Sürekli yalan söyleme, sözünde durmama, sadakatsizlik gibi davranışlarla güvensizlik yaratılır. Gelecekle ilgili belirsizlik oluşturarak partnerin ilişkide tedirgin hissetmesine yol açar.
Duygusal Dalgalanmalar ve Patlamalar: Bir gün aşırı sevgi gösterip ertesi gün yok sayma davranışı hakimdir. Ani öfke patlamaları, sonrasında pişmanlık ve özür döngüsü görülür.
İlişkide kurulan bazı cümleler toksik ilişkilere dair uyarı işaretleri taşıyabilir. “Senin için nelerden vazgeçtim ben”, “Ben olmasam seni kimse çekemezdi”, “Beni sen bu hale getirdin” gibi cümleler toksik ilişkide sıklıkla kurulur.
“Bizim ilişkimiz toksik mi?” sorusuna şimdi farkındalıkla cevap verebilirsiniz. Toksik ilişkilerden çıkış yolu konusunu bir sonraki yazıda detaylı inceleyeceğiz.