eşya depolama
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
bandstanddiaries.com
sakarya escort belek escort adana escort antalya escort ankara escort aydın escort bursa escort gaziantep escort istanbul escort samsun escort balıkesir escort mersin escort konya escort eskişehir escort izmir escort sınav analizi denizli vip transfer kocaeli escort malatya escortmaltepe escort muğla escort manisa escort sivas escort tekirdağ escort tokat escort uşak escort yalova escort yozgat escort trabzon escort afyon escort aksaray escort amasya escort ardahan escort artvin escort bartın escort bayburt escort bolu escort burdur escort çanakkale escort çankırı escort çorum escort edirne escort elazığ escort erzurum escort erzincan escort kırşehir escort van escort zonguldak escort giresun escort gümüşhane escort hakkari escort ığdır escort ısparta escort kahramanmaraş escort karabük escort karaman escort kars escort kastamonu escort kırklareli escort kütahya escort nevşehir escort niğde escort ordu escort osmaniye escort rize escort şanlıurfa escort siirt escort sinop escort şırnak escort tunceli escort yozgat escort tokat escort tekirdağ escort kütahya escort balıkesir escort aydın escort edirne escort sivas escort uşak escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort vergi konseyi görüntülü sohbet urla siyaset haberleri ankara magazin istanbul magazin yalova magazin kütahya magazin elazığ magazin adıyaman magazin tokat magazin sivas magazin batman magazin erzurum magazin afyon magazin malatya magazin ordu magazin trabzon magazin mardin magazin eskişehir magazin denizli magazin muğla magazin van magazin aydın magazin tekirdağ escort balıkesir magazin samsun magazin kayseri magazin manisa magazin hatay magazin diyarbakır magazin mersin magazin kocaeli magazin gaziantep magazin konya magazin sakarya magazin antalya magazin bursa magazin izmir magazin istanbul otomobil fiyatları istanbul ekonomi istanbul eğitim istanbul seyahat istanbul gezi rehberi antalya alışveriş merkezleri antalya ticaret
Nuri Böcekbakan

Nuri Böcekbakan

25 Temmuz 2025 Cuma

15 Temmuz! Birlik Günü..

15 Temmuz! Birlik Günü..
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bizleri yaratan ve yaşatan, varlığın tek sahibi, tek hâkimi, mülkünde ve idaresinde ortağı olmayan yüce Allah’a sonsuz hamdolsun. Âlemlere rahmet, son nebiye salat ve selam olsun.

Değerli Okurlarım!

Önümüzdeki Salı  günü Yüce Rabbimizin yardımı, devletimizin dirayeti, milletimizin cesaretiyle küresel şer odaklarına ve onların taşeronluğunu yapan FETÖ’ye karşı elde ettiğimiz destansı zaferimizin Dokuzuncu yıl dönümü. Bizler, tarihin her döneminde olduğu gibi 15 Temmuz gecesinde de kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir kez daha omuz omuza verdik. Minarelerden yankılanan salâlar eşliğinde; birlik, beraberlik ve dayanışma ruhuyla hep birlikte meydanlara akın ettik. İstiklâl Şairimizin, “Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:/İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek” mısralarında ifade ettiği gibi vatanımız ve milletimiz üzerinde oynanmak istenen kirli oyunları hep birlikte boşa çıkardık. 15 Temmuz, aziz milletimizin hiç kimsenin boyunduruğu altına girmeyeceğinin, zalimin karşısında asla eğilmeyeceğinin son örneğidir. 15 Temmuz, azmin ve cesaretin zillete ve korkaklığa galebe çaldığı şanlı bir direniştir.

Bir makinenin düzgün çalışabilmesi ancak onu oluşturan parçaların her birinin sağlam ve çalışır durumda olmasıyla mümkündür. Bir parçası eksik ya da bozuk olan bir makine ya hiç çalışmayacak ya da çalışsa bile istenilen performansı vermeyecektir.

Düzenli ve güvenli bir toplum da böyledir, yani arzulanan ideal toplum; temelinde güçlü birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu bulunan toplumdur. Bu birliği sağlayamayan toplumların hiçbir ferdi için huzurdan söz etmek mümkün değildir.

Hz. Peygamber (s), birlik ve beraberliğin yaşanabilir bir toplum hayatı için ne denli ehemmiyet arz ettiğini, toplumu bir bedene, toplumu oluşturan fertleri de o bedeni meydana getiren organlara benzeterek anlatmaktadır:

Müminler birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede tıpkı bir organı rahatsızlandığında, diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer. (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Vücuttaki hasta bir organ diğer organları da etkiler ve zamanla bütün bedeni sararak onu zayıf ve güçsüz düşürür. Benzer şekilde kin, nefret, haset, sevgisizlik, saygısızlık, anlayışsızlık, müsamahasızlık vb. manevi hastalıklar da birliği ve beraberliği yok ederek toplumun temellerini kemirir, zayıflatır ve güçsüz duruma düşürerek onu dış müdahalelere açık hale getirir.

İslam davetinin sekteye uğramaması için Müslümanlar arasındaki kardeşliğin, birbirine kenetlenmenin son derece önemli olduğunun farkında olan Hz. Peygamber (s), birliğin ve beraberliğin muhafazası için azami gayret göstermiştir. Her fırsatta inananların yekvücut olmalarına vurgu yapan Hz. Peygamber (s) söyle buyurur:

“Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim cennetin ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın.” (Tirmizî, Fiten, 7).

Hz. Peygamber’in Müslümanlar arasındaki birliğe, beraberliğe, birbirine kenetlenmeye önem vermesi, hiç kuşkusuz ilâhî bir öğretinin sonucudur. Zira Allah, Hz. Peygamber’e birliğe ve beraberliğe dair çok sayıda ayet vahyetmiştir:

Hepiniz Allah’ın size uzattığı ipine (Kur’an’a) sımsıkı tutunun. Sakın ayrılığa düşmeyin. Hele Allah’ın size nasip ettiği birlik ve beraberlik nimetini bir düşünün. Hani siz vaktiyle birbirinizle kanlı bıçaklı idiniz, ama Allah kalplerinizi birbirinize ısındırdı ve O’nun lütfettiği iman nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Yine siz vaktiyle bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz; Allah sizi oraya düşmekten de kurtardı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki, doğru yoldan şaşmayasınız. (Âl-i İmrân 3/103)

و “(Ey Müminler!) Allah’a ve elçisine itaat edin; aranızda çekişip birbirinize düşmeyin. Aksi halde yıpranır, güç kaybedip dağılırsınız. Allah yolunda karşılaştığınız sıkıntı ve zorluklara göğüs gerin. (Unutmayın ki) Allah, zor zamanda sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl 8/46)

Birlik ve beraberliğin çöküşü aslında toplumun çöküşüdür. Zira tarih, birlik ruhunu kaybeden toplumların nasıl dağıldıklarının ve tarih sahnesinden nasıl silindiklerinin örnekleriyle doludur.

Rasulullah (s) temel ilkeyi koymuştur:

Kendisi için istediğini mümin kardeşi için de istemeyen (tam anlamıyla) iman etmiş olmaz. (Tirmizî, Sıfatü”l-kıyâme, 59)

Müslüman, imanı gereği iyi olmak zorundadır.

Müslüman, imanı gereği ayrılığa gayrılığa fırsat vermemek zorundadır.

Müslüman, imanı gereği fesattan, bozgunculuktan uzak durmak zorundadır.

Müslüman, imanı gereği yaşadığı topluma karşı sorumluluk duymak zorundadır.

Değerli Okurlarım!

Bizler ümmet birliğini muhafaza konusunda sınıfta kaldık, başaramadık. Bugün İslam beldelerinde gördüğümüz bütün olumsuzlukların temelinde ümmet birliğini ve beraberliğini kaybetmemiz vardır. Rasulullah’ın (s) gösterdiği bu temel ilkeyi muhafaza edememek vardır.

Ümmet birliğini kaybettiğimiz için Filistin’de hala yüreğimiz ağrıyor.

Ümmet birliğini kaybettiğimiz için Doğu Türkistan’da ciğerimiz kanıyor.

Ümmet birliğini kaybettiğimiz için daha dün Bosna’da soykırıma uğradık.

Yemen’de körpe bedenler açlık ve susuzluktan kuruyor.

Suriye ne olacak hala belirsiz. Velhasıl, dünyanın her köşesinde bir bütün olan ümmet bedenine ait sızlayan bir parçamız var.

Değerli Dostlar!

Müslüman “nemelazımcı” olamaz; yaşadığı toplumda olup bitenlere karşı duyarsız davranamaz.

Hiçbir şeye karışmamak, etrafta olup biten olumsuzluklara karşı ses çıkarmamak ve toplumda bir takım vakalar meydana geldiğinde de “ben hiçbir şeye karışmadım, ben yapmadım, ben etmedim!” diyerek kendini iyi bir vatandaş gibi göstermeye çalışması kişiyi sorumluluktan kurtaramaz. Zira toplumu yaralayan, düzeni bozan, toplumu çökerten gayrı ahlaki hususlara ses çıkarmamak bizatihi sorumsuzluktur.

Bu konuda Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşanmış meşhur bir olay anlatılır:

Malumunuz Kanuni dönemi Osmanlı’nın en muhteşem dönemidir. Sultan Süleyman, “günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?” diye devletin akıbetini düşünür. Yazdığı bir mektubu sütkardeşi meşhur âlim Yahya Efendi’ye gönderir. Mektupta, “Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün izmihlale uğrar mı?” diye sorar.

Yahya Efendi mektubu okuduktan sonra mektubun altına “Neme lazım be Sultanım!” diye yazar ve sultana tekrar gönderir.

Böyle bir cevap beklemeyen Sultan Süleyman biraz şaşırır. Fakat Yahya Efendi’nin ahlakının güzelliğini, bir Osmanlı sultanına karşı saygısızlık yapmayacağını da iyi bilen Sultan Süleyman, “acaba bu cevapta bizim bilmediğimiz bir mana olabilir mi?!” diye düşünür. Bunu bilmenin en iyi yolu Yahya Efendi’yle bizzat görüşmek olduğuna karar verir ve Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına giderek der ki:

-Yahya Efendi! Mektubuma cevap ver! Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al!

Yahya Efendi şöyle bir bakar:

– Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuz üzerinde iyice düşündüm ve kanaatimi size açıkça arz ettim.

– İyi ama ben bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “Neme lazım be Sultanım” demişsiniz. Sanki “beni böyle işlere karıştırma!” der gibi.

Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu müthiş açıklamasını yapar:

– Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olursa, işitenler de ‘neme lazım’ deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yerse, bilenler de bunu söylemeyip susarsa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkarsa, bunu da taşlardan başka kimse işitmezse, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…

Yahya Efendi’yi sükûnetle dinleyen sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da kendisini ikaz eden böyle bir âlim olduğu için Allah’a şükreder.

Değerli Kardeşlerim!

Nemelazımcılığın çoğaldığı bir toplum çökmeye başlayan bir toplumdur.

Birlik ve beraberliğini kaybeden toplumların güçsüzleşmesi, saldırılara mukavemet gösteremeyip çökmesi mukadderdir. Dolayısıyla bunu çok iyi bilen sinsi düşmanlar her fırsatta milletin arasına nifak tohumları, kin ve nefret tohumları ekerler. Çünkü, birbiriyle didişmekten dolayı asıl düşmanı ve düşmanlığı göremeyecek duruma gelmiş olan bir toplum, düşman için kolay bir lokma haline gelir.

Türkiye’miz için söylersek: yüzyıllardır saldırılarına ara vermeden devam eden düşmanlar, her yolu denemiş, her türlü nifak tohumlarını bu güzel topraklara saçmak için bütün gayretini seferber etmiştir. Alevi-Sünni, sağcı-solcu, Türk-Kürt, müslim-gayrımüslim, yani din, dil, ırk, mezhep ve meşrep farklılıklarını fırsat bilenler, bunlar üzerinden toplumu ayrıştırmanın, toplumu birbirine düşürmenin planlarını yapmaktadırlar.

Modern dünya düzeninde emperyal devletler toprakların fiilî işgaliyle değil, o toprakları istedikleri gibi; kendi çıkarlarına uygun bir şekilde yönet/tir/me peşindedirler. Toplumun dinî, milli ve kültürel değerlerini yok edip o toplumu kolay sömürülebilir hale getirmenin peşindedirler.

İşte bundan Dokuz yıl önce; 15 Temmuz 2016’da, aziz vatanımızın böyle bir saldırıyla karşı karşıya kaldığını gördük.

Dinî cemaat görünümlü fakat gerçekte emperyal güçlerin maşası olan hain bir örgütün darbe girişimine şahit olduk.

Hain emellerine ulaşmak için din dâhil hiçbir kutsal tanımayan, Allah’a kul olmak yerine emperyal efendilerine köle olmayı tercih eden bir alçak örgüte şahit olduk.

Bu örgüt, Allah’ın dinine değil, uşaklığını yaptığı şer güçlere hizmet etmiştir ve etmektedir.

Örgütün gerçek yüzü ortaya çıkınca, kandırıldıklarını anlayan bu milletin asil evlatları yollarını bu örgütten ayırdılar. Çok net söylüyorum: hâlihazırda bu örgütle yollarını ayırmayanlar bu vatanın evlatları değil, en sıkıntılı zamanlarında Arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandıranların  çocuklarıdırlar.

Peki sonuçta ne oldu?

Onlar, bu milletin birlik ve beraberlik ruhunu hesaba katmamışlardı.

Onlar, yüzyıllardır bölmeye, parçalamaya çalıştıkları bu milletin her defasında bir araya gelme kabiliyetini hesaba katmamışlardı.

Onlar, bu milleti bir arada tutan esas mayanın “söz konusu vatan ise gerisi teferruat” olduğunu hesaba katmamışlardı.

Yüce Rabbimiz, yüzyıllarca İslam’a hizmet etmiş bu toprakları ve bu toprakların öz evlatlarını her daim bir ve beraber eylesin.

Birliğimize ve dirliğimize göz dikenlere fırsat vermesin.

Hainlerle mücadelede hepimize azim ve kararlılık lütfeylesin.

Devletimize, silahlı kuvvetlerimize, emniyet güçlerimize ve bu vatan için fedakârlıktan kaçınmayan aziz milletimize güç, kuvvet ve başarılar versin.

15 Temmuz! Birlik Günü..

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Marsbahis
deneme bonusu veren siteler