22 Kasım 2024 Cuma
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ OLMAK
DİL KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DERTLEŞME (2)
Kaygıyla mı Yaşıyorsunuz? Endişe ile Başa Çıkmanın Çeşitli Yolları
“Çağdaş Türkiye yolunda emek veren öğretmenlerimizin günü kutlu olsun”
EDİRNE’DE MAHALLE KÜLTÜRÜ -3-
Sanatta Özne Sorunu-2
Kıymetli Okurlarım! En Kalbi duygularımla sizleri saygı ile muhabbetle özlemle selamlıyorum.
“Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!” (Fussilet, 41/30)
Süfyan b. Abdullah es-Sekafi’den (r.a.); “Ya Rasûlallah, bana İslam’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim », dedim. Rasulullah şöyle cevap verdi: “Allah’a inandım de, sonra da (da istikametten ayrılma) dosdoğru ol.” (Müslim, el-Câmiu’s-Sahîh, İman, 62)
İMÂN
Dünyevi ve uhrevi boyutuyla hayatı anlamlandırma hususunda en büyük imkân olan İmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir. “Sağlamlaştırmak, kesin karar vermek, tasdik etmek” mânasındaki akd kökünden türeyen i’tikâd da “iman” karşılığında kullanılır. Terim olarak iman genellikle “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır. Bu inanca sahip bulunan kimseye mü’min, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de müslim/müslüman denir. (Temel İslam ansiklopedisi, İman Maddesi, 333-334)
İman kalbe atfedilen bir eylem olmakla birlikte, cennet ehlini iman ve sâlih amel sahiplerinin teşkil edeceği belirtilerek imanla ilâhî emirlere uymak/istikamet sahibi olmak arasında sıkı bir ilişki bulunduğuna dikkat çekilir.
İSTİKAMET
İstikamet, Kur’an’ın en temel ilkelerinden biridir. Sözlükte doğruluk, dürüstlük, adalet, i’tidal, itaat, sadakat, dürüstçe yaşama, sebat ve kararlılık gibi anlamlar verilmektedir.
İstikamet, doğru yaşam biçimini ve İslam’da kabul gören değerleri temsil eden bir anlama sahiptir. İman, ibadet, ahlaki değerler ve toplumsal davranışları daha iyi anlama hususunda bu kavramın merkezi bir önemi vardır. İstikamet, eğriliğin zıddı olarak da kullanılır. İstikamet, sadece doğru bir çizgide yürümeyi değil, aynı zamanda yanlışları düzeltmeyi de ifade eden bir anlama sahiptir.
İstikametin anlık değil, tüm hayatı kuşatan bir yapı arz etmesi gerekir. Kur’an’ın başlangıcında, Fatiha’da yer alan, her gün yaptığımız duamızda, Rabbimizden istikamet üzere olmayı isteriz. Yaradan’a münacatta ilk sıra, müstakîm yola ulaşmaktır. Bir müminin namazda defalarca Allah’tan isteği, istikamet üzere bir yaşam sürmektir.
SIRÂT-I MÜSTAKÎM
Sırat-ı müstakîm ifadesi, sözlükte “yolcuların sürekli gidip geldikleri işlek yol; dosdoğru ve apaçık yol” anlamındaki sırat ile “doğru, düzgün, mu’tedil ve dengeli” manalarına gelen müstakîm kelimelerinden oluşan bir terkiptir.
Kur’an-ı Kerim’de ayetlerde müstakîm kelimesiyle nitelenen yol, hayat tarzını simgelemektedir. Yüce Allah’ın Kur’an ile bize bildirdiği, Hz. Peygamber’in de bizzat kendi hayatında yaşayıp bizi davet ettiği hak ve hakikat yolu, ayet ve hadislerde sırat-ı müstakîm ifadesiyle anlatılmaktadır.
Sırat-ı müstakîm tabirinin tam olarak neyi ifade ettiğini en iyi şekilde Allah Rasûlü’nün (s.a.s.) anlatımından öğrenmekteyiz. Abdullah b. Mes’ud’un (r.a.) anlattığına göre Hz. Peygamber (s.a.s.) bir gün yere düz bir çizgi çizdi ve etrafında toplanan sahabeye şöyle dedi: “İşte bu Allah’ın (c.c.) dosdoğru yoludur.” Sonra da bu düz çizginin sağ ve sol taraflarına başka çizgiler çizerek, “Bunlarda diğer yollardır ki her birinin başında bir şeytan bulunmakta ve kendi yollarına çağırmaktadır.” dedi ve
“İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır…” (En’am, 6/153) ayetini okudu. (Darimi, Mukaddime, 23)
Kur’an-ı Kerim’de sırat-ı müstakîm ifadesinin ilk olarak geçtiği yer Fatiha Suresinin şu ayetleridir:
“Bizi dosdoğru yola; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil.” (Fatiha Suresi 6-7) Burada sırat-ı müstakîm, kendilerine nimet verilenlerin yolu olarak nitelendirilmektedir. Kendilerine nimet verilenlerin kimler olduğunu da Yüce Rabbimiz insanlık tarihine atıf yaparak bizlere bildirmektedir:
“Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisa, 4/69.)
Kur’an’a göre sırat-ı müstakîm üzere olmak demek, Allah’a hakkıyla kulluk yapmak demektir.
“Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse ona hakkıyla kulluk edin. İşte bu, dosdoğru yoldur.” (Âl-i İmran, 3/51)
Rabbimizin, ‘Benim gösterdiğim dosdoğru yol işte budur; size düşen de bu yolda yürümektir.’ dediği bu dosdoğru yolun dinî ve ahlaki ilkelerini (yukarıda okuduğum) En’am, 151-152. şu şekilde sıralanmaktadır:
Hiçbir şeyi Allah’a şirk koşmamak,
Anne-babaya iyi davranmak,
Fakirlik endişesiyle çocukları öldürmemek,
Zina vb. çirkinlikleri açık ya da gizli işlemekten uzak durmak,
Haksız yere bir cana kıymamak,
Yetimin malını haksız yere yememek,
Ölçü ve tartıda dürüst olmak,
Yakın akrabaya karşı bile olsa adil olmak ve verilen sözde durmak.
Kısacası Allah’ın bütün emirlerine uyup yasaklarından sakınmak, sırat-ı müstakîm üzere olmanın ta kendisidir.
“İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.” (Ahzab, 33/21)
Hz. Peygamber, Kuran-ı Kerim’in yaptığı tekliflerin -yani emir ve yasakların- tamamını hayatında yaşamış ve böylece bize istikamet örnekliği yapmıştır. Üsve-i hasene bu demektir. Allah tarafından “âlemlere rahmet” ve üstün ahlakıyla insanlığa “en güzel örnek” olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.s.) de istikamet peygamberi ve rehberidir. Şüphesiz onun istikametinin kaynağı Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’dir “Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin.” (Kalem, 68/4) ayeti Hz. Aişe’nin “Onun ahlakı Kur’an idi.” (Müslim, Müsâfirîn, 139) sözü Hz. Peygamber’in müstesna konumunu en güzel şekide anlatmaktadır. Peygamber Efendimiz Kur’an’ın rehberliğinde istikametini belirlemiş, onu bizzat hayatına uygulayarak Müslümanlara, hatta bütün insanlığa istikamet örneği/rehberi olmuştur.
İslam’ın iki temel kaynağı olan Kur’an ve Sünnet, kıyamete kadar istikamet üzere kalmanın yol haritasını insanlara anlatır. Hz. Peygamber, Veda Haccı’nda irad ettiği Veda Hutbesi’nde, “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız müddetçe yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvattâ, Kader, 3) buyurmuştur. İslam dairesine girişin anahtarı olan imandan sonra bu imanda sabit kalmak ve gerek ibadetlerde gerekse tutum ve davranışlarda gereğini yerine getirmek, kısacası istikamet üzere olmak İslam’ın özünü teşkil eder.
Allah Resûlü (s.a.s.) bunun için, Hûd suresindeki “Emrolunduğun gibi istikamet üzere (dosdoğru) ol!” ayet-i kerimesine işaret edip istikamet üzere kalmanın zorluğuna dikkat çekmiş, Hûd Suresi beni yaşlandırdı, (Tirmizî, Tefsiru Sûre, 56/6) buyurmuştur.
Hz. Peygamber’in Kur’an’da ve sahih sünnette tasviri yapılan hayatı, bizim sırat-ı müstakîm üzere olmamızın ya da istikamet sahibi olmamızın/kalmamızın tek örneğidir. İstikamet rehberi olan Peygamber Efendimizin hayatında çok sayıda istikamet örneği görmek mümkündür. Bunlardan bir kısmı şöyle sıralanabilir:
Allah’a Kulluk Bilinci
Peygamber Efendimiz Allah’a ibadet etmekten büyük mutluluk duyar, İslamiyet’in temeli olan namaz, zekât, hac ve oruç gibi ibadetlere büyük önem verirdi. Farz namazlara ilaveten bazen yoruluncaya kadar nafile namaz kıldığı olurdu. Gecenin bir kısmında uyur ve dinlenir, özellikle son üçte birinde uyanır ve bir miktar namaz kılardı. Farz olan ramazan orucu dışında da oruç tutardı. Ramazan ayının son on gününde mescidde itikâfa çekilerek bütün vaktini ibadetle geçirirdi. Eline geçen para veya malları iki üç günden fazla tutmaz ve ihtiyaç sahiplerine verirdi. Allah’ı her durumda anıp zikreden Peygamberimizin günlük dua ve zikirleri vardı. (Peygamberimiz, İman ve İstikamet, DİB Yayınları, 1. Baskı, Ağustos 2023, 37-38) İbadetleri ölçülüydü. Ashabına güçlerinin yettiği kadar ibadet yapmayı tavsiye ederdi. Allah katında en değerli ibadetin az da olsa devamlı yapılanı olduğunu söylerdi. (Peygamberimiz, İman ve İstikamet, 38)
İslam’ı Tebliğde Sebat ve Kararlılık
Her Hususta İtidal ve Denge
K.Kerim’de yüce Allah Müslümanları “aşırılıklardan uzak mutedil, yani orta yolu tutan bir ümmet”(Bakara Süresinin 2/143) olarak vasıflandırmıştır. Peygamber Efendimiz de ifrat ve tefrite düşmeden her hususta dengeli davranmayı tavsiye etmiş ve kendi hayatında da örnek olmuştur. İbadet maksadıyla olsa bile kişinin ailesinin ve kendisinin haklarını göz ardı ederek normalin ötesinde bir tutum ve davranış sergilemesini doğru bulmamış, hatta bunu sünnetten yüz çevirmek olarak görmüştür. (Peygamberimiz, İman ve İstikamet, 40)
Doğruluk ve Güvenilirlik
Peygamber Efendimizin en dikkat çekici ve en önemli özelliklerinden biri doğru ve güvenilir bir insan oluşudur. “Ya Rasûlallah, bana İslam’ı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim », dedim. Rasulullah şöyle cevap verdi: “Allah’a inandım de, sonra da (da istikametten ayrılma,yani dosdoğru ol.” (Müslim, el-Câmiu’s-sahîh, İman, 62.)
“Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da istikamet üzere olan, Allah’a itaatten hiç şaşmayan kimseler geleceklerinden korku duymaz ve geride bıraktıklarına da üzülmezler. Yalnızca bunlar melekler tarafından cennetle müjdelenir ve onların dostu olabilirler.” (Fussılet, 41/30)