10 Mart 2025 Pazartesi
Recep Çınar
Yarın 28 Şubat! Siyasi tarihimize kara bir leke olarak düşen 28 Şubat “Post Modern” darbesi, 28 yıl önce 28 Şubat 1997 tarihinde yapılmıştı. Bu olayı 40 yaş altındakiler pek bilmez! Askerler, “Şeriat geliyor” bahanesiyle darbe yaparak merhum Erbakan’ın Başbakanı olduğu “Refahyol hükümetini” istifaya zorladılar. Darbeden 4 ay sonra Refahyol hükümeti gitti, ama darbenin Türkiye’ye faturası 250 milyar dolar oldu! Ve bu darbe, 28 yıldır ülkemizde her sahada menfi etki yaptı, yapmaya da devam ediyor!
Önce Şunları Bilmek Lazım:
Peki, “Erbakan Hükümeti” Neler Yapmıştı?
Erbakan’ın yaptıkları bunlarla da sınırlı değil. İşte darbenin nedenlerini daha iyi anlamayı sağlayacak komplo teorisi!
Darbe Süreci Aczmendilerle Başladı:
28 Şubat darbesine meşru zemin oluşturmak için Müslim Gündüz, Ali Kalkancı (alkolik) ve Fadime Şahin (telekız)… gibi kurgusal karakterler kullanıldı. Sahaya sürülen en etkili figür ise Elazığlı Müslim Gündüz’dü. Daha önce alkolik olduğu ileri sürülen Gündüz, (güya) imana gelmiş ve kısa sürede tarikat şeyhi oluvermişti! Hemen her gün TV ekranlarına çıkarılıp Kemalist rejimi yıkacağını, çok paralarının ve askerlerinin olduğu palavralarını savuruyordu. Birilerine göre artık darbe için meşru bir zemin oluşturulmuştu!
Darbede Amerika Ve İsrail’in Parmağı Var!:
Milli İstihbarat Teşkilatında görevli merhum “Mahir Kaynak”a göre “Postmodern” darbenin arkasında Erbakan’ın Amerika ve İsrail’e karşı tutumu var. Mahir Kaynak’ın Samanyolu Haber TV’ye yaptığı açıklamalar şöyle idi; “Rahmetli Erbakan Hoca, Amerika ve İsrail’e karşıydı. Hatta Amerika ile mücadele edeceğini söylüyor ve bu mücadelede İslam âlemini birleştirmek istiyordu.
Komploculara göre 28 Şubat’ın bir diğer nedeni, Başbakan Erbakan’ın başlattığı “havuz projesi”. Kamu kurumlarının ihtiyacını karşılamak için havuz sistemi kuruldu. Paralar tek bir havuzda toplanacak ve ihtiyacı olan kurum ihtiyacı kadar parayı havuzdan çekecekti. Bu ise bankaların ve büyük sermayelerin işine gelmedi, çünkü onların yerine halk kazanacaktı! Bunun için de darbe zemini hazırlandı. Halbu ki Erbakan Hoca’nın, Milli Görüş hareketini başlattığı ilk günden beri iki temel hedefi vardı. Bunlardan birisi Adil Düzen vasıtasıyla ezilenlerin hakkını ezenlerden almak ve adil bir ekonomik düzen kurmak, ikincisi de Siyonizm’le mücadele ederek Müslümanları bir araya getirmek ve alternatif bir dünya düzeni kurmak.
Paranın Patronları Yaptı: Yine ekonomiyle alakalı bir komplo teorisi! Bu teoriye göre de Erbakan dönemiyle yükselişe geçen Anadolu ve yeşil sermaye’den para baronları rahatsız oldu ve darbe için düğmeye basıldı.
Genelkurmay II. Başkanı Çevik Bir’in İsrail’le Yaptığı Anlaşma: Savunma Ekonomisi Uzmanı Emekli Binbaşı Yakup Evirgen’in iddiasına göre 28 Şubat’ın bir nedeni de Çevik Bir’in İsrail’den 150 milyar dolarlık satın alım planıdır. “28 Şubat döneminin Generali Çevik Bir’in İsrail ile yaptığı bir savunma malzeme alım planı var, 20 yıla sâri (geçici) olarak. İşte Kara, Hava, Deniz kuvvetlerinin ihtiyaçları olan tüm malzemeler için ayrılmış olan projeleri alt alta koyup 150 milyar dolarlık bir alım öngörülüyor!
Dini Yaşantılar Baskı Altına Alındı: “28 Şubat”ın asıl nedeni ne olursa olsun dindar kesim kasıtlı olarak hedef alındı. Kamuoyunda İslamcı kimliğiyle tanınan Müslümanlar için cadı avı başlatıldı! İslamcı kesimin (onlara göre) önde gelenleri hapislere atılarak toplum sindirilmeye çalışıldı. Dini kitaplar yasaklandı, ailesinde başı kapalı olan subaylar fişlendi, hatta askerler ordu evlerine eşlerini bagaja sokarak girmek zorunda kaldı! Daha neler neler!…
28 Şubat Post Modern Darbesinin üzerinden 28 yıl geçti.
Peki, Hedef Ne İdi?:
Zamanın Başbakanı Erbakan’ı ve Milli Görüş’ fikriyatını yok etmek, ülkenin kalkınmasının önünü kesmek ve milletin ayağa kalkmasını önlemekti! Bu oyuna maalesef bazı Generaller ve Yüksek Bürokratlar da alet oldular.
Erbakan denilince, akıllara kalkınma geliyordu, ağır sanayi geliyordu, refah geliyordu, istihdam geliyordu….
Sonuç mu?:
Prof. Dr. Burhanettin Can, 03.02.2017 Tarihli Milli Gazete’deki Köşesinde “Türkiye’deki Fitnenin Perde Arkası” başlıklı yazısında şunları yazmıştı;
“Şer İttifakının (ABD-İngiltere-İsrail/Siyonizm) 27 Mayıs Darbesi, 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül Darbesindeki amaçlarını ve darbe strateji ve planlanmasındaki rollerini inceledik. Türkiye, ne zaman şer ittifakından bağımsız dış politika izlemeye, ekonomisini kuvvetlendirmeye ve sanayileşmeye başlamışsa, Türkiye’de darbe olmuştur.
27 Mayıs Darbesi, 12 Mart Muhtırası ve 12 Eylül Darbelerinde hedef alınan iktidarlar, ideolojik olarak liberal/sosyal demokrat/sol iktidarlardır. Menderes, Demirel ve Ecevit hükümetleri, Batı kültür ve medeniyet değerlerini benimsemiş, batılılaşmayı hedef olarak seçmiş ve batı ekseninde kalmayı amaç edinmiş olmalarına rağmen, şer ittifakı ile bağımsızlık konusunda ters düşüp Türkiye’nin menfaatlerini savundukları için, Henry Kissenger’in tanımladığı “dairenin dışına çıkmış” olmalarından dolayı darbe ile düşürülmüşlerdir. Millî Görüş hareketi, DP, AP, CHP/DSP ile mukayese edildiğinde, yalnızca bağımsız dış politika, ekonomik politika, kalkınma ve sanayileşme politikaları açısından değil, değerler sistemi, kültür ve medeniyet ve batı karşıtı bir eksen olarak İslâm birliğini savunması açısından, başlangıçtan beri, şer ittifakı tarafından düşman olarak görülmüş ve hedefe konmuştur. O nedenle de Millî Görüş Hareketinin dört partisi (MNP, MSP, RP, FP) hiçbir ciddi hukuki gerekçe olmadan kapatılmıştır.
28 Şubat Postmodern darbesini, Millî Görüş’ün;
1. İdeolojik/Değer Sistemi/Kültür ve Medeniyet boyutu,
2. Bağımsız Dış Politika, Ekonomi Politika, Kalkınma ve Sanayileşme Politika boyutu,
3. İslâm Birliği boyutunu göz önüne almadan değerlendirmek yanlış olur.
Osmanlı, yüzlerce yıl farklı dil, din, mezhep ve etnik yapıları bir potada eriterek bir üst kimlik inşa etmişti. Türkiye Cumhuriyeti bu yapıyı, miras olarak devir aldı. Dolayısıyla yeni devletin toplumsal yapısı, Osmanlı’daki gibi çok dinli, çok mezhepli, çok kavimli ve çok dilli olmuştu. Ancak yeni devlet, ulusalcılık (Türkçülük) politikasıyla, Türk olmayan alt kimlik mensupları arasında kavmiyetçilik akımlarının kuvvetlenmesine ve bir üst kimlik krizinin meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Kürt Sorunu, böyle bir yaklaşımın ürünüdür. Türkiye’yi bölmek isteyen Şer İttifakının Lozan’dan beri arzu ettiği de buydu.
Millî Görüş hareketi ise kimlik sorununu çoklu yapıyı göz önüne alarak ele almış, çözüm ve söylemlerini buna göre seslendirmiş ve bundan dolayı da Şer ittifakının boy hedefi haline gelmiştir.
Bize göre 28 Şubat Postmodern darbesinin ana nedeni, Millî Görüş Hareketinin öngördüğü kimliktir.”
5’li Çete! 28 Şubat sürecinin başaktörleri arasında “5’li Çete”yi yazmazsak konu eksik kalmış olur. İş dünyasının önemli kuruluşları; Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu (TİSK), Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK- İŞ) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), 5’li Çete’nin üyeleri olarak sayılıyordu. Başkanları Refik Baydur, Derviş Günday, Fuat Miras, Bayram Meral ve Rıdvan Budak, o dönem sivil siyasete karşı yapılan darbenin ‘sivil’ ayağını oluşturuyordu. Hatta Refik Baydur, ‘Bizim Çete’ adıyla dönemin kitabını da yazdı.
Tabii ki 28 Şubat post modern darbesinde Batı medyası da üzerine düşen görevi yaptı!
Mesela, Hürriyet Gazetesi o günlerde FETÖ örgütünün lideri Fetullah Gülen’in Hükümetle ilgili beyanatını “Beceremediniz artık bırakın” başlığı ile manşetten vermişti.
“Bu Bir Postmodern Darbedir” !
Duruşmada, zamanın Başbakanı merhum Necmettin Erbakan’ın özel danışmanı Gazeteci – Yazar İlnur Çevik de dinlendi. Bulunduğu bir davet sırasında sanıklardan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir’in, “Bu bir postmodern darbedir” dediğini kaydeden Çevik, bunu aktardığı Cengiz Çandar’ın gazetede bunu yazdığını ifade etti. Çevik, o dönemde BÇG (Batı Çalışma Grubu) ’den bilgilerin gazetelere geldiğini, gazetelerin de bunları yayınladığını belirterek, daha sonra bu haberlerin, Refah Partisi’nin kapatılma davasında delil olarak kullanıldığını söyledi ve “Yani, maalesef deliller üretildi, sonra suç unsuru olarak aksettirildi” dedi.
Bir başka soruyu yanıtlarken de İlknur Çevik, 28 Şubat sonucunda 800 bin insanın acı çektiğini anlatarak, “Türkiye sokaklarında tanklar yürütüldü. Bu tehdit unsuruydu, sopa göstermeydi. Neticede 800 bin mağdur var. Salondaki insanlar gökten gelmedi, başka gezegenden de gelmedi. Benim bunu detaylandırmama gerek yok.” diye konuştu.
Bu darbenin nihai hedefi aslında Türkiye’yi bin yıllık medeniyet değerlerinden tamamen koparmaktı. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Karadayı, “28 Şubat bin yıl sürecek” derken belki de bunu kastediyordu!
Herkesin bir hesabı var. Ama Allah’ın da hesabı var! Görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler!
Şunu unutmayalım ki, Allah (cc) kullarına zulmetmez! Kullar zulmü talep ederse Allah da zulüm verir!
Rabbimiz Yunus Suresi 44. Ayette bize şöyle diyor ; “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler!”
Nasıl mı? Allah (cc) insanlara, gerçeği bulmaları ve inanmaları için fıtrî kabiliyetler vermiş, Kitap ve Peygamberler göndermiştir. Allah onların sezme, anlama ve kavrama melekelerini ellerinden çekip aldığı için değil, Onlar yanlış yola saptıkları ve iradelerini kötüye kullandıkları için, yani Hakk’ı değil de Batıl’ı tercih ettiklerinden cezaya müstahak olmuşlar, dolayısıyla kendi kendilerine zulmetmişlerdir.
“28 Şubat Postmodern Darbe” konusu kitaplara sığmayacak kadar geniş bir konu. Ben burada, üzerinden 28 yıl geçen ve ülkemizin bu olumsuzluklar haline gelmesinde büyük rol oynayan bu darbeyi kısaca hatırlattım. Darbecilere hak ettikleri ceza verilmedi. Kimileri bu dünyadan göç etti, kimileri de sırasını bekliyor. Esas hesaplaşma ahirette!
Merhum Necmettin Erbakan, 27 Şubat 2011 tarihinde de vefat etmişti. Allah (cc) mekânını Cennet, makamını âli eylesin.
Dostça kalın…