25 Kasım 2025 Salı
Milli mücadeleyi askeri anlamda başarıya ulaştıran Mudanya mütarekesinin ardından 25 Kasım 1922 de Yunan işgalinden kurtulan Edirne’de bu gelişmenin yıldönümü olan 25 Kasım 1923 te ilk defa kurtuluş törenleri düzenlenmiştir. Günümüze kadar da bu törenler her yıl düzenlenmekte ve coşku ile kutlanmaktadır.
103 yıl önce düzenlenen ilk törenlere bakalım. Bu tören bölge halkının büyük ilgisine yol açmış 50 bini aşkın coşkun katılımın yanı sıra Yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilen 14 kişilik bir heyet Meclis Başkanı Fethi Okyar başkanlığında Edirne’ye gönderilmiştir. Dönemin Belediye Başkanı İbrahim Zağra, kurtuluş tören hazırlıklarına aylar öncesinden başlamış. Ankara, İstanbul başta olmak üzere çok sayıda il yöneticilerine davet mektupları göndermiş. Ayrıca Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e ve Meclise de telgraflar göndermiş.
Kurtuluş törenleri kutlama programı hazırlanmış. Program gereği şehrin dört bir yanı Bayraklarla süslenmiş. Tabi bu çok kolay olmamış. Çünkü Yunanlılar Edirne’yi boşaltırken şehirde kırmızı renkli kumaş bırakmadıklarından, görevlilerin önderliğinde halkın da canla başla sağladıkları katkı ile çarşaf ve patiskalar kırmızıya boyanarak yüzlerce bayrak hazırlanmış. Kutlama gününden önce de her taraf bayraklarla donatılmış, Zafer takları konulmuş.
Kurtuluş törenlerine katılacak olan, Büyük Millet Meclisi başkanı Fethi Okyar başkanlığındaki 11 kişilik heyet İstanbul temaslarından sonra, oradan katılan Kazım Karabekir Paşa ve diğer 14 kişi ile birlikte 24 Kasım 1923’te Trenle Edirne’ye hareket ediyorlar. Akşam saatlerinde coşkulu bir kalabalık tarafından Fenerlerle, mızıkalarla, marşlarla, sloganlarla karşılanıyorlar. Belediyeye hareket eden heyet üyelerinin bir kısmı Belediyede, diğerleri de Trakya kulübünde ve Vakıflara ait mekanlarda misafir ediliyorlar.



25 Kasım sabahı Edirne halkı ve çevreden gelen yurttaşlarımız İşgalden ebedi kurtuluşa ulaşmanın sevgi, coşku ve heyecanıyla sabahın erken saatlerinde, Belediye önünde toplanıyor. Meclis Başkanı Fethi bey ve Kazım Karabekir paşa resmi kabuller yapıyor. Belediye Başkanı İbrahim Zağra günün anlam ve önemine dair heyecanlı konuşma yapıyor. Bu arada o gün bütün işyerleri kapalı oluyor. Sabah 08.00 de Öğrenciler, esnaf cemiyetleri ve halk Türk ocağı önünde toplanarak Vilayet binasındaki törene katılıyor. Daha sonra Orduya teşekkür etmek üzere Askeri daireye gidiliyorlar. İlk kurtuluş töreninin yapılacağı Selimiye önünde oldukça yoğun bir halk topluluğu Ankara’dan gelen Heyeti ve protokoldeki zevatı coşku ile karşılıyor. Selimiye önündeki törende Belediye Başkanı İbrahim bey, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in Edirne Belediye Riyaseti Aliyesine hitaplı şu mektubunu coşkulu alkışlar eşliğinde okuyor. “ Davetnamenizi memnuniyetle aldım. Düşman elinde bulunduğu felaketli günlerde elem ve hüznü candan ve derinden hissettiğimiz sevgili Edirne’mizin kurtuluş gününe tesadüf eden bu mutlu gününüzde aranızda bulunmayı cidden arzu ederdim. Hasbelmazere bu şereften mahrumiyetimden dolayı pek müteessirim. Millet Meclisimizden seçilen Milletvekili heyetimiz ve Meclis başkanı Fethi beyefendinin benim de vekilim olarak kabul buyurulmasını rica eder ve güzel şehrinizin muhterem ahalisi için ebedi ferah ve saadet temenni ederim efendim.” Konuşmaların ardından Selimiye camiinde özel olarak davet edilen hoca tarafından dualar ediliyor. Gece de tüm halkın ve Askerlerin katılımıyla büyük bir fener alayı yapılıyor.
Büyük Millet Meclisi heyeti ertesi gün birçok incelemeler ve halkla yaptıkları görüşmelerden sonra 27 Kasım 1923 sabahı Edirne’den ayrılıyor. Edirne’nin ilk kurtuluş yıldönümü töreninin, halkın bağımsızlık bilincini yansıttığını, Devlet tarafından Edirne’ye verilen siyasi önemi gösterdiğini söylemek mümkün.
Ülkemizin ve Şehrimizin bir daha işgal görmemesi dileğiyle 25 Kasım Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 103’ncü yılında, Milli Mücadelenin ve ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Kurtuluş mücadelesinde canları pahasına bağımsızlık için mücadele eden, şehit ve gazi olan tüm kahramanlarımıza en derin minnet ve şükran duygularımızı sunuyor, Onları rahmetle anıyor ve manevi huzurlarında saygı ile eğiliyoruz.
Bu vesile ile tüm Edirne halkımızın bu mutlu günü kutlu olsun.
Bu gün 10 Kasım..
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu , tüm dünyaya örnek olmuş büyük devlet adamı , Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikalinin 87. Yılında giderek büyüyen bir özlemle anıyoruz.
87 yıl önce Atatürk’ün vefatı üzerine, Yerel Basında, Ulusal Basında ve Dünya basınında neler yazıldığı konusundaki merakımı gidermek ve Okuyucularımızla paylaşmak için araştırma ve inceleme yapmak üzere, İl halk Kütüphanesi yetkililerinin yardım ve katkılarıyla arşive indim. Tarih kokan o günkü gazetelerden elde ettiğim bilgi ve haberleri tarihe kayıt düşmek üzere sizlerle paylaşmaktan memnuniyet duyuyorum.
1938 yılında Edirne’de basın yayın hayatını sürdüren bir gazete varmış. Edirne Postası. O tarihlerde her gün yayınlanamıyormuş. 11 Kasım tarihli sayısında Ata’nın ölümünü ”Büyük Şef Atatürk’ümüzü kaybettik. Fakat onun büyük eseri yaşıyor ve yaşayacaktır. Türk milleti bıraktığı emanetin ebedi bekçisidir” manşeti ile duyururken baş sayfadaki resmi tebliğde şöyle deniliyor. Aynen naklediyorum. “Müdavi ve müşavir tabiplerinin neşredilen son raporu Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir. Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti Ulu şefini, İnsanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize içimiz yanarak bu tarife sığmayan zıyaından dolayı en derin taziyelerimizi sunarız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki ölmez olan onun büyük eseri Cumhuriyet Türkiye’sidir. Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir. ATATÜRK Türkün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır” deniliyor.
Arşiv çalışmalarımda Ulusal basından Ulus gazetesini bulabildim. Gazetenin 9 Kasım Çarşamba günkü sayısının baş sayfasında yayınlanan 9 kişilik Prof. ve Dr. lar heyeti raporunun 2. Maddesinde ”Bugün saat 18.30 da hastalık birden bire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhi vaziyetleri yeniden ciddiyet kesbetmiştir. Hararet derecesi 36.4, Nabız muntazam 100, teneffüs 22 dir” deniliyor.
Ulus gazetesinin Atatürk’ün ölümünün ikici günündeki sayısında manşetten” Başımız sağ olsun- Millet Ağlıyor- Göz yaşlarımızı artık ekmeğe katık ediyoruz” ifadeleriyle Atamızın vefatı haber yapılırken tüm sayfalarında fotoğraflarla anlatım yapılıyor,
Ulusal basında yer alan diğer gazeteler arşivde olmadığından, sadece Ulus gazetesinden yararlanabildim. Bilindiği üzere Mustafa Kemal Atatürk, tüm dünyanın önünde saygı ile eğildiği bir liderdi. Şimdi gelin dünya basınındaki gazetelerin manşetlerine bir bakalım.
& İngiliz Gazeteleri- “Atatürk adı kadar..muasır hiçbir isim büyük bir saygı telkin etmemiştir” sözleri ile Atatürk’e sayfalar dolusu yer verirken bir başka İngiliz gazetesi Onun iradesi altında Türkiye Avrupa heyetinin kıymetli bir azası haline geldi” manşeti ile Atatürk’ten övgü ile söz etmektedir.
& Fransa Paris-soir gazetesi “ Kemal ATATÜRK “ başlığı ile “Muzaffer bir komutan, Türklerin Babası, Yeni Türkiye’yi yaratı, Sultanları kovdu, Kadınlara hürriyet verdi, Fesi kaldırdı, Memleketinde radikal bir inkılap yaptı” ifadeleriyle ve fotoğraflarla Ata’mıza sayfalarında yer vererek taziyelerini iletmişler.
& Yunan Gazeteleri “Atatürk’ün adı, Dünya tarihinin kahramanları arasında silinmez bir şekilde kalacaktır”başlığından sonra şu ifadeler yer alıyor.” Biz Yunanlılar onun Türk-Yunan dostluğuna ve teşriki mesaisine sarsılmaz inancını heyecanla hatırlayacağız. Eğer Türkiye büyük kurucusunu kaybediyorsa, Yunanistan da büyük ve emin bir dostunu kaybediyor. Yunan milleti dost ve müttefik Türk milletinin matemine bütün kalbiyle iştirak etmektedir”. Denilmektedir.
& Macar Gazeteleri “ Atatürk, ebedi uykusunu müsterih olarak uyuyabilir. Zira eserinin dirilen milletine saadet yolunu açtığını biliyordu” başlığı ile baş sayfasında haber yapıyor.
& Bulgar gazeteleri “Bu müstesna ve büyük adamın ölümünden sonra Dünya, eskisi kadar enteresan değildir” manşeti ile Ata’nın ölümünü halkla paylaşıyor.
& Alman gazeteleri “ Türk milleti en büyük oğlunu kaybetti” Baş sayfa manşeti ile Türk milletinin büyük acısına samimi olarak iştirak ettiklerini ifade ediyorlar. İcraat adamı olan Atatürk memleketin ihya ve imarını dahili islahatla ve komşularla takip edilen bir dostluk politikasıyla temin etmiştir. Beyanlarında bulunuyorlar.
& Polonya gazeteleri “ Atatürk büyük vatanperver ve askeri dehadır” manşeti ile, hatırasına heyecanlı yazı ve fotoğraflarla gazetelerde yer vermişlerdir.
& Çekoslavak gazeteleri “Atatürk arkasında, istikbalinden emin bir devlet bırakmıştır” manşetini atarak, Türk milletinin acılarını paylaşmışlar , Atatürk’ün şahsında yeni Türkiye’ye ruh veren bir adam kaybolmuştur. Böyle bir insana sahip oldukları için Türkleri gıpta ediyoruz diyorlar ve günlerce Atatürk’ün başarılarından söz ediyorlar.
& Sovyet Gazeteleri “ Atatürk’ün ismi Türkiye’nin bütün kurtuluş hareketine bağlıdır” başlığı ile kurtuluş hareketinde Atatürk’ün başarısı bütün dünyanın askeri makamları yüksek takdir ve tasvibine mashar olmuştur demekteler. Devrimlere, Atatürk’ün dünya görüşlerine çok sayıda makalelerle ve fotoğraflarla yer vermişlerdir.
& İtalyan gazeteleri “ Türkiye’de yeni bir zihniyet yaratan adam” başlığı ile ölüm haberini verirken, Atatürk fotoğrafları ile yazı ve makaleler yer almıştır.
& Norveç Gazeteleri “Devlet reisleri arasında biricik vaziyete sahip olan Atatürk’tür” manşetini baş sahifelerinde haber yaparken, Atatürk sayesinde Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunu, Cumhuriyetle emin bir yolda yürüyerek kalkınacağını, dile getirmişler.
& Romen Gazeteleri ve bu köşeme sığdıramayacağım diğer ülke gazeteleri de, Atatürk’ün ölüm haberine baş sayfalarında yer verirlerken, Devlet Başkanlarının, yöneticilerinin yoğun bir şekilde taziye mesajları da ilettiklerini görmekteyiz. Bu da gösteriyor ki bütün dünya basını, Büyük Önderimizin vefatından oldukça etkilenmişlerdir. Atatürk’ün ebedi aramızdan ayrılışı ile, yediden yetmişe Türk halkı günlerce gözyaşı dökerken, yas tutarken, insanlık aleminde de onulmaz bir yara uyandırmıştır.
Sağlığında olsun vefatından sonra olsun,içimizdeki bazı bedbahtlar Atatürk için ihanet zinciri tohumları hep atılmıştır. İtibarsızlaştırma, karalama kampanyalarına tevessül edenler, onun hedeflerini engellemeye çalışanlar, onu yok etmeye çalışanlar, hakarete varan düzeyde eleştirenler olmadı mı? Elbette oldu. Tarih bunlara şahittir.
Son yıllarda da, adını kitaplardan, cadde ve meydanlardan silme gayretlerine,
Onun en büyük eserim dediği Cumhuriyetin temel taşları ile oynanmasına, onu unutturma gayretlerine üzülerek tanık oluyoruz. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, Gaflet ve delalet içerisinde olanlar tarihin karanlık sayfalarında kaybolup gideceklerdir.
Türk ulusu Ata’sına, devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine, ilkelerine ve onun manevi şahsiyetine her zamankinden daha büyük sevgi ve bağlılıkla sahip çıkacaktır. Atatürk’ün ölümsüzlüğü nesiller boyu devam edecektir. Onu yaşatarak yaşayacağız.
ŞÜKRAN, GURUR VE ÖZLEMLE ANIYORUZ.

65 Yaş üstü vatandaşlarımıza toplu taşımada uygulanmakta olan muafiyet son günlerde yine tartışılmaya başlandı. Tam iki yıl önce de Tüm özel halk otobüsleri birliği, yükselen maliyetler nedeniyle 15 Ekim 2023 tarihinden sonra 65 yaş ve üstü vatandaşlar için ücretsiz taşıma hizmeti veremeyeceğiz demişlerdi.
Bu kararın duyurulması ile Ülkemizdeki bütün şehirlerden şehir içi toplu taşıma yapan minibüsçü birliklerinden, Halk otobüsü işletmecilerinden paralel açıklamalar gelmeye başlandı. Edirne ETUS birliği de bu kervana katılmıştı. Konuyu daha detaylı olarak ele alacağım ama önce mevzuat yönüne bir bakalım.
Mevzuatımızda; 8 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4736 sayılı yasa var, Birçok Bakanlar kurulu kararları, Cumhurbaşkanlığı kararları ile, Türk vatandaşı olan 65 yaş ve üzeri kişilerin Belediyelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz olarak yararlanabilmesi bu yasalarla güvence altına alınmış ve istisnasız düzenlenmiş kesin kurallardır. Bu yasalara dayanılarak 04.03. 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Ücretsiz veya indirimli Seyahat kartları yönetmeliğinin” 5. maddesi de aynen şöyle ”Türk vatandaşı olan 65 yaş ve üzeri kişiler, demiryolları ve deniz yollarının şehir içi hatları ile, Belediyelere ,Belediyeler tarafından kurulan şirketlere, birlik, müessese ve işletmelere veya Belediyeler tarafından yetkilendirilen özel şahıs ve şirketlere ait şehir içi toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz yararlandırılır” diyor.
Şunu da ifade etmem gerek. Mevzuat gereği Devlet tarafından yani Aile ve sosyal politikalar Bakanlığınca her ay araç başına 2024 yılında 3.726 liralık destek ödemesi yapılıyor. Günümüz koşullarında bu rakam oldukça yetersizdir. Bunun altını kalın çizgilerle çizelim. Aradan bir yıldan fazla zaman geçmiş, Akaryakıta defalarca zam yapılmış. Taşımacılık yapan işletme maliyetleri de var hızıyla artmış, bunlar bilindiği halde Siyasi iktidar bu konuda hiç adım atmamış. 65 yaş üstü yurttaşlarımızın bir günlük ulaşım bedellerini dahi karşılamayan bu ücreti yükseltmek akıllarından geçmiyor. Şehir içi ulaşım hizmetlerinden sorumlu yasa gereği Belediyeler ya halletsinler diyerek, İktidar çıkardığı yasaya ve 65 üstü vatandaşına sahip çıkmıyor. Faturasını Belediyelere bırakıyor. Daha da vahimi CHP li Belediyeleri silkeleyin talimatıyla başlayan operasyonlar özellikle ülkemizde %60 Yerel iktidara sahip CHP li Belediyeleri sıkıntıya sokmuştur. Edirne Belediyesi de mali sıkıntılar içerisinde olan bir belediyedir. Bunu da gözlemliyor, biliyoruz.
Son günlerde Edirne’de en büyük sorun Susuzlukla mücadele konuşulurken, Halkın bu konudaki sıkıntılarını çözmek için başta Sayın Belediye Başkanımız ve çalışanları canla başla sorunu çözme mücadelesi verirken durduk yere Edirne’de yeni bir tartışma açıldı. Üstelik Ülkemizde hiçbir kentte ve Belediyede böyle bir gündem yokken. Belediye Başkanımız 65 yaş üstü ücretsiz ulaşımı yeniden ele alacağız, Öğrencilere destek için durumu iyi olanları kuracağımız bir komisyonla inceleyeceğiz, kısıtlama getireceğiz şeklinde açıklaması olmuş. Ben takip edemedim herhalde. Sosyal medyada da rastlayamadım. Ama halk arasında, Araçlarda konuşuluyor, tepkili açıklamalar yapılıyor. Yazılıyor çiziliyor.
Yukarıda konu ile ilgili mevzuatı ifade ettim. Bir ülkenin medeniyet seviyesi yaşlı ve emeklilerine sunabildiği refah imkanlarıyla ölçülür. Bu konuda takdir ve yorum sizlerin. Ortada Yasayla verilmiş bir hak var. Bu hak sadece yasa ile kaldırılır, düzenlenir, kısıtlanır. Bunun başka bir yolu yoktur. Belediyelerin bu konuda hiçbir yetkisi yoktur. Komisyon kurarak Uluslararası insan hakları sözleşmesine, Sosyal devlet, Sosyal Belediyecilik ilkesine aykırı Emeklileri hedefe koyarak bir düzenleme yapmak asla söz konusu olamaz. Olmamalıdır. Buna kalkışılmamalı.
Bu hakkı tartışmaya açmak Gençlik yıllarını bu ülke için feda etmiş, pirim ödemiş, Vergi ödemiş, Üretmiş, Hizmet vermiş insanımızın Onuruyla oynanmamalı, Yaşam hakkı zedelenmemelidir.
Yapılacak tek şey vardır. Siyasi İktidar yani Hükümet çıkardığı yasaya sahip çıkarak, Taşıma yapan işletmelerin maliyetlerini, Belediyelerin durumunu dikkate alarak oldukça yetersiz olan devlet desteğini acilen günün koşullarına göre arttırmalıdır. Yasada işletmeleri ve Belediyeleri rahatlatacak düzenlemeler, kısıtlamalar getirilebilir diye düşünüyorum.
Çünkü 65 yaş üstüne ücretsiz ulaşım hakkı ülkemize mahsus özel bir iltimas değil. Tüm Avrupa ülkelerinde benzer ve farklı uygulamalar var. Şüphesiz her toplum yaşlı insanına sahip çıkmak zorundadır. Bu sadece devletin değil, toplumun da görevidir. Bu çerçeveden baktığımızda 65 yaş üstü vatandaşın toplu taşımadan ücretsiz yararlanması gereklidir.
Sosyal devlet ve Sosyal Belediyecilik anlayışının da bir yansımasıdır.
Geçtiğimiz Cuma günü Selimiye Camisi yanında açılan Adalet Bakanlığına bağlı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutuk evleri iş yurtları kurumu tarafından düzenlenen fuar dün itibarıyla kapandı.
Adalet Bakanının, Selimiye Camisi Gölgesinde olmaktan memnuniyet duyuyorum diyerek, Dünya ve ülke sorunlarına da değindiği, İş yurtlarının kuruluş ve çalışma sistemlerinden bilgiler verdiği konuşmasıyla açılan Fuarın büyük ilgi gördüğünü ve izdiham yaşandığını öncelikle ifade etmeliyim.
Çeşitli İl ve ilçelerden gelen 54 İş yurtlarının hazırlıklarını yaparak ürettikleri Yöresel lezzetler ve el sanatları ile Tekstil ürünlerinden ahşap işçiliğine, Tesbih yapımından takı malzemelerine kadar geniş bir yelpazede ancak oldukça dar bir alanda bitişik nizam stantlarda faaliyet gösteren iş yurtları ürünlerine ilginin çok yoğun olduğunu gözlemledim.

Bu yoğun ilgi ve izdihamda, itiş kakışla ürünlere bakma, inceleme, satın alma telaşında olan ziyaretçilerin gönül rahatlığı ile alışveriş yaptıklarını söylemek te zor. Stand önlerinde kuyrukta istediği ürünü alabilmek için sabırla bekleyenler, yerin Fuar için hiç uygun olmadığını ifade ettiler.
Bence de, Şehir halkının, Çevre il ve ilçe halkının hatta Yunanistan ve Bulgaristan’dan gelen ziyaretçilerin yoğun ilgisi kente Ekonomik ve Kültürel anlamda bir değer katmış olsa da birtakım olumsuzluklar da yaratmıştır.

Yakın geçmişte Selimiye çevre düzenlemesi layıki ile yapıldı. Ancak caminin hemen yanındaki alana fuar izini verilmesiyle yazık oldu. Üzülerek ifade ediyorum. Yeşil doku büyük tahribata uğradı. Çimler ve diğer bitkileri eski haline getirmek çok zor. Fuarı ziyaret ettiğim ikinci günde manzara buydu. Bu günkü halini görmek gerek. Umarım Selimiye Gölgesinde hiç te uygun olmayan o alana fuar izini veren yetkililerimiz bundan sonra daha dikkatli davranırlar.

Halbuki Kültürel, Sosyal etkinliklerin yapıldığı Saray içi bu Fuar için neden düşünülmemiştir. Kanaatimce çok da uygun olurdu. Ziyaretçiler de gönül rahatlığı ile alışveriş yaparlar ve memnun kalırlardı. Ayrıca, Şehir Merkezindeki trafik te de büyük bir kargaşa ve sorun yaşanmazdı. Şehir merkezine ulaşmak için km.lerce konvoylar oluşmazdı. Edirne’nin ulaşım altyapısı yoğun trafiği zaten kaldırmıyor. Bunu herkes biliyor, görüyor.
Kent değerlerini korumak adına ifade etmek istedim.

Tarihi Kırkpınar güreşleri ve Kültür etkinlikleri haftası bugün yapılacak resmi törenlerle başlıyor. Edirne yine bugünden itibaren yoğun ve hareketli bir hafta yaşayacak. 664. Yağlı güreşler de 4-5-6 Temmuz 2025 tarihlerinde her yıl olduğu Saray içinde yapılacak ve Türkiye Baş Pehlivanı pazar günü belli olacak. Bu arada 665. Yıl Kırkpınar Ağalık ihalesi de pazar günü yapılacak.
Bu yılın Kırkpınar açısından bir başka önemi daha var. Saray içinde Kırkpınar yağlı güreşlerinin yapılmaya başlandığının100. Yılı. Bunun da hatırlanması ve kayda geçilmesini önemli buluyorum.
UNESCO tarafından “insanlığın somut olmayan kültür mirası listesinde “yer alan Kırkpınar yaşayan tarihtir. Hem spordur, hem gelenektir, hem kültürdür. Dipdiri dündür. Umut dolu ve bizi geçmişle bütün kılan yepyeni ve aydınlık bir gelecektir.
Bu yıl 664.cisini yaşayacağımız Kırkpınar’ın bu günlere gelmesinde başta Edirne Belediye Başkanlığı olmak üzere, Güreş severlerin, Pehlivanların ve Kırkpınar ağalarının büyük payı vardır. Emek veren herkesi minnet ve saygı ile anıyorum.
Kırkpınar’ı 664 yıldır günümüze taşıyan kendine has öğeleri ve ona ruh veren incelikli ritüeller vardır. Tabi ki Kırkpınar ağalığı da bunların başında gelir. Bu konuyu biraz daha açarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kırkpınar Ağalarımız uzun yıllardan bu yana büyük bir özveri ve içtenlikle bu işi üstlenmişler ve Ata sporumuz yağlı güreşlerin ve organizasyonunun bu günlere taşınmasına vesile olmuşlardır. Ağalarımız Kırkpınar’ın tarihi dokusunun korunmasının yanı sıra kültürümüzün ayrılmaz parçası olan misafirperverliğimizin, ikramseverliğimizin en güzel sembolü olmuşlardır. Onlar sadece ekonomik desteğin sahibi değil aynı zamanda Kırkpınar geleneğinin sahibi konumunda olmuşlardır.
Geçmiş yıllarda Ağalık güreşecek pehlivanları himaye eden, güreşlere davet eden, konaklamalarını, yol masraflarını, yemeklerini, ödüllerini veren, seyircileri davet eden, ağırlayan, güreşlerin geleneklere uygun yapılmasına ve güvenlik düzeninin sağlanmasına kadar rolü olan bir çeşit kurumsal kimliği temsil edermiş.
Ağalar civar köy ve kasabalarda yaşayan sözünün eri, çevresinde dürüst ve namuslu olarak bilinen kişilerden, Köy ağaları arasından seçilirmiş. Ağaya herkes saygı gösteriyormuş. Kurallara ve geleneklere uymayanlara da ceza veriyormuş. Yani er meydanının tek hakimi ağa imiş. Ağaya gelen hediyeler pehlivanlara ödül olarak veriliyormuş. Gelirin fazlası ve kendi imkanlarıyla Okul, Cami, Çeşme vb. kamu hizmeti de veriyorlarmış. Geleneklere göre ağa kendisi için hazırlanan çadırda geleneksel kıyafetiyle otururmuş.
Ağanın kıyafeti toplum kıyafetlerinden farklıymış. Rumeli kesimi tarzda giysisi, başında serpuş denilen şapkası, ayağında Şalvar, Yeleğinin altında camadan denilen gömleği ve giysisinin her bölümü işlemeli, Deri ayakkabısı ve elinde kehribar 99 iri taneli tesbihi ile güreş sahasında dikkat çekiyormuş.
Görüldüğü üzere tarihi geleneği içinde Ağalık ile ilgili bugüne kadar yazılı bir kural bulunmamaktadır. Eskiden ağalar en çok parayı veren değil en itibarlı olan kişilerden seçilirmiş. Bugün ise Güreşlerin son günü kınalanan bir koç, Belediyece hazırlanan ağalık ihale şartnamesine göre açık arttırma ihale yöntemiyle koç’a en fazla parayı veren kişi Kırkpınar ağası olmaktadır. Ağalığın parayla satılması, şöhret ve ticari reklam malzemesi olarak kullanılması itibar kaybına sebep olduğu gibi, Yetkileri, Otoritesi, yaptıkları, yardımları, hatta kıyafeti tartışma ve eleştiri konusu olmaktadır.
Kırkpınar güreşlerini 75 yıldır organize eden Baş aktör Edirne Belediyesinin ev sahipliği değil bizzat yapması gereken, hakkı, görevi ve yetkisi olan Kırkpınar panelini bir derneğin yapmaya çalışması, Bu yılki Ağanın da kıyafetinle gel diyerek davet edilmesi ve Panele katılması ancak kıyafet ile ilgili sataşmalar karşısında, konuşmasından sonra paneli terk ettiği bilgilerini almıştım. Daha sonra hakkında kamuoyunda karşılık bulmayan eleştiriler yapıldı. Neymiş efendim Ağa beyanında “Ağa kıyafeti modernize edilmeli Modaya uyduracağım, Ağalık kıyafeti giymeden daha önemli işler var” demiş.
Kırkpınar ile ilgili birçok gelenek son 50-60 yılda değişti veya terk edildi. Örneğin Hakem ve cazgır kıyafetleri, Kıspetler, Zembiller, Maniler, Peşrev, Kırkpınar uygulamaları ve Güreşin şekli değişti. Puanlama dediler, Lig dediler, Kota koydular. Puanı yeterli değil diye hayatlarını güreşe adamış iki genç Baş Pehlivanı bu yıl Er meydanından men ettiler, Güreşteki ilgiyi, merakı, seyir zevkini ve heyecanı bitirdiler, Kırkpınar’ın özüne dokundular gıkınız çıkmadı!
Ağa, kıyafetin güncellenmesi gerekir dedi diye atıp tutuyorsunuz? Yok Kırkpınar’ın özüne, geleneğine zarar verirmiş, yok bağları koparırmış, yok kültürel sürekliliği zedeleme riski taşırmış, falan… Hiçbir şey olmaz merak etmeyin. Adam Şalvar giymek zorunda değil? Kıyafetini güncelleyebilir, çağa uydurabilir yani. Kırkpınar’ı kıyafet üzerinden tartışmak bence doğru değil.. Kırkpınar Ağası Sayın Ufuk ÖZÜNLÜ de bir söyleşisinde öyle demiş. Gelin bir de diğer söylediklerine bakalım…
–Böylesine köklü bir geleneği kıyafet üzerinden tartışmak bana göre doğru değil? Ağalık kıyafeti modernize edilmeli, Ağalık kıyafeti giymeden daha önemli işler var. Nesiller gelip geçti, zaman değişti ancak gelenek, görenek ve Kırkpınar kültürünün özü hep yaşatıldı. Kırkpınar’ın asıl gücü özü koruyarak geleceğe taşımak olmalı.
–Kırkpınar’a gençleri çekmek, Yeni kitlelere ulaşmak Fikir üretmek, çalışmak, geleceğe katkı sağlamak, çözüm getirmek gerek.
–Gelenleri en iyi ağırlamak için çalışıyoruz, Misafirlerimizin konforuna ve eksiksiz karşılanmasına odaklandık diyor.
–Edirne’ye ağalık sürecinde 3 yıl-3 proje hedefiyle kalıcı eserler bırakmak istiyorum diyor.
Netice itibarıyla 664.Kırkpınar kültür etkinlikleri ve Yağlı güreşleri açılış töreninde Ağa’nın yeni kıyafetini de göreceğiz inşallah. Her şeyin en iyisi ve en güzeli olsun diyorum.