DOLAR 32,2322 0.08%
EURO 35,0764 0.17%
ALTIN 2.522,960,91
BITCOIN 2153342-0,65%
Edirne
18°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

ÖĞRETMENLERE  SEVGİLERİMLE

ÖĞRETMENLERE  SEVGİLERİMLE

ABONE OL
24 Kasım 2023 10:06
ÖĞRETMENLERE  SEVGİLERİMLE
0

BEĞENDİM

ABONE OL

24 Kasım denilince bir çoğumuzun aklına hemen Öğretmenler Günü’nün geldiğini biliyorum

Bütün meslekler için belirlenmiş günler vardır.Ama kamuda en yoğun personel MEB de olduğu için en bilinen günlerden biridir Öğretmenler günü. Sadece bununla da sınırlandıramayız elbette.Öğrenci ve velileri de birlikte düşündüğümüzde bu günün neden daha büyük bir kesimi ilgilendirdiği daha iyi anlaşılır. Eğitim söz konusu olduğunda kabul etmemiz gerekir ki,anneler de bir öğretmendir. Annelerin üzerimizdeki emeği çoktur.Okul, sistemli bir eğitim sürecine dahil olduğumuz kurumdur. Orada, öğretmenliği meslek olarak seçen bilgili insanların elinde ve onların inanılmaz sabrıyla hayatı tanımaya,öğrendiklerimizi geliştirmeye çalışırız.İlkokul , aslında gece gündüz beraber olduğumuz,kollarında uyumaya alıştığımız annemizden ilk ayrılışımızdır. İlk gün elimizden tutup bizi okula taşıyan da onlardır. Onlar olmasa ilk günün korkusu ve çekingenliğini başka türlü nasıl aşabiliriz. Benim ilk öğretmenim de çok zarif,çok kibar,bize sevgiyle yaklaşan bir bayandı. O nedenle ben çabuk alıştım ve Gülseren öğretmeni sadece bir öğretmen olarak değil,annem gibi gördüm,öyle sevdim. Sonraki yıllarda bir çok öğretmenim oldu ama onun ruhumda bıraktığı iz hiç silinmedi, gönlümdeki yeri hiç değişmedi. Her öğretmenler günü telefonla arar hatırını sorar,saygı ve sevgimi sunar,dualarını alırım.Yine öyle yapacağım. Bir öğretmenin en önemli birikimi; aradan geçen uzun yıllara rağmen kendisini unutmayan öğrencileridir. Ben de bir emekli öğretmenim. Eşim de, kardeşim de öğretmen. 3500 civarında bir gencin Edebiyat öğretmeni oldum. Doğru mu yaptım, yanlış mı tartışmıyorum, ama idarecilik tekliflerini hep geri çevirip sınıflarda gençlerle birlikte olup,onlara bıkmadan usanmadan Türk kültürünü anlatmaya,Türklük bilincini aşılamaya ve Atatürk ülküsünü sevdirmeye çalıştım. Ziya Gökalp’in düşüncesini,dünya Türklerinin birleşmesini anlatırken Turan’a kanatlanıyor,Çanakkale Şehitleri’ne şiirini ve İstiklal Marşımızı yorumlarken bayrak olup dalgalanıyor, çocukların gözyaşlarında ruh olup uçuyordum. Yunus Emre’nin ilahilerinde varoluşun farklı boyutlarına pervane olurken,Bektaşi nefeslerinde kırk kapının anahtarlarını bulmaya çalışıyordum. Hele ki Gençliğe Hitabe’yi,Onuncu Yıl Nutku’nu açıklamaya başladığımda saatler yetmez,Afyon ovasında mavi gözlü sarışın bir kurt olur, Mustafa Kemal diye görünürdük. Ne günlerdi be .Öylesine idealist,öylesine Cumhuriyete sevdalı. Her öğrencim gözümde ay yıldızlı bir bayraktı.O kalabalık sınıflarda karşımda sanki 40 öğrenci değil,40 bayrak görürdüm. Vasat bir öğrenciydim lisede, ama üniversite sınavında aldığım puanlar yüksekti. Siyasal Bilgiler okumak istiyordum.Okul Ankara’daydı.Yıl 1970.Saatlerce süren bir yolculuktan sonra Ankara’ya tek başıma gidip ön kayıt da yaptırmıştım.Dönüşte İstanbul’un kadim semti Fatih Çarşamba’da Abdullah Uçman’la buluşmuş,ona misafir olmuştuk İlhan ağabeyle birlikte.O Türkoloji öğrencisiydi.” Gel seni Türkoloji’ye yazdıralım. Ev de aramazsın, beraber kalırız.Benim kaynak kitaplarımı da kullanırsın.Hem memlekete de yakın İstanbul.”deyince ikna olmuştum.O da Edirne’liydi. Mesleki kaderim o gece çizilmişti.Abdullah Uçman Yeni Türk Edebiyatı bölümüne asistan ,daha sonra Profesör oldu.Bense sırasıyla ; Biga Lisesi,Meriç Lisesi,Edirne Ticaret Lisesi ve UzunköprüTicaret Lisesi ‘nde 34 yıl görev yaptım.2009’da öğrencilere veda konuşmamı yaparken kelimeler boğazımda düğümlenmişti.Bütün sınıflar hep bir ağızdan ;”Ahmet hoca! Ahmet hoca!” diye tempo tutuyordu.Göz yaşlarını silen çocuklar hala gözümün önündedir.Ben Ticaret Lisesinin temel atma töreninde de kürsüdeydim.Aradan 30 yıl geçmiş,adeta okulun demirbaşı olmuştum. Etle tırnak gibi.O nedenle ayrılmak kolay olmamıştı. Böyledir bu meslek, acemiliklerle başlar,heyecana dönüşür giderek ve sonunda hayatınızın anlamı haline gelir,tutkuya dönüşür. Emekli kavramını kullanmak bazı meslekler için doğru olmaz. Öğretmenlik o mesleklerin başında gelir.Biz doğduğumuz günden beri öğrenci,son nefese kadar da öğretmeniz aslında. Siyasal Bilgiler Fakültesi özlemim hiç kaybolmadı.Ama öğretmen olduğum için de hiç pişman olmadım. Çünkü ben öğretmenliği meslekten çok, bir sanat gibi gördüm ve o hassasiyetle çalıştım 34 yıl boyunca. Bir Alman atasözü; “Öğretmen nasılsa, sınıf da öyledir.”der.Öğretmen her konuda örnek olmalı,sürekli kendini yenilemelidir. “Goethe ne güzel söylemiş: “Öğrencilerin bilmeleri gerektiğinden daha çok şey bilmeyen bir öğretmenden daha korkunç bir şey olamaz.” Addison da ;”Heykeltıraş mermere ne ise, öğretmen de çocuğa odur.” demiyor muydu? Prof.Dr.Mehmet Kaplan son derslerinden birinde daha da güzelini söylemişti; “Arkadaşlar,demişti,bizim işimiz heykeltıraştan da daha zordur.Heykeltıraş nihayetinde bozup kırdığı çalışmasını yeni bir taşta tekrar deneyebilir.Halbuki siz işinizi doğru yapmazsanız hatanızı düzeltme şansınız yoktur.” Bu sözler meslek hayatımda rehberim olmuştur. Hocam yine güzel cümlelerle edebiyat yapmışsın ama öğretmenlerin dağ gibi birikmiş sorunlarına hiç değinmemişsin diye mırıldananlar olacaktır. Hele ekonomik esareti,yetmeyen maaşları ,önemsenmeyen liyakatı,sendikal kayırmayı bugün değil de ne zaman konuşacağız diye yükselen sesleri duyar gibiyim. Yerden göğe haklıdır çilekeş meslektaşlarım. Ben bunları yıllardır dile getiriyorum.Kaç iktidar geldi geçti başımızdan. Bırakın sorunların çözülmesini,örgütlü gücümüz sendikal mücadele bile sarıya boyanarak etkisizleştirildi. Bir özel gün hediye edildi sadece ve bizden de kaynana şekeri bulmuş çocuklar gibi sevinmemiz istendi. Zaten belki de o yüzden en çok çocuklar,öğrencilerimiz övüyor bizi 24 Kasımlarda.Üstelik de okunacak metinleri kendimizin hazırladığı programlarda. Halbuki kendisine milletvekillerinin maaşlarına ne kadar zam yapacağız diye soran Maliye Bakanı’na ne demişti Başöğretmen’imiz ATATÜRK ;” Dikkat edin,yapacağınız artış öğretmen maaşlarını geçmesin!” “Öğretmen ihmal edildiğinde o ülke intihar ediyor demektir.”diyor Albert Einstein. Peki Milli Eğitim Bakanı niye susuyor bütçe görüşmelerinde? Ben Anton Çehov’la bitirmek istiyorum.”Öğretmenler için kimseye sağlanmayan olanakları yaratmak zorundayız. Bunu da bir an önce yapmalıyız; çünkü halk, her yönden yeterli bir eğitim görmezse, devlet, yeterince pişirilmemiş tuğlalardan örülen bir ev gibi çöküverir. Öğretmen, bir sanatçı gibi, işine büyük bir tutkuyla aşık olmalıdır.” Aramızdan ayrılan öğretmenlerimize rahmetler dilerken,başta Gülseren öğretmenim olmak üzere hayatta olanların ellerinden öpüyor,sağlık ve esenlik dolu mutlu yarınlar temenni ediyorum. Mesleğine aşkla bağlı tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.