DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 2097183-2,68%
Edirne
20°

KAPALI

03:53

İMSAK'A KALAN SÜRE

YÜKSEK YARGIDA YÜKSEK KRİZ!

YÜKSEK YARGIDA YÜKSEK KRİZ!

ABONE OL
14 Kasım 2023 14:55
YÜKSEK YARGIDA YÜKSEK KRİZ!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sanki mevcut sorunlar yetmiyormuş gibi nur topu gibi bir sorunumuz daha oluştu. Yargıda tam bir hiyerarşik kargaşa ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına başkaldırı talihsizliği yaşanıyor. AKP iktidarı sorun oluşturmayı, muhalefeti ötekileştirmeyi, siyaseti kutuplaştırmayı  bir siyaset tarzı haline getirdi. Parlamento çoğunluğuna sahip olduğu için bu stratejiyle amaçladığı hedeflere daha kolay ve daha çabuk ulaşacağını biliyor. Bir çok kamu görevlisi de iktidarın açık desteğini arkasına alarak kraldan fazla kralcı kesilerek kendisine öncü roller biçebiliyor.

Bir yüksek mahkeme olan Yargıtay’ın 3.Ceza Dairesi ,yine bir üst mahkeme olan ve kararları Anayasamıza göre kesin olan Anayasa Yüksek Mahkemesinin, TİP milletvekili  Av.Can Atalay hakkındaki kararını tanımıyor ve başka emsal kararlara rağmen Can Atalay’ın hakkını gasp etmeye devam ediyor. Bu bir hukuk skandalıdır. Söyleyecek söz bulamıyorum. Yalnız ülkemin ne hallere düşürüldüğünü görüyor, çok utanıyor ve çok üzülüyorum.

Ben ne hukuk adamıyım, ne TİP üyesiyim, ne de Can Atalay’ı tanırım.  Ama ben Büyük Atatürk’ün ve ona inananların kurduğu, laik ve demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, kanunlara saygılı bir bireyiyim. Çağdaş devletler ve modern toplumlarda haklıyı haksızdan, suçluyu suçsuzdan ayıran merciler mahkemelerdir.

 Yasalar elbette toplumun ihtiyaçlarından doğar ve onun ruhuna göre şekillenir. Hukuk tekniği bir uzmanlık konusudur. Kanunları, değişiklik fıkralarını, içtihatları, emsal kararları en iyi yargıçlar, avukatlar bilir. Ben kanunlara saygılı sade bir vatandaş olarak, yargı kurumları arasındaki bu tehdit ve tartışmalardan ürperiyorum. Çünkü kanun hakimiyetinin olmadığı, adalete güvenin kalmadığı ülkelerde terör ve anarşi daha kolay zemin bulur, sokaklar mafya ve çetelerin hakimiyet alanı haline gelir. Güçlüler hep haklı olmaya başladığında adalet terazisinin dengesi bozulur. Cüzdanlar vicdanlara egemen olur. Nitekim İstanbul Adliyesindeki Cumhuriyet Başsavcısının raporu yargıdaki siyasallaşmanın ve çürümenin boyutlarını göstermesi bakımından ibret vericidir.

Sayın Cumhurbaşkanı, AYM’nin kararları kesin olduğu, bireysel başvuru hakkı 2011’de  kendi iktidarlarında kanunlaştırıldığı halde, maalesef  tartışmanın tarafı olmakta sakınca görmeyip, Yargıtay’ın yanında yer almıştır. MHP Genel Başkanı daha da ileri giderek, Anayasa Mahkemesi’nin kapatılmasını bile telaffuz edebilmiştir. Adalet Bakanı sanki bu gerçeği yeni öğrenmiş gibi, Anayasa Mahkemesinin iş yükünün ağırlığından, karar verilmesini bekleyen 123.000  dosyadan bahsederek yeni Anayasa yapmanın gereğine vurgu yapmıştır. Amaç bellidir; Anayasayı değiştirerek tekelci yönetimi daha da güçlendirmek. AYM’nin Can Atalay kararı bahanedir.

İyi de, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı AB’ye üyelik kriterlerinden biri değil miydi? Bu mahkemeler olmasa binlerce bireysel başvuru dosyası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde olacaktı. Bunu önlemek için AYM’ye Bireysel Başvuru Hakkı tanınmış, ancak AYM’de sonuç alınamazsa AHİM’e müracaat kabul edilmişti. Bazı kararlar hoşumuza gitmiyor diye kişilerin özgürlüğünü kısıtlayabilir miyiz? AB üyeliğinden vazgeçsek bile evrensel hukukun normlarından vazgeçebilir miyiz?

Elbette temel maddelere dokunmamak ve demokrasi inancına sadık kalmak şartıyla Anayasa değişikliği de yapılabilir. Çağdaş demokrasilerde Yasama, Yürütme ve Yargı erkleri birbirinden ayrıdır. Buna kuvvetler ayrılığı denmektedir. Yürütme makamında hükümet vardır.TBMM yasalar çıkarır,Yargı da denetler. Danıştay, Yargıtay, Sayıştay ve AYM yargı mekanizmaları olarak çalışır ve bağımsızdır. Yargıya siyaset müdahale etmemelidir. Yetkiyi tek elde toplayan, kuvvetler birliğini savunan otoriter hükümet sistemlerinde yargıç bağımsızlığından söz edilebilir mi? İki yargı kurumu birbiriyle kavga ederse, tarafsız Cumhurbaşkanı Yargıtay’ın tarafında yer alır, AYM’yi alenen suçlarsa, bir mahkeme Avrupa’dan önce son çıkış olan AYM’nin kararlarını tanımazsa, orada bir hukuk devletinden bahsedilebilir mi?

Eksiklikler varsa, boşluklar ve gri alanlar mevcutsa yasalar da değiştirilebilir.Bunun metodu ve çalışma etapları bellidir ve partiler arasında büyük bir mutabakat gerektirir. Ama var olan kanunlar yürürlükte olduğu müddetçe, yasalar hepimizi, her kurumu, her makamı bağlamıyor mu kardeşim!? Bu durumda bir vatandaş olarak ben yargıya nasıl güveneceğim!

Fatih Sultan Mehmet Han’ın sözü geldi aklıma. Ne diyordu  Sultan: “Aklı öldürürsen, ahlak da ölür. Akıl ve ahlak öldüğünde, millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün, adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün, devlet de ölür.” Mahkeme salonlarında ; “ Adalet mülkün temelidir.” özdeyişi bu gerçeğin ifadesidir. O nedenle yargı kurumları birbiriyle kavga etmemeli, halkın hukuka ve devlete güvenini sarsmamalıdır. Siyaset kurumu yargıya müdahaleden vazgeçmeli, yüksek mahkemeler  arasındaki bu büyük kriz, en kısa zamanda sona erdirilmelidir.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP